Görüş

Referanduma dönüşen seçim

Seçim kampanyalarının seçimler üzerindeki etkisini seçimin ertesi günü, 8 Haziran’da göreceğiz. Ancak seçim sonrası AKP’nin durumu ile ilgili olarak yapılacak değerlendirmelerde yine en fazla Erdoğan’ın isminden söz edilecektir. Yapılan araştırmalar hem Türkiye hem de AKP için yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor.

AKP'nin seçim döneminde en fazla öne çıkan sloganlarından biri rakiplerini hedef aldığı "Onlar konuşur, AK Parti yapar" oldu. [Fotoğraf: AFP/Getty]

türkiye'de özellikle son birkaç yıldır seçmenin kutuplaştırılmış olduğu ve parti bağlılıklarının yükseldiği bir sır değil. ayrıca yaklaşık son bir yıl içinde üç seçim dönemi geçirmiş olacağız ve tüm bu seçim dönemlerini partilerin seçmenleriyle nikâh tazelemesi olarak görmek mümkün. bu koşullarda partiler için seçim kampanyası yürütmek, oy desteğini arttırmak zor bir hale gelmiştir. seçimlere günler kala seçim çalışmalarına son hızla devam eden partilerin kampanyalarının seçmenler üzerindeki etkisini son tahlilde 8 haziran günü görmüş olacağız. fakat yürütülen kampanyaların seçmen nezdinde yarattığı anlık heyecan ve etkiyi yapmış olduğumuz araştırmalarda görmek mümkün oldu diyebiliriz.

seçim kampanyalarında ‘ilkler’

partiler hangi yöntem ve söylemlerle yola çıktılar, hangi kampanyalar etkili oldu? bu seçim süreci için genel bir değerlendirme yapmak istersek, şimdiye kadar şahit olmadığımız üç ‘ilk’ten öncelikle söz etmemiz gerekecektir. birincisi; akp’nin önceki üç seçimde gördüğümüz projeler sunan, etkili vaatlerde bulunan pozitif tavrı yerine, muhalefetin ve özellikle chp’nin gerçekçi vaatlerini eleştiren, eski chp gibi negatif söylem kullanan, yani takip edilen olmak yerine muhalefetin takipçisi olan bir yöntem uygulamasıdır.

‘ilk’lerin ikincisi chp’nin sürpriz tavrıdır. ana muhalefet partisi bu kez geleneksel olarak yoğun akp ve erdoğan eleştirisi yapan, atatürkçülük ve laiklik hassasiyetlerini ifade eden söylem yerine, anlamlı vaatler içeren bir ekonomik paket açıklayan ve kamuoyunun yakından tanıdığı kemal derviş’in de dahil olduğu yeni bir ekonomi kurmay ekibini sundu seçmenlere. buna ilaveten, özellikle erdoğan görmezden gelinip onunla polemikten uzak duruldu.

geçmiş seçim süreçlerinde projeleriyle ve söylemleriyle gündemi belirleyen bir akp yerine, bu seçimde muhalefet partilerine muhalefet eden bir akp örneği izledik.

by Özer Sencar


‘ilk’lerin üçüncüsü hdp’nin özellikle iktidarın bütün planlarını altüst etme potansiyeli taşıyan yeni tutumudur. bir etnik grup ve örgütün temsilcisi olmaktan çıkıp, türkiye’deki değişimin silahla değil demokratik yöntemlerle olacağını, ayrılıkçı hedeften türkiyelileşme ile bütünlüğü koruma yolunu tercih ettiğini söylemesidir. bu gerçekleşirse hdp, bir ayrılıkçı örgütün siyasal temsilcisi olmaktan çıkarak türkiye’de demokrasinin yeniden inşasına büyük katkı veren bir siyasal kurum haline dönüşecektir.

akp seçimin gündemini belirleyemedi

partilerin durumunu tek tek incelediğimizde; 2011 seçiminde yüzde 50 oy desteği alan akp, cumhurbaşkanlığı seçimi'nin ardından lider değişikliğiyle seçim sürecine girdi. davutoğlu'nun akp'nin başına geçmesinin ardından liderliğiyle ilgili çeşitli tartışmalar olsa da akp toplumun yüzde 80'i nezdinde erdoğan tarafından yönetilmeye devam ediyordu. bu algı da dikkate alındığında, zaten seçimlerden çok önce kamuoyunda tartışmaya sunulan başkanlık sisteminin akp'nin seçim temasını oluşturması şaşırtıcı olmadı. nitekim başkanlık sistemi vurgusu akp'nin seçim döneminde “yeni türkiye” sloganıyla yola çıktığı kampanyanın ana eksenini oluşturdu. akp bir yandan özellikle son dönemde istikrar, kalkınma ve hizmet temalarını ön plana çıkarmaya çalışsa da, gerek cumhurbaşkanı erdoğan'ın yapmış olduğu mitinglerle gerekse de muhalefet partileri vesilesiyle partinin seçim çalışması kamuoyunda bu eksende konuşulur oldu. peki, seçmen akp'nin bu vaadini nasıl buldu?

