Görüş

Ulusalcılık ve CHP: Bir ilişkinin anatomisi

CHP, devletten topluma yöneldikçe ulusalcı akım ile arasındaki mesafe arttı; toplumdan uzaklaşıp devlete yaklaştıkça ulusalcılıkla bütünleşti. CHP'nin devlet alanından sivil toplum alanına kayması ve devletçi-bürokratik kökenleri yerine sosyal demokrasiye yönelmesi ile birlikte bu ayrım daha açık görülecektir.

Konular: Türkiye, CHP, AKP
1990'larda CHP, küreselleşme ile uyumlu bir sosyal demokrasi arayışındaydı. Ancak 2000'lerde ulusalcılık, CHP'de etkili olmaya başladı. [Fotoğraf: AFP-Arşiv]

ulusal sol ya da yaygın kullanılan adıyla ulusalcılık, cumhuriyet halk partisi (chp) dışında bir hareket olarak gelişti. ancak her dönemde chp üzerinde etkili oldu.

ulusalcı akımın kökenleri, erken cumhuriyet döneminde yayınlanan kadro dergisi ve kadroculuğa kadar götürülebilir. lakin bağımsız bir siyasal hareket olarak ulusalcılığın ortaya çıkışında kritik dönüm noktasını 27 mayıs 1960 darbesi teşkil eder. 1950’lerin sonunda demokrat parti’nin (dp) otoriter popülizmine karşı birçok akım gibi ulusal sol da chp bünyesinde kendine yer bulmuştu. ulusal sol akımının başlıca kuramcısı olan ve yön dergisini çıkaran doğan avcıoğlu, chp araştırma ve dokümantasyon bürosu’nu yönetiyordu. yön dergisinin finansörü cemal reşit eyüboğlu ise eski bir chp milletvekiliydi.

ulusal sol, 1960’larda etkin bir siyasal hareket olmaya başlayınca chp ile yolları ayrıldı. yeni arayışlara giren chp, devletçi ve bürokratik geçmişinden uzaklaşmaya çalıştı. buna karşılık ulusal sol ise kemalist devrimin tamamlanmadığı iddiasıyla sosyalizm ve kemalizm’i harmanlamaya dönük bir ihya hareketi olarak ortaya çıktı. chp’nin kopmaya çalıştığı devletçi ve bürokratik kökenlere de ulusal sol akım sarıldı.

27 mayıs her türden radikalizmin önünde yeni ufuklar açmıştı. başlangıçta yeni arayışlar ve yükselen radikalizmden chp de etkilendi. fakat 1961 genel seçimlerinden sonra ismet inönü’nün başkanlığında kurulan üç koalisyon hükümeti, chp açısından farklı sonuçlar verdi. bu üç hükümette de inönü, partideki ilerici kesimleri küstürmüş ve chp’nin muhafazakar kanadı, partinin temel tercihlerinde etkili olmuştu.

1965 genel seçimlerine gidilirken inönü’nün chp’yi ortanın solunda bir parti olarak tanımlaması, hem yaşanan hayal kırıklığını gidermeyi hem de yükselen sola doğru parti tabanından gerçekleşebilecek kopmaları engellemeyi amaçlıyordu. chp’deki bu kafa karışıklığı, ilerleyen dönemde hızla ortanın solu taraftarları ve karşıtları arasında bölünme yarattı; turhan feyzioğlu önderliğinde bir grup, 1967’de chp’den ayrılarak güven partisi’ni kurdu. ulusal sol akım, bu ayrışmada açık bir şekilde ortanın solu hareketi ve chp’nin sola yönelimini destekledi.

ulusal solun perspektifinden bakıldığında, özgür seçimler yoluyla iktidarın alınması mümkün değildi. askeri müdahaleyle yönetime el koymak yegane yoldu. seçimlerle alınamayan iktidar ancak kılıçla alınabilirdi.

by Yunus Emre

ulusal sol hareket, bu dönemde chp dışında hızla gelişti. 1961-1967 yıllarında toplam 222 sayı olarak çıkan yön dergisi, ulusal sol hareketin en önemli platformuydu. yön o kadar etkili bir yayın olmuştu ki kimi zaman tirajı 50.000’lere ulaşmıştı. bugün bile haftalık bir siyasi derginin bu tiraja ulaşması ve kalıcı etkiler bırakması çok zordur. o yıllarda chp’nin tutucu kanadı, yön dergisinin adına bile tahammül edemiyordu. 1962’de chp parti meclisi’nde ibrahim öktem, chp’nin yönünü tayin için bir önerge verdiğinde kıyamet kopmuştu. öktem, yön sözcüğünü istikamet sözcüğüyle değiştirince toplantıya devam edilebildi. ama tabii ki öktem’in önergesi reddedildi.

