Görüş
Suriye Devrimi'nin iki yılı
Ülkedeki savaşın etkisi bölgeye yayılırken, krizin şiddet boyutu fiilen de komşu ülkelere bulaşabilir.

suriye devrimi, üçüncü yılına 70 bin ölünün kanına bulanarak, 1 milyon sığınmacının yüküyle ağırlaşarak, sosyal dağılmanın, kayıp bir neslin, efsanevi şiddet görüntülerinin ve benzeri görülmemiş devlet terörünün ağırlığını taşıyarak giriyor. ancak daha kötüsü henüz gelmedi. şam’daki esad rejimi hızlı şekilde devrilmezse çekişme bütün bölgeyi ateşe verecek, körfez’in kıyısındaki basra’dan akdeniz sahilindeki beyrut’a kadar bitişik kanlı bir şeride çevirecektir.
britanya ve fransa’nın suriye muhalefetini silahlandırma ve avrupa’nın suriyeli taraflara silah verilmesi yasağını kırma niyetlerini ortaya koyduğu bir zamanda bu adımın rejimi devirme amaçlı bir strateji bağlamında gelmesinin gerçekleşmesi haricinde (ki böyle bir amaç beklenmemektedir) yeterli olmayacağına işaret etmemiz gerekmektedir. zira batılı güçler vaatlerini, tarafları müzakereye zorlamak için devrimciler ile rejim arasında nesnel denge kurarak gerçekleştirme stratejisini benimsemektedir.
rejimin son olarak scud füzeleri kullanarak gerginliği arttırması ve rusya ile iran’ın rejime silah vermeyi sürdürmesi sebebiyle britanyalılar ve fransızlar, devrimcilere silah sağlamalarının sözde dengeyi eski haline götüreceğini ve muhalefetle müzakere yapması yönünde rejim üzerinde baskı oluşturacağını düşündüler.
batılı güçlerin tarafları barışçıl çözüme sevk etme umuduyla izlediği nesnel denge ilkesi, şiddetin durmasına katkıda bulunmayacak ve yakın bir çözüme ulaştırmayacak. hatta rejime daha fazla zaman verecek ve alanı daha büyük bir şiddete açacaktır. bu da durumun daha kötüye gitmesine neden olacak, yani çekişmenin çıtasının tüm bölgeyi kapsayacak şekilde genişlemesine sevk edecektir.
bölgesel boyut
suriye krizinin büyümesine ve bölgedeki komşularına yayılmasına yol açan birçok sebep bulunuyor. arap maşrik, mezhep, etnisite ve dini açıdan dünyanın en çeşitli bölgesidir. suriye’deki mezhepçi rejimin kanlı terörü; esad rejimine yönelik artan rus desteği ve iran yardımına karşılık abd ve avrupa’nın tereddüdü; arap ülkelerinin suriye devriminin çeşitli taraflarına yönelik tutumlarındaki kafa karışıklıkları sebebiyle ülkedeki kriz derinleşiyor ve şiddetlenerek artıyor.
dolayısıyla krizin bölgesel boyut alması an meselesi. bu durum bizleri devrimin üçüncü yılının, suriye krizini, (bir asır önce, birinci dünya savaşı akabinde halihazırdaki sınırlarının çizilmesinden itibaren) bölgenin istikrarı için en büyük sorun olarak sınırların ötesine açılan bir çekişmeye taşıyacağını ifade etmeye sevk ediyor.
suriye krizinin yayılması, suriye’ye en fazla temas halindeki lübnan’a ulaşacaktır. zira lübnan’daki siyasi taraflar krize bilfiil bulaşmış durumdalar. tahran’dan bağdat ve şam kanalıyla lübnan’daki hizbullah’a uzanan stratejik eksen, esad rejiminin düşüşünün bölgedeki stratejik dengeleri yeniden çizeceğini ifade etmektedir. bu da hizbullah’ı, esad rejimine siyasi ve lojistik destek kanalıyla suriye krizine katılan ilk lübnan halkası olmaya sevk etti. diğer lübnanlı tarafları da suriye devrimini desteklemeye götürdü.
bu yüzden lübnan, iki yıllık gelgit sonrası gerginlik ve kutuplaşmanın en yüksek seviyelerine çıktı. bu durum ülkeyi, içerdiği bütün kanlı şiddet ve mezhep çekişmesiyle suriye’deki krize açılmaya aday kılmaktadır.
lübnan’da şiddetin ateşlenme tehlikesine rağmen daha ölümcül gelişme, çekişmenin irak’a doğru genişlemesi olacaktır. bu gelişmenin belirtilerini, mezhepçi boyuta sahip ve beşar esad rejimini destekleyen maliki hükümeti ile sünni çoğunluğa sahip tüm vilayetler ve irak kürdistan bölgesi arasındaki siyasi çekişmenin dozunun artan yükselişi sırasında görmeye başladık.
görünen o ki sünni bölgelerde üç aydır süren protestolar çıkmaza girdi. maliki hükümeti, göstericilerin bağdat’ta mezhepsel dengenin kurulması yönündeki taleplerini yerine getirmedi ve hatta göstericileri bastırarak gerilimi tırmandırdı, şiddet seçeneğine sevk etti. bu da irak sahasının yeni kanlı şiddet dönemine açılması uyarısı yapmaktadır. bu şiddet dönemi, ateşe verilen suriye derinliği içinde kendisine doğal bir yayılma alanı bulacaktır.
