Görüş
Yunan referandumu sinsi bir komplo
Tsipras, sinsi bir komplo olan bu referandum kararıyla Yunanistan'ın geleceğiyle kumar oynuyor. Hükümet, referandumu ekonomi açısından feci sonuçlar doğuran müzakerelere sürüklemiş olmanın sorumluluğunu üzerinden atmanın bir yolu olarak görüyor.

bundan birkaç gün önce, 22 haziran'daki avrupa birliği zirve toplantısı'nda tüm belirtiler, avrupa'nın siyasi güçleri ve imf temsilcilerinin, sol görüşlü yunan hükümetinin sunduğu, yunanistan ile borç verenleri arasındaki beş aylık çıkmazı nihayetlendirecek olan son teklifi kabul etmeye hazır olduğunu gösteriyordu.
yunan hükümeti adına müzakerelere katılan ekibin üyeleri, esas olarak yunanistan için hazırlanan ab/imf kurtarma programının mantığı ile tamamen örtüşen bir dizi teklif sunarak tasarruf tedbirlerini ve yapısal düzenlemeleri arttırma önerisinde bulunmuştu.
hükümetin yaptığı teklifler, 2015-2016 arasında yapılacak ilave kesintilerle 8,9 milyar doları aşıyordu.
sol görüşlü yunan hükümeti, 33 bin doların üzerindeki gelirlere yönelik vergileri arttırmayı dahi teklif etti. bu, söz konusu gelir aralığındaki kişileri varlıklı sınıfına sokmak demek. öte yandan, temel gıda ürünleri ve hizmetlere de yüzde 23 kdv getirilmesi önerildi.
öneri listesinde ayrıca turizm sektörü için kritik önem taşıyan yunan adalarında geçerli özel kdv oranının kaldırılması, erken emeklilik yaşının 2016 başından itibaren yükseltilmesi ve düşük gelirli emeklilere ödenen yardımların 2018 başı itibarıyla kademeli olarak kesilmesi öngörülüyordu.
açık taviz
syriza hükümetinin yunanistan'ın borç verenlerine verdiği (üstelik ilk de olmayan) bu açık taviz, atina'nın vakti hızla daraldığı için bir an önce anlaşmaya varma amacını taşıyordu.
mevcut kurtarma programının süresi 30 haziran'da doluyor. aynı gün imf'ye 1,8 milyar dolar civarında bir ödeme de yapılması gerekiyor. kasasında bir kuruşu bile olmayan yunan hükümeti, anlaşmaya varılmadığı takdirde temerrüde düşmesinin kaçınılmaz olduğunu biliyordu ve euro bölgesinden çıkış ihtimalinin kara bir bulut gibi yunanistan'ın üzerinde dolaştığı gerçeğinin de gayet farkındaydı.
ancak astlar ve üstler, efendiler ve köleler, güçlüler ve zayıflar arasındaki müzakere durumlarında, eli zayıf olan taraf ne kadar ödün verirse, üstün olan taraf da taleplerini o kadar arttırıyor.
keza burada da yunanistan'ın teklifleri bir anda borç verenler nezdinde yetersiz bulunarak daha fazlası istenmeye başladı.
almanya ve imf, syriza liderliğindeki hükümeti, son "kırmızı çizgisini" de aşarak sosyal güvenlik ve emeklilik sistemlerine toplum düşmanı denebilecek ilave tedbirler getirmeye zorlamak istedi.
25 haziran'da yapılan bir başka euro grubu toplantısında ise imf başkanı christine lagarde ve alman maliye bakanı wolfgang schäuble, düşük gelirli emeklilere ödenen yardımların 2017 itibarıyla tamamen kesilmesini talep etti.
ülkenin emeklilik sistemini kökten değiştirecek bu teklif yunan hükümeti tarafından kabul edilecek olursa, bugün örneğin 500 euro emekli maaşı alan biri - ki ülkedeki emeklilerin yaklaşık yarısı resmi yoksulluk sınırının altında emekli maaşı alıyor - bunun neredeyse 200 eurosundan mahrum kalacak.
tavizler syriza içinde de sorun
borç verenler, mevcut kurtarma planına beş aylık bir uzatma da önerdi. bu öneri, çoğunluğu yunan bankalarının sermaye yapısının yeniden düzenlenmesi için ayrılmış 17 milyar dolarlık bir finansman kaynağını da içeriyor.
