Cenevre-2

Cenevre'deki başarı kayda değer

Suriye'deki şiddetin masaya yatırıldığı konferansta gelinen noktada “Gidecekler, ancak yeniden masaya dönmek kaydıyla” gerçeği duruyor masada. İlerideki muhtemel “görüşmeler” için artık bir zemin oluşmuş durumda.

Cenevre-2 Konferansı Suriye'deki iç savaşın taraflarını ilk kez buluşturdu. [AFP] [AFP]

suriye’de üç yıldır devam eden krize çözüm bulmak amacıyla 40’tan fazla ülkenin katılımıyla düzenlenen cenevre-2 konferansı cuma günü sona eriyor.

müzakerelerden çıkan tek somut ilerleme ise, şam’daki yermuk kampı’na insani yardım girişinin başlaması. ancak bu yeterli mi? cenevre-2, suriye’de insanlar ölürken sadece şık ama sonuç vermeyen konuşmaların yapıldığı, geceleri taraflarca beş yıldızlı otellerde bol bol kahve içilen başarısız bir girişim miydi?

bir haftayı aşkın bir süredir devam eden müzakereleri cenevre’de takip eden bir gazeteci olarak cevabım: “yeterli değil, ama kayda değer bir başarı sağlandı.”

üç yıldır devam eden süreç boyunca suriye rejimi muhalifleri 'terörist' olmak ve 'ülkeye ihanet', muhalifler ise rejimi insanları öldürmek, aç bırakmak, işkence etmek ve şehirleri yok etmekle suçladı. konferansın ilk ve en önemli başarılarından biri tarafların aynı masanın etrafına oturmak kaydıyla birbirlerini “resmen tanımış ve kabul etmiş” olmaları.

her iki taraf da artık “meşru temsilciler”. ne muhalefet, ne de rejim bu aşamadan sonra artık birbirlerine “sen yoksun” diyebilir.

bu konferansla her “iki” tarafın da “var ve meşru” olduğu, uluslararası hukuk açısından hem taraflarca hem de yine uluslararası camiayı temsil eden birleşmiş milletler denetiminde “yasal” olarak kabul edilmiş oldu.

ikinci önemli başarı ise suriye hükümetinin ve muhalefetin cenevre-1 nihai kararları’nın artık müzakereler için temel zemin olduğunu kabul etmiş olmasıdır.

üçüncüsü, cenevre-1 kararları doğrudan bir “geçiş hükümetinin” kurulmasını şart koştuğundan, artık taraflardan hiç birinin “beşşar esed’in müzakere masasında” olmadığını iddia edemeyecek olmasıdır.

bunun en önemli kanıtı ise müzakerelerde bm ve arap birliği suriye özel temsilcisi lahdar brahimi’nin taraflara geçiş hükümetinin detaylarının belirlenmesi için sunduğu beş maddelik liste.

bu liste ile brahimi, geçiş hükümetinin kaç kişiden oluşacağı, hükümetin yapısı, kimin başkanlığında ve yönetiminde kimlerin yer alacağı, yeni hükümetin hangi yetkilere sahip olacağı ve sivil kurumlar, ordu, istihbarat ve diğer devlet kurumlarıyla ilişkilerinin nasıl olacağı gibi konularda taraflardan detaylı bir rapor sunmasını istedi.

dördüncüsü, her iki tarafın da “müzakerelere devam” edeceğini resmen açıklaması ve masadan asla ayrılmayacaklarını ilan etmiş olmasıdır.

müzakerelerin ilk gününde suriye dışişleri bakanı velid muallim’in “eğer muhalefet ciddileşmezse müzakereleri terk ederiz” tehdidi, sonraki günlerde asla tekrarlanmadı.

çarşamba günü, suriye dışişleri bakanı yardımcısı faysal mikdad’a “muhalefet koşullarınızı kabul etmezse masadan ayrılacak mısınız” diye sorduğumda yüksek sesle “asla! masayı terk eden taraf asla biz olmayacağız!” cevabını vermişti.

zaten konferansın henüz ikinci gününde, cuma itibariyle bir hafta ara verildikten sonra müzakerelerin yeniden devam edeceği kararı bizzat brahimi tarafından açıklanmıştı.

zaman zaman tıkanmaların yaşanması, tarafların birbirlerini suçlaması ise siyasi müzakerelerin doğasının bir parçası. marymount manhattan college’da siyaset bilimi hocası olan filistin asıllı gassan şabana’ya göre “conflict resolution”,  yani “uyuşmazlığın çözümü” teorisi müzakere süreçleri için “olumsuz durum”, “müzakere”, “kaçış”, “yeniden bir araya gelme”, “müzakere”, “konsensüs” ve “anlaşma” şeklindeki klasik sıralamayı öngörür.

