Haber analiz

Türk protestoları ve Arap devrimleri

İslamcıların rakipleri ve Türk AKP deneyiminden destek aldıklarını düşünen iktidardaki İslamcı projenin karşıtları, Türk gösterilerini İslamcıların iktidar deneyimini eleştirmek için kullandılar.

Taksim Meydanı AKM binası
Göstericiler, Başbakan Erdoğan'ın Taksim Meydanı'ndaki Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkarak yeniden inşa etme projesine de karşı çıkıyorlardı. [Hüseyin Narin/Al Jazeera Türk]

arap devrimleri akabinde demokrasi, modernlik ve öteki ile uzlaşmacı liberal modern ılımlı islam’ın bu devrimlerin yaşandığı ülkelerde somutlaşması itibariyle türk modelinden (ki bu model herkesin gördüğü üzere farklı alanlarda başarı ve kazanımlar elde etti) ilham alabileceği etrafındaki konuşmalar gündem oluşturmuştu. lakin sonrasında recep tayyip erdoğan liderliğindeki adalet ve kalkınma partisi (akp) hükümetine yönelik türkiye'nin yaşadığı son gösteriler, birçok yorumcuyu, türklerin bu hükümeti devirecek siyasi değişim aracı olarak arap devrimlerinden ilham almaları ihtimalini düşünmeye sevk etti. türk muhalefeti, temiz ve özgür seçimler gibi klasik demokratik araçlarla bu hükümeti devirememişti.

benzer gelişmeler

bu yaklaşımın taraftarları, en önemlileri şunlar olan çeşitli verilere dayandılar:

-türk ‘protesto gösterileri’ ile arap ‘devrimleri’ arasında buluşma noktaları bulunuyor. örneğin; erdoğan’ın, polisin aşırı şiddet kullanması açısından muhaliflerinin gösterilerini ele alış yöntemi ile düşen veya düşme yolunda bulunan arap rejimlerinin izlediği yöntemin benzeşmesi keza muhalif medya organlarını kamuoyunu karıştırıp kitleleri hükümete karşı harekete geçirmekle suçlaması ve işi, şahsı ve partisine karşı kurulan iç ve dış komplolara bağlaması gibi.

erdoğan, tutumundan geri adım atmayı reddederek göstericileri çapulcular ve aşırılar olarak nitelemesinin peşi sıra demokratik seçimlerle başbakan olmasının, halkı ve ülkesi için uygun gördüğünü yapması noktasında kendisine yeterli yetki verilmesinin teminatı olduğunu ifade etti. toplanmalara karşı destekçilerinden kat kat kalabalıklarla misilleme tehdidinde bulunduğu bir avuç göstericiyi dikkate almadı.

türk göstericiler, mısır'daki devrim deneyiminden ilham aldı. bazı gençlerin düğün kıyafetleriyle hatıra fotoğrafları çektirmeleri veya göstericilerin halk komiteleri ve revirler kurmasıyla taksim meydanı’nın devrimci sembolizmini güçlendirmeye başladılar. polisin acımasızlığını kınamaları, polis müdürlerinin görevden alınmasını talep etmeleri ve ağaç kesiminin durmasına dair ısrarları sonrası taleplerinin çıtası, istanbul belediye başkanı ve ardından erdoğan hükümetinin istifasına kadar yükseldi.

ayrıca bazı göstericiler, çok sayıda akp binasını ateşe verdiler; ülkenin 11 sendikasından 240 bin üyesi olan solcu kamu emekçileri sendikaları konfederasyonu (kesk) greve gitti. binlerce kişi, türk medya organlarının protesto hareketlerine ilişkin yayınlarını kınamak için toplandı, onları gelişmeleri tarafsız şekilde aktarmamakla suçladı.

-bölgenin son halk devrimleriyle tanıklık ettikleri deneyimleri, “yangınların çoğu küçük bir kıvılcımla başlar.” şeklindeki arap sözünün doğruluğunu teyit etti. kronik totaliter rejimleri deviren arap devrimleri, mütevazı talepler taşıyan ve kapsamı sınırlı barışçıl genç protesto hareketleriyle başlamıştı. ne var ki güvenlik organlarının göstericilere karşı şiddetin dozunu tırmandırması, iktidardaki siyasilerin gençlere karşı kibirlenmesi ve taleplerini görmezlikten gelmesiyle birlikte protestolar büyüdü ve taleplerin çıtası yükseldi.