akp şimdiye kadar seçim kampanyaları konusunda diğer partilere oranla her zaman daha etkili, gündemi belirleyen bir parti olmayı başarmıştı. nitekim düzenli olarak yaptığımız tüm araştırma sonuçlarına göre de seçimlere girilen son dönemeçlerde, özellikle son bir ayda atağa geçebilmiş ve seçmenini konsolide etmeyi başarabilmişti. fakat tüm bu tecrübeye rağmen akp bu seçimde hem araştırma sonuçlarına göre oylarını muhafaza edemedi hem de seçimin gündem belirleyen partisi olamadı. yürütülen tüm kampanyalara rağmen toplumun ancak yüzde 30'unun desteğini alabilmiş başkanlık sistemi diğer seçim vaatlerinin önüne geçti. bu durum zaten halihazırda gündemdeki gelişmeler ve seçim dengeleri nedeniyle kendisinden uzaklaşan seçmeni tekrar kendine çekmesine engel oldu. bir yandan mhp'ye kayan milliyetçi oylara, bir yandan ve asıl olarak da çözüm süreci, kobani, baraj gibi birçok nedenin etkisiyle hdp'ye yüzünü dönen kürt seçmenlerine yönelik söylemlerini geliştirdi. bir taraftan en iyi bildiği ve uyguladığı dindarlık vurgusu üzerinden çalışma yürütürken, diğer taraftan da seçim sonrası olası koalisyon seçeneklerinin ülkeyi kaosa götüreceği argümanını kullanmayı uygun buldu.

ancak araştırma sonuçlarına göre görünen o ki, kendisinden uzaklaşan seçmen kitlesini ikna edemedi. kısacası geçmiş seçim süreçlerinde projeleriyle ve söylemleriyle gündemi belirleyen bir akp yerine, bu seçimde muhalefet partilerine muhalefet eden bir akp örneği izledik.

chp seçmene hazır

bir önceki milletvekili seçiminde yüzde 26 seviyesinde oy alan chp ilk defa bu seçimlerde seçmene hazırlıklı göründü. ilk defa seçimin gündemini belirleyerek kampanyasına start verdi. seçim vaatleri en çok konuşulan parti oldu. ana eksenine ekonomiyi alan bir seçim bildirgesiyle seçmen karşısına çıktı; emekliye iki maaş ikramiye, asgari ücretin 1500 tl olması gibi vaatleri hem chp tabanında hem diğer seçmen kitleleri arasında beğenildi.

cumhurbaşkanlığı seçimi'nde kendi seçmeniyle kan uyuşmazlığı yaşayan bir aday göstermesinin ardından seçmenin kendisinden uzaklaştığı chp, adaylarını önseçimlerle belirlemeyi tercih etti. bu tercih parti tabanını kendisine bağlamayı sağlayan önemli bir faktör oldu. chp'nin seçim kampanyasının bir diğer ayağı da şüphesiz ki kılıçdaroğlu'nun özellikle cumhurbaşkanı erdoğan'la polemik içine girmekten uzak, muhalefet eden değil, gündem belirleyen tavrı oldu. bu tavır kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı seçimi'nden sonra yüzde 18 seviyesinde olan görev onayını yüzde 27 seviyesine yükseltti. bu söylemleri, en büyük oy havuzu olan akp seçmenini kendine çekecek derecede bir yankı bulmadı. bunun yanı sıra chp'li bir grup seçmen, erdoğan karşıtlığı ve akp'nin tek başına iktidar olmasını engelleyecek tek faktör olmak üzerinden kampanyasını yürüten hdp'ye yöneldi. buna rağmen bu seçim sürecinde cumhurbaşkanlığı seçimi'ne göre oy desteğini arttıran bir chp gözlemledik. chp'nin türkiyelileşme yönündeki bu atılımı kendi seçmenini tekrar kendine bağladı, kısacası chp ilk önce kendi evini düzenledi.

yürütmüş olduğu renkli ve pozitif seçim kampanyası hdp’nin sağladığı başarıda en yüksek paya sahip olduğunu kayda geçirmek gerekecektir.