yön’den devrim’e ulusal sol ve chp

yön'ün 1967'de kapanması, avcıoğlu’nun türkiye için aradığı "yön"ü bulduğunu gösteriyordu. bu yön, avcıoğlu’nun 1969’da yayınlamaya başladığı yeni derginin adına yani devrim’e yansıtılmıştı. 1960’ların konjonktürü de ulusal sol akımın yükselişine büyük avantajlar sağlıyordu. arap sosyalizminin başarısı, ulusal kurtuluş mücadeleleri ve sovyetler birliği’nin ulusal sol hareketleri destekleyen politikaları, ulusal solun yelkenlerini dolduruyordu. diğer yandan türkiye’nin 1960’larda ithal ikameci sanayileşme ve planlı kalkınmaya geçmesi, ulusal solun tezlerinin uygulanabilirliğini kolaylaştırıyordu.

ulusal sol için bu kadar elverişli koşulların bulunduğu bir ortamda esas sorun, sandıklardan çıkan sonuçtu. çok partili yaşama geçildiğinden itibaren kalkınmacı, yeniden dağıtımcı ve anti-emperyalist söyleme seçmen çoğunluğu destek vermiyordu. büyük çoğunluk, sağ partilere ve onların piyasacı popülizmine yöneliyordu. ulusal solun perspektifinden bakıldığında, özgür seçimler yoluyla iktidarın alınması ve türkiye’de hızla kalkınmacı politikalar uygulanması mümkün değildi. aynı dönemde diğer gelişmekte olan ülkelerdeki ulusal sol akımların yaptığı gibi askeri müdahaleyle yönetime el koymak yegane yol olarak görülüyordu. seçimlerle alınamayan iktidar ancak kılıçla alınabilirdi.

bu yeni yaklaşım, chp’de bülent ecevit’in başını çektiği hareket ile ulusal sol akım arasında anlaşmazlık doğurdu. ecevit, seçmen çoğunluğunu ikna etmeye dayalı uzun soluklu bir siyasi mücadele öngörürken; ulusal sol böylesi bir mücadeleyi "cici demokrasi" diye küçümsüyordu. ulusal sola göre demokrasi vurgusu, filipinler ya da kolombiya’da olduğu gibi birbirinden farksız partiler üretirdi. ulusal sol hareket, bu tip demokrasiye “filipin tipi demokrasi” adını takmıştı.

özetle yön dergisi, chp’deki sol akımı destekleyen önemli bir platform iken; devrim dergisine gelindiğinde chp’deki demokratik sol kanat, ulusal sol akımın hedefi haline gelmişti. chp ve ulusal sol arasındaki rekabet o kadar keskinleşmişti ki; devrim dergisinin hemen her sayısında, ecevit ve inönü ile ilgili sert eleştiriler yayınlanıyordu. öyle ki devrim’in 24. sayısında, "ömer inönü'nün mal beyanı gerçeğe aykırı" başlıklı bir haber yayınlanarak, ismet inönü’nün oğlu ömer inönü, kredi usulsüzlükleriyle suçlanıyordu. boyutları artık yolsuzluk suçlamalara varan çatışmanın sonucu olarak, chp ve ulusal sol akımın siyasi doğrultusu kesin çizgilerle ayrıldı.

lakin esas ayrım, 9 mart 1971 günü yapılması planlanan ilerici askeri darbenin gerçekleşmemesi üzerine geldi. üç gün sonra yapılan 12 mart 1971 darbesi ise her çeşit solu ezmeyi amaçlıyordu. bu darbe, ulusal sol akımın prestijini yerle bir etti. ulusal solun kuramcısı avcıoğlu, ömrünün geri kalanını kurtuluş savaşı ve türklerin tarihini yazmaya verdi. 12 mart rejiminin başarısızlığı ve ecevit’in 1972’de chp genel başkanı seçilmesi, durumu daha da değiştirdi.

ecevit liderliğindeki chp, ulusal sol akıma kapıları kapadı. 1970’ler türkiye’sinde bir yandan batı avrupa sosyal demokrasisine yönelen chp yükselirken, bir yandan da radikal sol akımlar yükseldi. bu gelişmeler neticesinde ulusal sol akım sönümlendi. chp’nin ulusal sol ile hesaplaşması, özellikle demokrasi vurgusunun güçlenmesi ve orduyla arasına koyduğu mesafeyle bağlantılıydı. özetle chp, ulusal sol ile hesaplaşmasını 40 yılı aşkın bir süre önce tamamlamıştı.

1970’lerin başında sönümlenen ulusal sol akım, 1990’larda ulusalcılık adıyla yeniden ortaya çıkmıştı. ancak aradan geçen 20-25 yılda birçok şey değişmişti. ulusalcı akımda ulusal ton güçlenmiş ama solun tonu zayıflamıştı. 

by Yunus Emre

ulusal solun ‘ulusalcılık’ olarak yeniden doğuşu

ulusal sol akımın ‘ulusalcılık’ etiketiyle yükselişi için 1990’lı yılları beklemek gerekecekti. kürt hareketi ve siyasal islam bağlamında yükselen 90'ların kimlik siyasetleri, 12 eylül 1980 darbesi’nin yarattığı statükoyu kökünden sarsmıştı. bu koşullarda siyasal yaşamda ordu, bu kez yeni bir içerikle, tekrar boy gösterdi. politika arenasında yeniden görünür hale gelen ordunun kamuoyu tartışmalarındaki en büyük destekçisi, ulusalcı aydınlar olarak anılan gruptu.

1970’lerin başında sönümlenen ulusal sol akım, 1990’larda ulusalcılık adıyla yeniden ortaya çıkmıştı. ancak aradan geçen 20-25 yılda birçok şey değişmişti. ulusalcı akımda ulusal ton güçlenmiş ama solun tonu zayıflamıştı. avcıoğlu’ndaki "kemalizm’in sosyalizm ile sentezlenerek yeniden ihyası" projesi, yerini sadece kemalizm’in ihyasına bırakmıştı. eski soldan ise tanınmış politikacılar ve aydınlar devralınmış ve anti-emperyalist söylem dışında sürdürülen başka bir tema kalmamıştı.

28 şubat 1997 askeri müdahalesi ile başlayan bu ilk dönemde ulusalcılık, bir aydın hareketi olarak kaldı ve chp üzerinde çok büyük etki yaratamadı. 1990’larda chp, küreselleşme ile uyumlu bir sosyal demokrasi arayışındaydı. dönemin ingiltere başbakanı ve işçi partisi genel başkanı tony blair referansı ve "dünyada yeni sol, türkiye’de yeni chp" sloganıyla toplumun karşısına çıkan chp, ulusalcı tezlere pek fazla kulak asmıyordu.

2000’lere gelindiğinde durum hızla değişti. ulusalcılık, chp üzerinde daha etkili olmaya başladı. 2002 yılında adalet ve kalkınma partisi’nin (akp) iktidara gelişi ve 1 mart 2003 tezkeresi ile yükselen anti-amerikan dalga, chp ve ulusalcı akımı yakınlaştırdı. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimleri, 2007 genel seçimleri ve 2010 anayasa referandumu esnasında chp ve ulusalcı akım ayrımı, yavaş yavaş anlamını kaybetti. chp’nin kırk yıl önce kapattığı bir defter, 2000’lerde yeniden açıldı.

devletçi ve bürokratik kökenlerine sarıldıkça, chp’nin ulusalcı akım ile arasındaki farklılık ortadan kalkmaya başladı. bugün ise "ulusalcılık, chp’nin içinde bir kanat mıdır?" ya da "ulusalcılık, chp’nin tarihsel kimliği midir?" soruları etrafında genel bir kafa karışıklığı yaşanıyor. bu yazıda, ulusalcılığın chp kimliğinden farklı bir siyasi akım ve chp-ulusalcılık bütünleşmesinin de konjonktürel bir gelişme olduğunu göstermeye çalıştım. chp, devlet alanından sivil toplum alanına doğru kaydıkça ve devletçi-bürokratik kökenleri yerine sosyal demokrasiye yöneldikçe, bu ayrım daha açık görülecektir.

yrd. doç. dr. yunus emre, istanbul kültür üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. ayrıca sosyal demokrasi vakfı (sodev) üyesi, toplumcu düşünce enstitüsü kurucu üyesi ve cumhuriyet halk partisi (chp) gençlik kolları eski genel başkanı. türkiye’de siyasal hayat ve kurumlar, tarih yazımı ve karşılaştırmalı siyaset alanlarında çalışmalarını yoğunlaştırıyor. emre'nin 'chp, sosyal demokrasi ve sol' (iletişim yayınları, 2013) isimli kitabı, 2014 yılında 'the emergence of social democracy in turkey' başlığıyla ib tauris tarafından ingilizce basıldı.

twitter'dan takip edin: @yunusemre

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yunus Emre

doç. dr. yunus emre istanbul kültür üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. ayrıca sosyal demokrasi vakfı (sodev) üyesi, toplumcu düşünce enstitüsü kurucu üyesi ve cumhuriyet halk partisi (chp) gençlik kolları eski genel başkanı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;