türkiye protestolarının süresinin uzamasının olumsuz sonuçları, özellikle de erdoğan’ın ‘faiz lobisi’ dediği kişilerin faaliyetlerinin büyümesinin gölgesinde artıyor. faiz lobisi, ekonomiyi sıkıntıya sokmak ve hükümeti krizle uğraştırmak amacıyla borsada şüpheli spekülasyonlarını yoğunlaştırıyor. spekülasyonların etkileri tedrici olarak görünmeye başladı. borsa istanbul yüzde 11 oranında düşüş yaşadı. ayrıca türk lirası, avro ve dolar karşısında değer kaybetti.

arap devrimlerinin patlak vermesi ve erdoğan’ın, dışişleri bakanı ahmet davutoğlu’nun tavsiyesiyle benimsediği, ‘sıfır sorun’ politikasının tökezlemesi sebebiyle türkiye ile komşu ülkelerin çoğunluğu arasındaki ilişkilerde düşmanlık ve gerginlik hali oluştu. böylesi bir ortamda gösterilerin sürmesi, dış çevrelerin onu destekleme ve körüklemesine geniş alan açtı.

kendi çıkarlarını korumak ve türkiye ile eski ve yeni hesaplarını görmek isteyen bazı komşu ülkeler, gösterilerin ateşini körüklemek, ona etnik ve mezhepçi bir elbise giydirmek uğruna yıllar boyunca ateşli etnisite ve mezhep dosyasını kullanmakta tereddüt etmeyebilirler.

islamcıların rakipleri ve türk akp deneyiminden önemli bir destek aldıklarını düşünen iktidardaki islamcı projenin karşıtları, türk gösterilerini islamcıların iktidar deneyimini eleştirmek için kullandılar. islamcı projenin en başarılı şekli olan türkiye’deki örneğinin sarsılması üzerine tüm projenin başarısız olduğunu iddia ettiler. demokrasi ve öteki ile uzlaşmacı modern liberal islam modeli, aşırı cihatçı islam’ın yükselişinin önünü kesmek hedefiyle abd liderliğindeki batı tarafından orta doğu’da teşvik edilmişti.


başbakan erdoğan ve akp, taksim merkezli gösterileri kendilerini devrimeye yönelik bir girişim olarak algıladı. [hüseyin narin/al jazeera türk] 

eşit değiller

türkiye konularında uzman olan ve arap devrimlerinin gelişmeleri ve araçlarını izleyen birisi, en önemlileri şunlar olan bir dizi sebepten ötürü, türkiye’de arap devrimleri senaryosunun tekrarlandığını müjdeleyenlerin iddialarının zayıflığını hemen anlar:

1) arap devrimleri, bünyesinde bazı bulaşıcı sebepler ve görüntüler taşısa da, en azından şu ana kadar, başarılı bir model olmaya uygun demokratik ve kalkınmacı bir bahar çıkarmadı. nerede kaldı, türk halkı gibi devrimci özelliğe sahip olmayan bir halka ilham kaynağı olabilsin.

2) erdoğan ve hükümeti karşıtı gösteriler, 48 kente yayılmasına rağmen içerdiği bütün özellikleriyle devrimci hareket düzeyine henüz çıkmadı, grupçu elitist bir yöntemin esiri olarak kaldı. nitekim liberal, sol ve ulusalcı renkleriyle laik muhalefet bu kesimin başını çekerken, türk kitlelerinden kritik bir blok hâlâ çerçevenin dışında duruyor. gerçi gösterilere politize olmamış yüzlerce kişi katıldı, yine erdoğan ve akp destekçisi birkaç bin kişi, kuzey afrika dönüşünde istanbul atatürk havaalanı’nda başbakan’ı karşıladı.

3) türk halkı devrimci bir halk olarak sınıflandırılamaz. zira türkler yıkmak yerine reformu tercih ederler. ayrıca siyasetçileri de hukuk devleti ve demokrasinin kuralları doğrultusunda siyasi mücadele vermeyi alışkanlık haline getirdiler. bu yüzden göstericiler, kanlı veya şiddetli devrim deneyimlerinden ilham alma eğilimi göstermediler. daha çok new york’ta eylül 2011’de ortaya çıkan “wall street’i işgal et” hareketindeki protestocuların yöntemlerini benimseme eğilimi gösterdiler. hareketlerine “şimdi taksim’i işgal et” adını verdiler. buradan yola çıkan gözlemciler, amerikan hareketinin ulaştığına benzer bir sonuç beklediler.