yunan hükümetinin önerileri, syriza milletvekilleri arasında zaten gerginlik yaratıyordu. hatta kimi milletvekilleri, tasarruf tedbirlerini korumakla kalmayıp daha da arttıracak bir anlaşmaya kabul oyu vermeyeceklerini açıkça belirtmişti. dolayısıyla kredi verenlerin talepleri karşısında daha fazla ödün vermek siyasi açıdan intihar olur.
zaten euro bölgesinin efendilerinin ve imf'nin baştan beri hedefi de buydu. diğer bir deyişle, amaçları atina'daki sol görüşlü hükümeti bitirerek, euro bölgesinde yeni roma'nın kemer sıkmaya dayalı, neoliberal tutuculuğuna meydan okumaya kalkacak potansiyel "baş belalarına" kendilerini nasıl bir akıbetin beklediğine dair mesaj vermekti.
fakat yunan hükümeti zokayı yutmadı. kendi sundukları önerilerden sadece biraz daha aşırı olsa da ab/imf'nin tekliflerini reddetti. 27 haziran'da yunan başbakanı alexis tsipras, 5 temmuz'da kurtarma anlaşmasıyla ilgili sürpriz bir referandum çağrısında bulunarak avrupa'yı şoka uğrattı.
ancak bu göz boymaya yönelik bir referandum. kurtarma programının süresi 30 haziran'da dolacağı için tsipras da koltuğuna tutunmaya çalışıyor. yani bu referandum artık yunanistan'ın euro bölgesinde kalıp kalmayacağına dair oylama.
bununla birlikte, syriza yönetiminin tartışmasız şekilde eurodan yana tavır aldığı ülkede kamuoyunun bu konudaki görüşleri de hep geri plana atıldı.
"evet" oyu çıkarsa ne olacak?
yunan kamuoyunun böylesine önemli bir konuda bu kadar süre içinde karar vermeye yetecek kadar bilgi sahibi olmadığı açık.
ya çoğunluk "evet" oyu verirse? zira büyük ihtimalle olacak olan da bu. böyle bir durumda solcu yunan hükümeti dönüp kredi verenlerin sunacağı her türlü kurtarma şartını kabul mü edecek?
muhtemelen böyle yapacaklar. aslında yapacakları en ahlaklı iş, derhal istifa etmek olur.
yunanistan'ın geleceğine dair bu kadar kısa süre içinde referanduma gitme çağrısının ardında yatanı görmek gerek. hükümet, referandumu, ülkeyi borç verenlerle beş aydır bitmek bilmeyen ve ekonomi açısından feci sonuçlar doğuran müzakerelere sürüklemiş olmanın sorumluluğunu omuzundan atmasını sağlayacak siyasi bir araç olarak kullanıyor.
şüphesiz, önümüzdeki günlerde syriza hükümeti, yunanistan'ın avrupa'daki geleceğine ilişkin referandum çağrısında bulunma kararını, katılımcı demokrasiye yönelik kararlılığının ve yunan halkının kendi geleceğinin sorumluluğunu üstlenebileceğine olan inancının bir yansıması olarak haklı göstermeye çalışacak.
oysa eski başbakan yorgo papandreu liderliğindeki hükümet 2011 yılında kurtarma anlaşmasıyla ilgili referanduma gitmek istediğinde, tsipras, bu kararın hayata geçirilmesi durumunda ülkede bankacılık sisteminin çökeceğini ve ekonominin tükeneceğini öne sürmüştü.
lakin yunanlı siyasetçiler, kendi siyasi menfaatlerini milletin menfaatlerinden önde tutmaya alışık ve mevcut hükümet yetkilileri de bu açıdan farklı bir portre çizmiyor.
5 temmuz'da referandum için sandık başına gidileceğinin açıklanmasından hemen sonra - tıpkı tspiras'ın 2011 yılında papandreu hükümeti referanduma gitseydi olacağını tahmin ettiği gibi - vatandaşlar para çekmek için atm'lerin önünde kuyruk oldu.
şimdi ise tsipras'ın dört yıl önceki öngörüsünün ikinci safhasının yani ekonomik tükenişin de gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bekleyip göreceğiz.
c. j. polychroniou, bard college'a bağlı levy ekonomi enstitüsü'nde araştırma görevlisi ve truthout.org sitesi yazarı.
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar