Suriye’de asıl asi devlet | Al Jazeera Turk - Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, Türkiye ve çevresindeki bölgeden son dakika haberleri ve analizler

Görüş

Suriye’de asıl asi devlet

Suriye’de gitgide artan şiddet, ülkeyi ‘Hobbes’vari bir devlete dönüştürüyor.

Konular: Suriye
Beşar Esad’ın babası Hafız Esad’ın, 1982 yılında İslami ayaklanmayı bastırmak amacıyla 20.000’den fazla kişiyi öldürdüğü Hama'ya isyancı akını sürüyor [REUTERS]

“arap baharı”nda birçok üzücü olay yaşandı. ancak hiçbirindeki alçakça eylemler suriye’deki gibi bu denli gözler önüne serilmedi. bu çerçevede, ortadoğu’da akıllara tek bir soru geliyor: asıl asi kim?

meşruiyetini kaybetmiş liderlerin yönettiği monarşik cumhuriyetlerden sosyal, siyasi ve ekonomik haklarını barışçıl eylemlerle talep eden protestocular mı? yoksa libya ve suriye gibi “doğa durumu”na dönüşüp, vatandaşlarının hayatlarını tehlikeye atan devletler mi?

esadlar’ın 'leviathan'ı

elbette akıllarda thomas hobbes canlanıyor. insanların hırs ve başarısızlıklarının iyi ve kötü yanları, onların kendilerinin düşmanı haline gelmesine neden olmaktadır. bu düşünceyi ingiliz filozof kadar enine boyuna işleyen kimse olmamıştır.

mevcut durumda, esadların rejiminde de gelinen nokta budur. bu gidişat içerisinde esadlar, devleti ve katlettiği halkı yönetme konusunda meşru ehliyetlerini kaybetmiş durumdalar. keşke siyasi hünerini gözlere sokan beşar esad’ın vizyonu hobbes’un “toplum sözleşmesini” görebilecek kadar geniş olsaydı. eğer bunu başarabilmiş olsaydı, güçlü devlet olma şartının sıkıyönetimi güçlendirmek olmadığını görebilirdi.

hama’da uygulanan aşırı şiddet, suriye için güçlü ve makul bir devlet görüntüsü vermiyor. iktidarı elinde bulunduran esad ailesi ve çevresindekilerin uyguladıkları bu haksız şiddet, gün gelip de uluslararası ceza mahkemesi’nde hesap vermelerine neden olabilir.

ingiliz iç savaşı’ndan edindiği gözlemler doğrultusunda, hobbes’un siyasi teorisine göre iç kargaşa (savaş ve huzursuzluk) çoğu kez, tutkularına kapılan insanın düzenli bir toplum içinde yaşamayı olanaksız kılması ile ortaya çıkar.

mahir esad’ın tankları bütün ulusu “doğa durumu”na doğru sürüklüyor. hobbes’a göre bu durum “herkesin herkese karşı savaşı”ndan başka bir şey değil. arap baharı’nın libya, yemen ve şu anda bahsi geçen suriye’de karşı karşıya kaldığı risk budur.

suriye: isyan rejimi

hafız ve hama kasabı olarak bilinen rıfat esad (şimdilerde batı ülkelerinde gününü gün etmekte) kardeşlerin otuz yıl ardından, şimdi de esad ailesinin genç kuşağı “isyan rejimi” adına öldürerek siyasi kaderlerine doğru ilerliyorlar.

isyancıların öldürülmesi devleti asi, haydut ve kanunsuz yapıyor. libya’da olduğu gibi bu isyanda da en başından beri kanunsuzluk ise esad’ın askeri önlemlere başvurması ve yüzlerce insanı öldürmesidir.

farklı coğrafyalarda değişik lehçelere sahip olan, her biri kendine özgü siyasi görüş ve protesto biçimi benimsemiş olan bu isyancıların “arap baharı” boyunca, her seferinde tüm dünyaya duyurmak istedikleri ve milyarlarca insanla hemfikir oldukları tek bir şey vardı: “asi olan rejimdir.”

bu sözler “tüm açıklamaları kapsayan” nitelikteydi. bu tür bir açıklama, rejime sonuna kadar karşı gelmenin meşruiyetini ve gerekirse libya’da da olduğu gibi rejime karşı silahlanabileceğini ileri sürmektedir.