cenevre konferansında gelinen noktada da “gidecekler, ancak yeniden masaya dönmek kaydıyla” gerçeği duruyor masada. bir sonraki görüşme, hatta kuvvetle muhtemel “görüşmeler” için artık bir zemin oluşmuş durumda. nihai bir anlaşmaya varmanın uzun süre alacağı konusunda ortak bir yargı hâkim cenevre’de. ama artık çözümün ancak tarafların uluslararası camianın gözetiminde müzakereye devam etmesiyle mümkün olduğu konusunda da açık bir konsensüse varılmış durumda.

çözüme ulaşmanın uzun süreyi gerektirmesi ise krizin uluslararası ajanda, dengeler ve güvenlik ile ilgili karmaşık faktörlerle olan derin ilişkisinden kaynaklanıyor. öte yandan, müzakere masasının kurulduğu cenevre’deki bm binası da çözümün tek adresi değil.

moskova-washington hattı

1991’de sona eren soğuk savaş boyunca abd ve sovyetler birliği arasında onca soruna rağmen doğrudan kayda değer bir sıcak çatışma yaşanmadı. bu iki ülke arasındaki krizler washington veya moskova’da değil; hanoi, havana, kabil, caharakale-grozni’de ve daha pek çok başka başkente sıcak çatışmalara dönüştü.

1963’te abd’nin vietnam savaşı’na dahil olması 60 bin abd askerinin ölümüne neden oldu. abd, sovyet destekli komünistlerle giriştiği savaşta 10 yıl boyunca kendisi için ölümcül bir bataklığa dönüşen vietnam’dan yenilgiyle ayrılmak zorunda kaldığında amerikalı politikacılar bunu bir yere not etmişlerdi.

27 aralık 1979’da sovyetlerin afganistan’daki marksist hükümetin davetiyle bu ülkeye girdiği haberi washington’a ulaştığında, dönemin abd başkanı jimmy carter’ın ulusal güvenlik danışmanı zbigniew brzezinski’nin hemen carter’ı arayıp heyecanla “sayın başkan, sovyetlerden intikam almak için altın fırsat kapımızda!” dediği söylenir.

ruslar tam 9 yıl boyunca amerika’nın acı intikamını tatmış olarak ülkeyi terk ettiğinde, afgan savaşı sovyetlerin yıkılışı için sadece iki yıllık bir süre bırakmıştı moskova’ya.

brzezinski artık abd başkanı’nın güvenlik danışmanı gibi resmi bir ünvan taşımıyor ancak demokratların dış politikasında her zaman de-facto olarak “değişmez danışman” olduğu söylenir. özellikle abd-rusya ilişkileri söz konusu olduğunda. 

şam’daki kriz kiev’de hükümet mi deviriyor?

ukrayna’da aylardır devam eden protestolar kamu binalarının işgali eylemleriyle neredeyse devlet aygıtını işlemez hale getirmiş durumda. sokak gösterilerine daha fazla dayanamayan rus yanlısı hükümet ve başbakan mikola azarov 28 ocak’ta resmen istifa etti. bu tarihten hemen bir gün önce, yani 27 ocak’ta zbigniew brzezinski’nin attığı tweet ise şöyle: “ruslar, uyanın! ukrayna’daki rusya destekli baskı er geç rusya’nın kendisi için bir felakete dönüşecek.”

abd’li demokrat parti’den senatör chris murphy ise 12 aralık 2013’te ukrayna’da polis şiddet kullanmaya devam ederse “bunun ciddi sonuçları olabilir” uyarısında bulunmuştu bile. 23 ocak 2014’te beyaz saray sözcüsü jay carney, ukrayna hükümetine göstericilerin meşru taleplerini anlama çağrısı yaptı, aksi takdirde “ukrayna’ya yaptırım uygulamayı düşünecekleri” tehdidinde bulundu. abd henüz yaptırım uygulamaya başlamadı, ancak abd kongresi yaptırımları “ciddi bir biçimde tartıştığını” duyurdu.

30 ocak’ta cnn’den christiane amanpour’un programına konuk olan ukrayna eski cumhurbaşkanı viktor yuşçenko, abd’nin sadece yaptırım uygulamakla kalmayıp başka yöntemlerle de baskı uygulaması gerektiğini söyledi. amanpour’un ukrayna’daki protestoları rusya ile ilişkilendirdiği “bu protestolar rusya cumhurbaşkanı putin’e nasıl bir mesaj gönderiyor?” sorusuna yuşçenko, “göstericiler güçlü bir biçimde rusya’yı değil; batı’yı istedikleri mesajını veriyor. gösteriler artık muhalif liderlerin bile kontrolünde değil” şeklinde cevap verdi.

new york times gazetesinden michael r. gordon ise, 30 ocak’taki makalesinde abd’nin nato’daki müttefiklerini rusya’nın yeni bir karadan fırlatılan güdümlü füze sistemini test ettiği konusunda bilgilendirdiğini yazdı. oysa böylesi testler 1987’de abd başkanı ronald reagan ve sovyet lider mihail gorbaçov arasında imzalanan “orta menzilli füze testleri” anlaşmasıyla yasaklanmış durumda. gordon’un makalesindeki ilginç noktalardan birisi de son zamanlarda “suriye” konusundaki anlaşmazlıkların iki ülke ilişkilerinde “gerginlik” kaynaklarından biri olduğu vurgusuydu.

abd ve rusya’nın suriye konusunda bugüne kadar durdukları pozisyon biliniyor. abd muhalifleri desteklerken, ruslar rejim tarafını özellikle uluslararası platformda korumaya devam etti. suriye’ye “yaptırım veya müdahale” önerilerini bm güvenlik konseyi’nde defalarca veto etti.

chris murphy “ciddi sonuçlar” konusunda ukrayna’yı uyarırken, abd dışişleri bakanı john kerry ve rusya dışişleri bakanı sergei lavrov cenevre-2 konferansı’nın ön görüşmelerinde pazarlık halindeydiler. beyaz saray sözcüsü jay carney, “ukrayna’ya yaptırım uygulamayı düşünecekleri” açıklamasında bulunurken ise cenevre-2’de taraflar arasındaki görüşmeler ikinci günündeydi. ilk gün “müzakereleri terk etme tehdidinde” bulunan rejim delegasyonu, bu tarihten sonra bu tehdidini bir daha asla tekrarlamadı. 27 ocak’ta rejim delegasyonu planlanmış gündemde hiç yokken 5 maddelik önerilerinin kabul edilmesini isteyince muhalefet bunu kesin bir biçimde reddetti. müzakereler tıkanma noktasına geldi.

aynı gün abd, suriye’de muhaliflere öldürücü olmayan ekipman yardımını yeniden başlatacağını duyurdu. bir gün sonra, 28 ocak’ta ukrayna’da hükümetin istifa ettiği güne kadar “geçiş hükümetini” tartışmaya bile açmayı kabul etmeyen suriye delegasyonu, aynı gün geçiş hükümetini tartışmayı ilk kez kabul ettiğini duyurdu. 29 ocak için brahimi tarafından belirlenen gündem geçiş hükümeti iken, rejim delegasyonu bir gün önce verdiği taahhüdü bozdu ve “terörle mücadelenin” ana gündem olmasını istedi. aynı gün, rus ve amerikalı diplomatların da resmen doğruladığı bir bilgi sızdı: “abd ve rusya, müzakerelerin başarıya ulaşması için taraflara daha çok baskı yapma” konusunda anlaştı.

dahası, aynı gün isviçre’nin başkenti bern’de abd, rusya, iran, suriye hükümeti ve muhaliflerin “paralel bir gizli görüşme” yaptıkları bilgisi sızdı. taraflar bunu reddettiler ancak cenevre’deki kulislerde neredeyse bütün gazeteciler bu paralel görüşmeleri “doğrulanamayan gerçek” olarak kabul etti. cenevre’de konuştuğum analistler de abd-rusya arasında detaylandırılmamış olsa da suriye krizinin çözülmesi için bir yol haritasında anlaşmaya varıldığını söylüyorlardı.

bu anlaşmanın ne kadar güçlü olduğunu ise kiev ve şam’daki gelişmeler test edecek. rusya’nın ukrayna üzerinden avrupa’ya bağlanan doğal gaz hatları tehdit altındayken, suriye üzerinden ortadoğu’da kazandığı stratejik yayılma imkânı daha az önemde ise eğer.