4) gösterilerin kapsamının genişlemesi, devrimci bir yapıya ve ardından türk halk kitlelerinin sancağı altında birleştiği devrimci bir tepkiye dönüşmesine götürebilecek acil gerçekçi öncüllerin yokluğu... halk devrimleri ve ayaklanmaları çoğunlukla özgürlük arayışıyla başlasa da ekonomik sebepler ve toplumsal etkenler, devrimlerin esaslı tetikleyicileridir.

türkiye şartlarına bakıldığında kırsalda, dağlık alanlarda ve sınır bölgelerinde yaşayan türklerin çoğunluğunun önceliklerinin başında yer alan ekonomik durum, halk devrimini patlatacak derecede öldürücü görünmüyor. şöyle ki, ülkede kişi başı milli gelir kat kat arttı ve türkiye, borçlu devletten yardımlarda bulunan bağışçı devlet konumuna gelirken ekonomisi de avrupa’da beşinci ve dünyada on beşinci sıraya oturdu. bütün bunlar da hükümetin, öncelikle kamu borcunu düşürmek, bütçe açığını azaltmak, enflasyon oranlarını kontrol altına almak ve ekonomik kalkınma oranlarını 2011’de yüzde 8’in üstüne çıkarmak suretiyle ekonominin mali ve parasal istikrarını yeniden sağlaması sonrası gerçekleşti.

5) uygun zamanda geri adım atmanın erdoğan hükümetine kazandırdığı pragmatizm... esasen erdoğan’ın göstericilere yönelik sert tutumu; partisi ve hükümetindeki bazı yetkilileri, krizin ciddi boyut alması ve taksim meydanı’nın muhaliflerin elinde sembolik bir silaha dönüşmesini engellemek amacıyla, o tutumu düzeltme ve göstericilerin öfkesini alma çabasına sevk etti. hal böyleyken ülke, mart 2014'te belediye seçimleri, ardından aynı yılın ortasında cumhurbaşkanlığı seçimleri ve yeni anayasa referandumu gibi üç önemli seçim yaşayacak. gerçi laiklik kavramı ve yeni siyasi rejimin şekli türünde konulardaki anlaşmazlıklar yüzünden parlamentodaki milletvekillerinin üçte ikisi yeni anayasa maddelerini benimsemedi.

cumhurbaşkanı abdullah gül de askıdaki tüm konularda, bütün tarafların razı olacağı ortak noktaya gelmek için sükûnet ve diyaloğa başvurulması çağrısı yaptı. gül, parlamentodaki güç dengesi dikkate alınmaksızın öteki görüşe saygı duyulmasının gereği üzerinde durdu ve demokrasinin sadece seçimlerle sınırlanamayacağını vurguladı. başbakan yardımcısı bülent arınç da göstericilerden özür dileyerek hükümetinin ‘tüm vatandaşlarının farklı hayat tarzlarına saygı gösterdiğini ve farklılıkların türkiye için en büyük zenginlik oluşturduğunu’ vurguladı. akp’nin 2002 yılında birinci hükümetini kurmasından bu yana ilk defa erdoğan, krizi tartışmak üzere parti yüksek kurulunun liderleriyle toplandı.

6) türk ordusunun tarafsızlığı... erdoğan’ın orduyu siyasetten uzaklaştırma girişimleri, hukuki ve anayasal çabaları, meyvesini vermiş görülüyor. zira hiçbir komutanından yaşananlara ilişkin resmi bir açıklama veya yorum gelmedi, e-darbeye yakın bir bildiri de düşünülmedi. diğer yandan türk göstericiler de arap ülkelerindeki devrimcilerin yaptığı gibi ordudan krize müdahale etmesini istemediler. bu da türkiye içinde, sivil güçler arasındaki siyasi anlaşmazlığın şiddeti ne olursa olsun, ordunun siyasetten uzak kalması noktasında sağlam bir genel fikir birliğinin bulunduğu anlamına geliyor.

türkiye gösterileri, arap devrimleri ve halk ayaklanmalarından uzak olduğu kadar, geçen iki yıl zarfında birçok avrupa ülkesinin hükümetlerinin yaşadığı, neo- liberal eğilimlere ve kısmen yüksek büyüme oranları tutturmalarına rağmen izledikleri toplumsal adaletten yoksun model kapsamındaki dağılım politikalarına karşı çıkan protesto dalgalarına yakın.

tamamlanmamış demokrasi

türkiye, ikinci dünya savaşı’nı izleyen ikinci dalga kapsamında demokrasi trenine katılmışsa da ülkenin demokrasi deneyimi, henüz demokrasinin dinamiklerini sağlamlaştırmasını henüz tamamlamamış gibi görünüyor. türk muhalefeti hâlâ temsili demokrasinin zincirlerinden kurtulma amaçlı geriye dönüş eğilimleri sergiliyor. muhalefet, temsili demokrasinin halkın değişim arzularını karşılamadığını düşünüyor. erdoğan’ın muhalifleri, onu iktidardan düşüremiyorlar ve seçimlerde çoğunluğu elde ettiği için politikalarını baltalayamıyorlar.

bu yüzden muhalefet, değişimin arap yöntemini benimsemeyi ciddi şekilde düşünmek için koşturdu. araplar ülkelerinde demokratik değişimin ufkunun kapanması karşısında bu yönteme başvururken, türk muhalefeti ise iktidarın gerçekçi barışçıl değişimi ve siyaset sınıfının el değiştirilmesi umudunu kaybetmesinin ardından mecburen bu yönteme kanalize oldu.

diğer taraftan demokratik araçlarla da olsa bir yöneticinin iktidarının uzaması ve somut başarılar kaydetmesi, kendi içinde despotluk eğilimleri doğurabilir. bu birçok liderin başına gelen bir özellik. fransa’da charles de gauelle, ingiltere’de margaret thatcher ve venezuela’da hugo chavez bu liderlerin en önemlileri. erdoğan, demokratik yolla seçilmesi ve dikkat çeken başarılarını, türk toplumunun yapısında, türklerden büyük bir kesimin kabul edemediği türde, şok edici kültürel değişiklikler gerçekleştirme gerekçesi olarak aldı.

bu yüzden muhalefetin, erdoğan’ın türklere islamlaşma ve osmanlılaşma dayatmaya hazırlık bağlamında otoriterlik ve rusya devlet başkanı vladimir putin’in modelini tekrarlama eğilimini çağrıştırması açısından, erdoğanizm dediği olguya karşı protestolar patlak verdi.

türkiye protestoları, kimlik çekişmesinden yoksun olmayabilir. görünen o ki, muhalefetin türkiye’de arap devrimlerini kopyalayabileceğini düşünerek ‘zamanlama hatası yaptığını’ açıklayan erdoğan da hesap hatası yaptı. çünkü uluslararası destek ve övgünün eşlik ettiği ekonomik başarılar, siyasi ve toplumsal reformlarla geçen on yılın, geçen doksan yıl boyunca türk çevrelerinde kökleriyle yerleşen (dokunulmayacak veya oluşumlarıyla uğraşılmayacak) atatürkçü laik sabitelerle yüzleşmesinin, türkler ile osmanlı tarihleri ve islam mirasları arasında zorunlu bir uzlaşma dayatmanın garantisi olduğunu düşündü.

türkiye’deki gösterilerin, yöntemlerini gözden geçirme ve düzeltmeleri yönünde erdoğan ve akp’ye önemli uyarı mesajları içerdiği söylenebilir. özellikle de muhalefetin 2011’deki son parlamento seçimlerinde sandalye sayısını arttırma başarısı, ilk defa siyasallaşmamış veya ideolojikleşmemiş, her hangi bir siyasi harekette mensup olmayan türk vatandaşlarının spontane bir şekilde protestocuların safına katılması ve (türkiye'ye karşı savaşan kürt örgütü) pkk'nın lideri abdullah öcalan’ın, savaşçıları ile erdoğan hükümeti arasında başlatılan barış sürecine rağmen, cezaevinden gösterilere destek vermesi sonrası…

türkiye’deki islamcı hareketin ve çok partili sistemin özelliği, akp’den doğan ve onun deneyiminden istifade eden yeni bir siyasi hareketin temayüz etmesidir. akp de kendisinden önceki refah partisi deneyiminden istifade etmişti. ancak bu yeni hareketin kadroları daha liberal ve farklı renkleriyle muhalefetle daha uzlaşmacı, kalkınmanın tamamlanması ve türkiye’de demokrasinin sağlamlaştırılması hususlarında daha becerikliler. üstelik rakiplerle çatışma içine girmiyor veya kimlik etrafındaki ertelenmiş ve uzun çatışmaları neticelendirmekte acele etmiyorlar. 

beşir abdulfettah, mısır el ehram stratejik araştırmalar merkezi’nde asya uzmanı akademisyen ve araştırmacıdır. aynı zamanda el ehram bünyesinde yayımlanan demokrasi dergisinin de yazı işleri müdürlüğü görevini yürütmektedir.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Beşir Abdulfettah

mısır el ehram stratejik araştırmalar merkezi’nde asya uzmanı akademisyen ve araştırmacı. aynı zamanda el ehram bünyesinde yayımlanan 'demokrasi' dergisinin de yazı işleri müdürlüğü görevini yürütüyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;