esad’ın ‘leviathan’vari bu devleti sıradan vatandaşlarını asi bir rejim altında yaşamak zorunda bıraktırmış ve (hobbes’un zekice düşünülmüş sözlerine geri dönecek olursak) hayatlarını “yalnız, zavallı, mutsuz ve kısa” kılmıştır.

aslında, ramazan ayı boyunca camilere ve halk meydanlarına akın eden öfkeli kalabalığın karşısında neredeyse savunulacak hiçbir yanı kalmayan esad yönetimi büyük bir çıkmaza giriyor. esad hanedanlığı sona eriyor ve beşar esad ise bu hanedanlığın “son prensi”. esadlar şu ana kadar hizbullah ve hamas adına sürdürdüğü israil karşıtı direnişten öyle ya da böyle kazanmış olduğu meşruiyetini de artık yitirdi.

şu anda hama ve deyrizor gibi suriye’nin tüm şehir ve kasabalarında yürütülen “ölüm operasyonları” ramazan’dan önce protestoları bastırmayı amaçlıyor. ramazan ayında cuma namazlarına nazaran daha büyük bir kalabalık camilere akın ediyor. bu durumda, böylesi bir ortamda mahir esad’ın en son isteyeceği şey kalabalığın mobilize olup hanedanlık karşıtı gösteriler düzenlemesi olacaktır.

esad ailesi, 2000 yılında anayasada yaptığı bir değişiklikle iktidarın babadan oğula geçmesini sağlamıştı. neyse ki esad’ın ay takviminde de bir değişiklik yapıp ramazan ayını ertelemek gibi bir yetkisi yok.

hama’da olaylar çığırından çıktı mı?

hama’da askeri müdahalelerin şiddetlenmesinin altında üç sebep yatmaktadır: bunlardan ilki ramazan ayı öncesinde isyancıların direncini kırmak iken, bir diğeri ise ardı arkası kesilmeyen protestoların sonunda neler olacağını diğer şehirlerdeki isyancılara göstererek bir nevi halkın gözünü korkutmaktır. son olarak ise, kamışlı gibi kürt bölgeleri de dahil olmak üzere bazı şehirlerde devlet kontrolünü geri kazanmaktır.

olağanüstü hal ilan edilen bu bölgelerden bazıları, tüm giriş noktalarında siper alan orduya karşı haftalardır amansız bir direniş sergiliyor.

devlet-toplum ilişkileri çerçevesinde bakılacak olursa, hama’nın (henüz) kapanmayan bir yarası var. 1982 yılında islami ayaklanmalara sahne olan hama’da, isyanlar 20.000 kişinin vahşice öldürülmesiyle bastırılmıştı. bu olay, hobbes ’un iç savaş döneminde hayatın ne denli çirkin olduğunu belirten sözlerine örnek niteliğindedir.

hama’nın direnişi bu bağlamda ele alınmalı. suriye’de hama dışında hiçbir bölge bu denli güçlü bir biçimde asıl asinin barışçıl protestocular değil, devlet olduğunu haykırmadı. bu yürüyüşlerin amacı sadece esad rejimini devirmek değil, yaklaşık otuz yıl önce yaşananların hesabını da sormak. zira bu şehirde hemen hemen her aile bu rejimin kurbanı oldu.

belki de esad hanedanlığı bu olayların hatırlatılmasından hoşnut değil. beşar’ın kendi hakikatini bir kenara bırakıp fas kralı muhammed vi'nın yolundan giderek uzlaşma sürecine girecek bol bol vakti vardı.

hama’da meydana gelen olayların ardından kimse cezasını çekmedi. ancak rejim, işkence, sürgün ve adli davaları da beraberinde getiren bu isyandan hükümete karşı silahlanan “müslüman kardeşler”i sorumlu tuttu. hama hâlâ 1982’den kalan yaralarını sararken bugün yaşananlar yaralarına tuz basıyor. ancak aynı zamanda nefsi müdafaa için çok güçlü bir muhalefet bilinci oluşturuyor.

hama’da yaşanan olaylardan sorumlu tutulması gereken birkaç iktidar katmanı var: bunlardan ilki esad’ın baas partisi, bir diğeri ise polis ve ordu. ayrıca ruhban sınıfı ve burjuvazinin yanı sıra medya da yaşananlardan utanç duyması gerekenler arasında yer alıyor. bahsi geçen bu iktidar katmanları aynı zamanda suriye’de milyonlarca yolcuyu taşıyan trenin kaza yapmasına da neden olacak karşı-devrimci bir tavır sergilemektedir. bu milyonlarca yolcu, devletin uyguladığı şiddete, dışlamacı politikaya, marjinalleşmeye, hanedanlığa ve adam kayırmacılığına karşı çıkıyor.

karşı-devrimci bu eylemler içinde elit kesim kurnazca ve dolayısıyla da tehlikeli bir yol izlemektedir. bu kesim, muhafazakâr siyasetin esir aldığı ve bu siyasetin gerektirdiği gibi yaşayan sosyal bir tabakadan ibarettir. bürokratik otoriterlik ile yönetilmektedir. eğer bu rejim yıkılırsa, elit kesimi belirsiz bir gelecek bekliyor. zira devletin zenginlikleri daha sıkı bir şekilde denetlenip, bu insanlardan hesap sorulacak.

‘taşralılar’ın seçkinleştirilmesi

1950 ve 1960 darbeleri ile birlikte ortadoğu’da arap ülkelerinde devlet görevleri taşradan gelen geniş bir kitle tarafından ele geçirildi. ancak cumhuriyetçilik, sosyalizm, arap milliyetçiliği (pan-arabizm), sosyal refah ve filistin bağımsızlığı gibi vaatlerde bulunan bu görevliler hiçbir vaatlerini yerine getirmedi.

darbe yoluyla hükümeti işgal eden bu “taşralılar”, verilen vaatleri yerine getirmektense elli yıl kadar sonra yeni bir “seçkin” sınıfını oluşturdular. böylelikle iktidar “seçkinleştirildi”. bir zamanların askerleri burjuva sınıfında kendilerine yer açtı. işte bu yüzden, artık bu burjuvaların çıkarları ne zaman protesto ve direnişlerle tehlike altına girse silahlar konuşmaya başlıyor.

suriye’de olaylar aynen bu şekilde vuku bulmuştur. devlet, gücünü iktidar paylaşımından alan yeni burjuva sınıfının sömürdüğü bir hale dönüştü. burjuva sınıfına dahil olan devlet memurları ve iktidardaki işbirlikçileri bu çıkarları sonuna kadar var güçleriyle koruyacakladır.

hobbes’a geri dönersek

suriye, “doğa durumu”na geri mi dönüyor? ne suriye ne de beşar bu yolu izlemeli.

iktidarını sürdürme konusunda son derece kararlı biri olarak beşar esad, hobbes’un doğa durumuyla ilgili söylediği, yasaların ve akdin olmadığı siyasi topluluğa dair şu sözlerine kulak vermelidir: “[…] hiçbir toplum, sürekli korku ve ölüm tehdidi altında var olamaz.”

rejim, bir toplumu tasfiye edemez. mısır ve tunus bundan güzel bir ders çıkardı. baskıcı bir rejimle bir yere varılamaz.

bu, beşar’ın düşünüp taşınması gereken binlerce sorundan sadece bir tanesi. eğer suriye’de saadetin sağlanması ve sürdürülmesi isteniyorsa beşar işe ilk olarak 1.500 kişinin ölümüne sebep olan kardeşi mahir esad’ı tasfiye ederek başlamalı. bunun ardından ise gerçek demokrasinin sağlanmasına katkıda bulunacak olan sivil toplumun gelişmesine olanak vermeli.

esad hanedanlığı ne kadar süreyle iktidarda kalmış olursa olsun, artık suriye için geleceği geçmişinden farklı olacak.

larbi sadiki exeter üniversitesi, ortadoğu siyaseti kıdemli okutmanı olarak görev yapmaktadır.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Larbi Sadiki

arap dünyasında demokratikleşme ile devrim ve geçiş süreçleri uzmanı. australian national, exeter, westminster ve katar üniversitelerinde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;