şam’ın kozu kimyasal silahlar

israil merkezli haaretz gazetesi 30 ocak’ta reuters’a dayandırarak “uydu görüntüleri esed rejiminin insanların yoğun olarak yaşadıkları şehir varoşlarını cezai önlem olarak yok ettiğini gösteriyor” şeklinde bir haber yayımladı. ancak bu, zaten malumun ilanı. haberdeki asıl önemli vurgu ise şam yönetiminin kimyasal silahların imhası ile ilgili takvimi en az 6-8 hafta geriden takip ettiği ve elindeki bin 300 tonluk kimyasal stokun sadece yüzde 4,1’ini yok ettiğiydi.

haberin devamında bütün göstergelerin rejimin kimyasal silahların imhasını kasıtlı olarak “yavaşlattığı” ve bu konunun esed hükümeti tarafından cenevre’ye paralel olarak kullanıldığı iddiası vardı. “cenevre’de her şey bloke olursa, ya ada aleyhimize gelişirse kimyasal silahların imhası da bloke” olur mesajı. israil tarafı söz konusu kimyasal silahların lübnan hüzbullah’ının eline geçmesinin “güvenlik” açısından bir felaket olacağında ısrar ederken, esed yönetimi kimyasal stok kozuna daha da çok sarılmış görünüyor.

abd ve rusya arasında varılan anlaşma gereği suriye’nin elindeki kimyasal stokun lazkiye limanına taşınıp uluslar arası denetime teslim edilmesi gerekiyor. şam-humus-lazkiye yolunun denetimi hizbullah-suriye ordusunun ortak operasyonuyla aralık ayından bu yana tamamen rejimin kontrolüne girmiş olmasına rağmen esed’in güvenlik gerekçesiyle böyle bir gecikme yaşandığı açıklaması ise batılılarca inandırıcı bulunmuyor. cenevre’de bundan sonra devam edecek müzakerelerin seyri, kimyasal silahların imha sürecinin hızıyla da paralel gidecek gibi görünüyor.

ikinci tur görüşmelerine kim hangi ajandayla gelecek?

öngörülen takvim ciddi bir sorunla karşılaşmazsa bir hafta sonra ikinci tur görüşmeler başlayacak. tarafların ilk tur görüşmelerinden radikal bir biçimde vazgeçmesi beklenmiyor. masada aşağı-yukarı aynı gündem tartışılmaya devam edecek. ancak asıl konu delegasyonlarda hangi isimlerin yer alacağı.

cenevre’de gazetecilere konuşan suriye dışişleri bakan yardımcısı faysal mikdad, buradaki muhalefetin bütün muhalifleri temsil etmediğini, bir sonraki görüşmelerde muhaliflerin diğer fraksiyonlarını da masada görmek istediklerini söyledi. “siz suriye’deki herkesi temsil ettiğinizi düşünüyor musunuz?” sorusunun cevabı ise mikdad’a göre “evet”. mikdad’ın cevabının hangi oranda gerçeğe tekabül ettiği bir yana, mikdad bu taleple, muhalefetin en zayıf noktasına vurduğunun farkında: istanbul’da cenevre’ye katılıp katılmama konusundaki oylamada muhaliflerin önemli bir kısmı smdk’dan resmen çekilmişti. muhalifler ortak bir konsensüse sahip değil. rejimin bu talebi, muhalifler arasındaki ayrışmayı daha da derinleştirebilir. smdk sözcüsü luay safi de “bir sonraki görüşmelerde yeni üyeler de gelecek mi?” sorusuna cevap vermekten ısrarla kaçındı.

ancak muhalefetin diğer temsilcileri ile kulislerde konuşurken, sonraki görüşmelere katılacak heyete birkaç yeni ismin de katılabileceğini ancak “radikal” bir değişiklin beklenmemesi gerektiğini söylüyorlar. suriye delegasyonunun da ciddi bir değişikliğe uğraması beklenmiyor. velid muallim, faysal mikdad ve suriye’nin bm elçisi beşar caferi yine rejim tarafının öne çıkan isimleri olacak gibi görünüyor. ancak muallim ve mikdad, uluslar arası alanda daha çok tanınıyor olsalar da asıl kilit isim kuşkusuz beşar caferi. ilk tur görüşmelerde rejim tarafının baş müzakerecisi olan caferi, bu konumunu sadece “iyi bir diplomat” olmasına değil, mevcut delegasyon içinde iran’a en yakın isim olmasına da borçlu. caferi, delegasyondaki diğer çoğu ismin aksine nusayri ya da sünni değil, şii. üstelik eşi de iranlı. iran masada “resmen” bulunmasa da gölgesi hissediliyor.   

kaynak: al jazeera

R. Serdar Ataş

1982 yılında adıyaman'da dünyaya geldi. boğaziçi üniversitesi türk dili ve edebiyatı bölümünden mezun oldu. boğaziçi üniversitesi sosyoloji bölümü'nde master eğitimine devam ediyor. 2012-2015 yılları arasında al jazeera türk ortadoğu masası editörü olarak görev yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;