by Özer Sencar


mhp seçim kampanyasının ana eksenine yolsuzluğu ve ülke bütünlüğünü aldı. özellikle ekonomi alanında açıkladığı seçim vaatlerinin chp'nin vaatleriyle olan benzerliği dikkat çekti. kendi yürüttüğü kampanyasının etkili olmasından öte milliyetçi seçmenin en rahat kapısından girebileceği parti olma özelliği bu seçim sürecinde oylarında artışa vesile oldu. akp tabanında çözüm sürecinden endişeli milliyetçi seçmenin ilk durağı [mhp] oldu. dolmabahçe mutabakat metninin okunmasıyla birlikte bölünme endişesi taşıyan milliyetçi seçmenler mhp'ye yöneldi. mhp kendisine yönelen bu kitlenin tümünü seçim arifesine kadar dahi muhafaza edemedi, ama çoğunu koruduğu görülmektedir. ayrıca hâlâ kararsız olan milliyetçi seçmenin ilk durağı olabilecektir.

hdp’de demirtaş etkisi

vaatleriyle öne çıkan chp'yle birlikte seçimlerin en çok konuşulan bir diğer partisi de şüphesiz hdp oldu. hdp önce cumhurbaşkanlığı seçimi'nde barajı zorladı ve buradan yola çıkarak seçimlere parti olarak girme kararı aldı. baraj engeli vardı ve bu engeli stratejisinin temeline oturttu. parlamentoya girmesiyle birlikte akp'nin tek başına iktidar olmasına engel olacak tek faktör olduğu vurgusu yaptı. hatta “seni başkan yaptırmayacağız” sloganıyla da erdoğan karşıtlığı üzerinden kendisine yönelecek oylara hitap etti. bu süreçte kimlik siyasetinin üstüne çıktı ve özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi'nden bu yana istikrarlı bir şekilde devam ettirdiği türkiyelileşme vurgusunu öne çıkardı. ayrıca yüzde 10 barajı nedeniyle kürt hareketinin demokratik zeminde temsil edilememesi endişesi taşıyan akp’li muhafazakar kürt seçmenlere hem söylemleri hem de göstermiş olduğu adaylarla hitap etti. elbette tüm bunların yanı sıra yüzde 15 kadar olan görev onayı yüzde 20 seviyesine ulaşan demirtaş'ın kampanya üzerindeki etkisi çok yüksek ve aynı zamanda çok parlak olmuştur. yürütmüş olduğu renkli ve pozitif seçim kampanyasının hdp’nin sağladığı başarıda en yüksek paya sahip olduğunu kayda geçirmek gerekecektir.

ak parti’de cumhurbaşkanı etkisi

seçimlerde adından en çok bahsettiren bir diğer isim cumhurbaşkanı oldu. cumhurbaşkanı seçilirken “farklı bir cumhurbaşkanı olacağım” diyen erdoğan gerçekten de türkiye'de alışılmadık bir seçim süreci görülmesine vesile oldu. erdoğan düzenlenen miting ve toplantılarda bir yandan başkanlık sistemini anlattı, bir yandan da muhalefet partilerine karşı sert ve eleştirel söylemlerde bulundu. her ne kadar seçmen nezdinde akp'nin hâlâ erdoğan tarafından yönetildiği algısı varsa da, erdoğan'ın konuşmalarının akp'ye bakışını olumlu etkilediğini söyleyen seçmen oranının yüzde 37 seviyesinde olduğu görülmektedir. bu oran akp tabanında ise yüzde 82 seviyesindedir, yani akp tabanında da erdoğan'ın miting meydanlarından konuşmasından rahatsız bir kitle olduğu söylenebilir. kısacası erdoğan'ın düzenlemiş olduğu mitingler ve kullandığı dilin sanıldığının aksine akp'ye olumlu bir katkısı olmadığı görüldü.

demokratik teamüllere ve anayasa'daki tarafsızlık ilkesine aykırı olarak erdoğan’ın seçim kampanyasına bu boyutta katılması parlamento seçimini kendisi hakkında referanduma dönüştürdü. seçim sonrası akp’nin durumu ile ilgili olarak yapılacak değerlendirmelerde de yine en fazla erdoğan’ın isminden söz edilecektir. sonuç olarak yapılan araştırmalar hem türkiye hem de akp için yeni bir dönemin başladığına işaret etmektedir.

prof. dr. özer sencar, metropoll stratejik ve sosyal araştırmalar merkezi başkanı.

twitter'dan takip edin: @ozersencar1

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Özer Sencar

metropoll stratejik ve sosyal araştırmalar merkezi başkanı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;