Görüş

İran ile barış, Obama’nın mirası olabilir

İran'ın İslami hükümetiyle samimi ve saygı çerçevesindeki ilişkiler dönemine girilmesinin, ABD’nin Müslüman dünyanın bütünüyle ilişkilerine önemli yansımaları olabilir.

Konular: Amerika, İran
Hasan Ruhani
İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, uzlaşmacı bir dış politika izleyerek ülkesinin hareket alanını genişletmeye çalışıyor. [AP]

17 şubat 1972 sabahında, dönemin abd başkanı richard nixon, çin halk cumhuriyeti ile yapacağı barış planı hakkındaki mesajını amerikan halkına iletmek için beyaz saray bahçesine çıkmıştı. nükleer bir güç olan çin, soğuk savaş’ın başlangıcından beri birleşik devletler’in amansız bir rakibi olagelmişti. yine de nixon, aylar süren titiz diplomasisinin sonucunda dış dünyaya kapalı olan bu münzevi ülkeye büyük bir devlet ziyareti yapmak (haberin orijinal ingilizce metinleri) suretiyle çok önemli bir adım atmaya karar verdi.

ulusal medyada yayımlanan konuşmasında nixon şunları söyledi: “abd ve çin halk cumhuriyeti arasındaki 20 yıllık düşmanlığın bir haftalık müzakerelerle biteceğini hiç zannetmiyorum.” ve nihayetinde, abd’deki şahin kanadın imkânsız gördüğü şu amacı gerçekleştirmek için bir ‘barış gezisi’ gerçekleştirdi: çin halk cumhuriyeti ile yapıcı ve barışçıl bir ilişki kurmak.

nixon’ın çin gezisi tarihi bir dönüm noktası olarak sonuçlandı. önerisi iki büyük güç arasındaki çıkmaza son verdi ve geriye dönüp bakıldığında, onun ne kadar başarılı olduğunu görmek hiç de zor değil. bugün çin halk cumhuriyeti, bir düşmandan abd’nin en büyük ticaret ortağı (haberin orijinal ingilizce metni) ve mevcut uluslararası düzende bir çalışma arkadaşına dönüşmüş durumda.

dahası soğuk savaş’ın zirvesindeyken komünist bir ülkeyle diplomatik temas kurarak nixon, sovyetler birliği’nin kuyusunu kazıp onun gelecek yıllardaki çöküşünün zeminini hazırladı. büyük bir değişim için bu tarz fırsatlar nadiren gelir. nixon bu krediyi iyi kullandı ve tarihin akışını değiştirdi.

bugün başkan barack obama, iran islam cumhuriyeti ile barış için nixon’ın yaşadığına benzer şekilde çok ciddi bir fırsat yakalayabilir. birçok amerikalının müslüman dünyasıyla abd’nin yeni bir soğuk savaşa girdiğini iddia ettiği bir dönemde iran ile barışma fırsatı çok hayatidir. iran ki geçmiş yüzyılda siyasal islam’ın iktidara ilk olarak geldiği ülke olmuştur.

geçtiğimiz on yıl içerisinde ilk defa ılımlı ve görünürde barışçıl liderler, iran ve abd’de aynı anda başkanlık makamını ellerinde bulunduruyorlar. eğer obama bu kritik zamanda inisiyatifi ele alabilirse, sahip olduğu şey sadece orta doğu’nun kaderini kökten değiştirme şansı olmayacak. aynı zamanda dünya için oldukça ehemmiyetli ama bir o kadar da baş belası olan bu bölgeye barışı getirmeyi başarmış bir lider olarak kendi mirasını da oluşturmuş olacak.

iran ile sonuçsuz kalan barış girişimleri

brookings enstitüsü araştırmacılarından suzanne maloney, yakınlaşma girişimini yorumlarken (analizin orijinal ingilizce metni) şöyle bir ifade kullandı: “iran öyle bir ülke ki onun batı’dan kopması, dünyanın bize muhabbet duyduğuna dair masum inancımızı yitirmemize yol açtı.”

abd’nin modern iran’la olan ilişkisinin esasen cia destekli darbeler (başbakan muhammed musaddık'ı deviren 1953 darbesi), terörizm, sivillerin açıktan öldürülmesi, vekil savaşı ve her iki tarafta da görülen insanın kanını donduran düşmanca retorikle biliniyor olabilir. fakat ortada hâlâ, tarafların ikisinin de aralarındaki bu zehirleyici ilişkiyi değiştirmeye çabalayacağı yönünde umut var.

2000 yılında, iran’ın reformist cumhurbaşkanı muhammed hatemi, abd ve iran arasındaki farklılıkları iyileştirme adına ‘medeniyetler diyaloğu’ çağrısında bulundu (hatemi'nin konuşmasının orijinal ingilizce metni). takip eden yıllarda, amerikalılar 11 eylül terörist saldırıları sebebiyle acı çektiklerinde, iranlılar onların yasını paylaşmak için (hristiyanlık’ta olduğu gibi) mumlar yakacaklar (haberin orijinal ingilizce metni) ve iran, abd’ye taliban’a karşı afganistan'daki savaşında hayati yardımlar sağlayacaktı (haberin orijinal ingilizce metni). maalesef bu girişimler, george w. bush’un, tüm orta doğu’yu kendi hayalinde şiddete dayalı bir şekilde yeniden inşa etmeye azmeymiş neo-con (yeni muhafazakar) hükümeti tarafından küçümsendi.

iran’ın diplomatik anlamda ‘büyük pazarlık’ önerisine bush yönetiminin kısa cevabı, dönemin başkan yardımcısı dick cheney’in kelimeleriyle, “biz şeytanla müzakere etmeyiz.” oldu (haber analizin orijinal ingilizce metni). hemen ardından bush’un iran’ı kolayca uluslararası ’şer ekseni’ne dâhil etmesi, iran ile abd arasında yeni bir gölge savaşını başlattı ve abd’nin eski afganistan büyükelçisi ryan crocker’ın deyimiyle, ‘tarihin akışını değiştirdi' (haber analizin orijinal ingilizce metni).

2008’de obama iktidara gelip iran’a ‘yumruğunu gevşetmesi halinde el sıkışmayı teklif ettiğinde, fırsatı kaçırma sırası iranlı şahin kanattaydı (haber analizin orijinal ingilizce metni). obama’nın girişimleri genelde görmezden gelindi ve iki ülke arasındaki çatışma şimdiki seviyesine kadar artarak devam etti. ancak birçok analist, iki güç arasında çıkabilecek açık bir savaş ihtimalini düşünmeyi bıraktığında, bu zehirli statükoda değişim talebiyle güçlü bir mesaj gönderen, bir kez daha iran halkı oldu.

değişim fırsatı

ilımlı molla hassan ruhani'nin 14 haziran 2013’te gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferiyle beraber, görünen o ki 1979’daki iran islam devrimi'nden sonra ilk kez hem abd hem de iran'da çoğunluklar yakınlaşmadan yana. ruhani, halkının ‘değişim talebi’ ile seçildiğini söyledi ve ayetullah ali hamaney tarafından kendisine abd ile barışçıl bir yumuşama imkanı araması için yeşil ışık yakıldı.

abd'nin bu olasılığın farkında oluşu, ruhani'nin birleşmiş milletler genel kurulu'nun yıllık toplantılarına katılmak için eylül 2013’te abd’nin new york kentine gitmesi, başkan obama'nın tarihi telefonuyla taçlandı. bu telefon görüşmesi, iran’da diktatör rıza pehlevi'nin devrildiği 1979'dan bu yana amerikalı ve iranlı liderler arasındaki ilk doğrudan temas olma özelliğini taşıyor. telefon konuşmasında obama, aralarında gerilim yaratan konuların barışçıl bir şekilde çözülebileceğine dair inancını belirtti. ve telefonu, farsça ‘khodafez’ veya ‘allah sizinle olsun’ (allah'a ısmarladık) sözleriyle kapattı. bu, uzun zamandır araları açık milletler arasında gerçekleşmesi beklenen yeni bir başlangıç için konuşmayı samimi bir bitirişti.


bm genel kurul toplantıları için new york'a gelen iran dışişleri bakanı cevad zarif ile amerikalı mevkidaşı john kerry arasındaki müzakereler büyük yankı yarattı. [reuters]

yeni bir orta doğu'nun anahtarı

iran ile birleşik devletlerarasında onlarca yıldır süre gelen ‘alacakaranlık savaşı’nın sona ermesi, orta doğu'nun gelecekteki istikrarı için büyük bir anlam taşıyacaktır. suriye ve irak'ta hali hazırdaki vekil savaşlarının şiddeti uçup gidecek; abd’nin afganistan'dan, ardında taliban'ın ölümcül tehditlerinden uzak daha istikrarlı bir hükümet bırakıp ülkeden çekilmesi daha mümkün olabilecekti. şayet abd ve iran zamanında bir uzlaşıya varabilselerdi, bölgede nihayet anlamlı bir barıştan söz edilebilecekti.

ayrıca, abd ile iran arasındaki iyi ilişkilerin yeniden başlaması, bu iki medeniyetin yarım yüzyıldır sekteye uğrayan ticari ve kültürel diyaloglarına tekrar canlandırmalarına imkan sağlayabilir.

amerikalılar geçmişte iranlıların hayranlık duyup itibar gösterdikleri bir milletti. öyle ki iranlılar nezdinde çoğu amerikalı, ingiliz sömürgeciliğiyle mücadele eden kahramanların torunları olarak görülüyordu (analizin orijinal ingilizce metni). bu öyle bir tarihti ki bugünkü anlaşmazlık yüzünden trajik biçimde karanlığa gömüldü.

iran'ın islami hükümetiyle samimi ve saygı çerçevesindeki ilişkiler dönemine girilmesinin, abd’nin geniş planda müslüman dünyanın bütünüyle ilişkilerine önemli yansımaları olabilir. ve tıpkı nixon’ın çin ile yakınlaşmasının soğuk savaş’ın bitmesine yardım etmesi gibi bu hamle de abd’nin müslüman çoğunluğa sahip ülkelerle nesillerdir süregelen çatışmanın sona ermesine yardım edebilir.

ama bu sonuca giden yol o kadar da kolay değil. uzun zamandır abd’yi yeni bir savaşa sokmaya hevesli olan neo-conlar, daha şimdiden barış görüşmelerine muhalefet etmek için çoktan harekete geçtiler bile. sertlik yanlısı politikalarıyla tanınan israil başbakanı binyamin netanyahu, yeni filizlenen herhangi bir yakınlaşmayı baltalama ve abd ile iran arasındaki anlaşmazlığın askeri çatışmaya doğru yol almasını devam ettirme planlarını hiç saklamıyor.

eğer anlamlı bir değişim için bir umut var olacaksa, başkan obama liderlik vasfını göstermek zorundadır. bu, statükoyu sürdürmeye kendini adamış netanyahu ve neo-conlar gibi reddiyecilerle yüzleşmek için oldukça gereklidir. 

'değişim'i hayata geçirmek

başkan nixon, çin'e yönelik devasa atılımını gerçekleştirdiği zaman benzeri sorunlar dizisiyle yüzleşmek zorunda kalmıştı. o sıralarda birleşik devletler, bir başka korkunç savaş ve işgalin ortasındaydı (vietnam savaşı; 1955-75); dahası nixon’ın kendi hükümetindeki soğuk savaş’ın katı destekçileri, çinlilerle ne türden olursa olsun bir barışın yapılmasına kaya gibi karşı duruyorlardı.

fakat nixon, vizyonuna sıkı sıkıya bağlı kaldı ve bizler şimdi o vizyonun sonuçlarını görüyoruz. 40 yıl önce çin ve abd, düşman güçlerdi; ideolojik olarak birbirlerine zıtlardı ve kanlı vekil savaşlarıyla meşguldüler. bugünse birbirlerinin en büyük ticaret ortağı olmaya yaklaşmış durumdalar. eğer barack obama, çin gibi bir başka görkemli ve antik medeniyet olan iran ile yaşadıkları ihtilafa son verebilirse, iki ülke ilişkilerinin bundan 40 yıl sonra nasıl görünebileceğini söylemeye gerek yok.

abd'nin iran ile mevcut barış girişimi, nadir görülen tarihsel bir fırsattır. tıpkı hasan ruhani gibi, obama da şahin selefinin yıkıcı politikalarından dolayı halk tarafından değişim talebiyle seçilmiş bir liderdir. obama'nın bu anı yakalayabilmesi fırsatı değerlendirebilmesi halinde, seçimden önce verdiği değişim sözünü hem ülke içinde hem de uluslararası alanda tutabilmiş olacaktır. 

kanada'nın toronto kentinde yaşayan murtaza hussain, orta doğu merkezli siyasi, kültürel ve toplumsal meseleler üzerine makaleler kaleme alıyor. hussain, orta doğu ve kuzey afrika (mena) coğrafyasına ait analizler yayımlayan muftah internet sitesinin editörlüğünü yürütüyor. 

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Murtaza Hussain

kanada'nın toronto kentinde yaşayan murtaza hussain, orta doğu merkezli siyasi, kültürel ve toplumsal meseleler üzerine makaleler kaleme alıyor. hussain, orta doğu ve kuzey afrika (mena) coğrafyasına ait analizler yayımlayan muftah internet sitesinin editörlüğünü yürütüyor.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;