2007-2009 yıllarında ulusal bütünlüğünü parçalayan iç savaş yarasından henüz kurtarılmamış irak, bölgedeki mezhepçi çekişmeyi, şiddetin görülmemiş seviyelerine taşımaya aday. o vakit iran, türkiye ve arap körfez ülkeleri gibi komşu ülkeler kendilerini bir şekilde bu yıkıcı döneme girmiş vaziyette bulacaklardır. zira irak’taki çekişme sadece muazzam petrol kaynakları üzerinde değil, orta doğu’nun yeni ruhu üzerinde olacaktır. bu ruh bölgesel güçlerin ağırlıklarını belirleyecek ve gelecek siyasi haritasını çizecektir.
savaşı sonlandırmak
ancak bu kötümser senaryoyu önleme imkanımız var mı?
bunun yanıtı bölgesel ve uluslararası güçlerin gelecek birkaç ay zarfında nasıl bir tutum alacaklarında saklı. başlangıç ise abd’nin stratejik hatalarını düzeltmesi ve önceliklerini şam’daki rejimin acilen devrilmesi yönünde belirlemesi olacaktır.
doğrudan askeri müdahalenin olumlu karşılanmamasıyla birlikte istenen, suriye devrimine gerekli nitelikli silahın verilmesi ve beşar’ın düşüşü sonrasındaki suriye yerel güç dengeleri etrafında erken yan çatışmalara girilmesinin önüne geçilmesidir.
abd yönetimi suriye konusunu ele alırken kafa karışıklığına girdi ve geçen iki yıl içinde çekişmeyi sonlandırmakta tereddüt etti. birkaç yaklaşımı gerekçe göstererek nitelikli silahların suriye’de devrimcilere girişini engelledi. washington’ın esad sonrası senaryolardan endişelenmesi ve israil’in komşusu şam’da yönetime islamcıların gelme ihtimali bu yaklaşımlardan.
ayrıca abd, cihatçılara ve el kaide’ye sempati duyan gruplara işaret ederek bu silahların (yanlış ellere) geçmesini istemedi. bu amerikan tereddüdü bir felaketti. zira suriye devriminin el kaide’den veya ona çalışan cihatçı grupların etkisinden tamamen uzak olduğu bir zamanda muhtemel terör endişesiyle hareket ederek, katleden, yıkan ve gasp eden fiili terörist suriye rejiminin devrilmesi önceliğine tutunmadı.
suriye rejiminin kendisini kısmen güvende hissetmesi, sivillere yönelik şiddet dozunu benzeri görülmemiş düzeylere çıkarmasına yol açtı. özgür suriye ordusu’nu ve ılımlı devrimci gruplarını destekleme noktasındaki uluslararası tereddüt sebebiyle cihatçı unsurlarda artış görmeye başladık; ki bu gelişme rejim güçlerinin şiddetinin, ölüm ve gasp halinin dayattığı beklenen bir durumdur.
şiddetin kurbanlarının kendilerini savunmak için yardım istemeleri şaşırtıcı değil ve suriye devriminin başlamasının üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçmesi sonrası, (abd’nin son olarak terörist gruplar listesine aldığı) nusra cephesi gibi cihatçı oluşumların sahadaki etkin gruplara ulaşmada artan faaliyetlerini gözlemlemeye başladık.
amerikan kararı yanlıştı. zira bu hata uluslararası toplumun ve bölgesel güçlerin dikkatlerini rejimin düşürülmesi önceliğinden cihatçı örgütlerle savaş ve yayılmaları endişesi önceliğine çevirdi. bu da devrimin saflarının ve destekçilerinin zihnini karıştırdı.
bununla birlikte bu amerikan tasnifinden istifade eden ve daha da güçlenen nusra cephesi, amerikan eğilimini elzem kılacak (terörist) eylemler yapmadı. irak gibi diğer ülkelerde el kaide’ye çalışan gruplardan daha disiplinli şekilde saha performansını korudu, ne diğer silahlı gruplarla, ne de hristiyan, dürzi ve alevi azınlıklar da dahil yerli halkla anlaşmazlıklara girdi.
suriye devrimine ilişkin net bir stratejinin olmayışı, bölge ülkelerine çelişkili mesajlar gönderdi. ‘islam tehlikesinden’ korkan bazı ülkeler suriye sahasında ilgisiz küçük grupların silahlandırılması stratejisi içinde hareket etti. oysa sahada etkin grupların büyük çoğunluğu ılımlı islami referansa sahip. anlaşmazlıkların bakış açılarında, destek ve silahın kimlere verileceği, kimin kuşatma altına alınması gerektiği etrafında olduğunu görmeye başladık. tüm bunlar suriye rejimine yarıyor, devrimcilerin acısını arttırıyor ve daha fazla şiddete mahal veriyor.
bu yüzden bölge ülkelerinin yapması gerekli en önemli şey suriye konusunun önceliklerine yönelik tutumlarını birleştirmeye çalışmalarıdır. zira rejimin hızlı şekilde düşürülmesi, sınırlarını sadece allah’ın bileceği şiddete eğilim dizisine son vermenin garantisi tek adımdır. beşar sonrası dönemle ilgili yan endişelerle uğraşmak, bir grubu marjinalleştirmek ve diğerini teşvik etmek amacıyla devrimci grupların siyasi ve askeri güç dengelerine müdahale etme girişimi ise hiç kimseye hizmet etmez, suriye rejimine, kapsamlı kaos ve mezhepçi çatışmaya yarar.
vaddah hanfer, al jazeera eski genel müdürü.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar