Görüş

Ukrayna krizinin enerji boyutu ve Türkiye

Avrupa, Ukrayna kriziyle birlikte Rus enerjisine olan bağımlılığının risklerini yeniden hatırladı. Kriz, Türkiye geçişli projelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gereğini de bir kez daha ortaya koydu.

Avrupa'nın Rus doğal gazına bağımlılığını azaltmaya yönelik iki temel öneri: kaynak ve tedarikçi çeşitlendirmesi. [Fotoğraf: Reuters]

enerji meselesi, ukrayna krizinin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. ukrayna, rus kaynaklarını -doğal gazda yüzde 30’lar düzeyinde- avrupa'ya (ve kısmen türkiye’ye) bağlayan önemli bir geçiş ülkesidir. avrupa’nın gözünde ukrayna için en temel istikrarsızlık kaynağı rusya’nın ilgili ülkeyi halen sovyet uydusu olarak algılamasının yanında, çıkarlarını dikte etmek amacıyla enerji kaynaklarını "silah" olarak kullanmasıdır. hiç şüphesiz, ukrayna’nın rus gazına olan yüzde 60’lar düzeyindeki bağımlılığının yanı sıra, rusya'ya olan enerji borcu buna imkân sağlamış/sağlamaktadır.

bu noktada akıllara gelen iki gelişme, etkileri avrupa’da da hissedilen 2006 ve 2009 yıllarındaki rusya-ukrayna arasındaki doğal gaz krizleridir. bu krizlerden yola çıkarak akla gelen ilk soru ise şudur: ukrayna krizi avrupa'nın enerji güvenliğine nasıl yansıyacaktır? bu soruya verilen cevapların niteliğini ise kısa vadeli/uzun vadeli enerji riskleri ışığında sınıflandırmak mümkündür.

yeni kiev hükümeti, avrupa’yla yakınlaşma sürecine girer ise kısa vadede avrupa için enerji krizi beklenebilir. böyle bir krizin oluşması durumunda dahi etkisinin fazla olmayacağı söylenebilir. 

by Emre İşeri

kısa vadeli enerji güvenliğine yönelik riskler özelinde verilebilecek kestirme cevap, eğer yeni kiev hükümeti, moskova’nın güvenlik çıkarlarını tehdit edercesine, avrupa’yla yakınlaşma sürecine girer ise avrupa için enerji krizi beklenebilir. böyle bir krizin oluşması durumunda dahi -günümüzde piyasalardaki doğal gaz/lng bolluğu ve talebin nispeten düşük seyrediyor olması nedeniyle- etkisinin fazla olmayacağı söylenebilir. uzun vadeli riskler açısından bakıldığında ise rusya'nın pek de güvenilir bir enerji tedarikçisi olmadığı, ileride de -özellikle ukrayna üzerinden ithal edilen kaynaklar açısından- bu tip krizlerin beklenebileceğidir.

işte bu uzun vadeli enerji güvenliğine yönelik riskten hareketle avrupa'nın rus doğal gazına bağımlılığını azaltmaya yönelik iki temel öneri sunulmaktadır: kaynak çeşitlendirmesi ve tedarikçi çeşitlendirmesi.

kaynak çeşitlendirmesi stratejisinin bir uzantısı olarak ab’nin 2020’ye kadar yenilenebilir enerji kullanım oranını yüzde 20, enerji etkinliğini ise yine yüzde 20 düzeyinde artırmaya yönelik stratejisi halen yürürlüktedir. ukrayna kriziyle beraber bu stratejinin tüm üye ülkeler tarafından uygulanması gereğinin altı çizilmekle birlikte, birlik üyelerine kaya gazı aramaları yapabilecekleri mesajı verilmektedir.

ab’nin tedarikçi çeşitlendirmesine gidilmesi amacıyla abd’de “kaya gazı devriminin” neticesinde bu ülkeden gaz ithal edilmesi avrupa’nın enerji gündemine oturmuştur, fakat bu kaynakların ne zaman/miktar/maliyette avrupa enerji pazarına tedarik edileceği belirsizdir. bu ortamda sovyet sonrası bölgedeki tedarikçilerin yanında iran ve irak kaynaklarının artan miktarlarda avrupa’ya ulaştırılması yönündeki görüşler öne çıkmaktadır. aslında bu husus 2008 tarihli avrupa birliği (ab) konsey raporunda vurgulanmış, komisyon ise rusya’ya alternatif tedarikçi bölgelerden (hazar ve orta asya) avrupa’ya gaz sağlayacak olan güney gaz koridorunun (the southern gas corridor) inşasını ab’nin enerji güvenliği için öncelikli olarak nitelendirmiştir. hiç şüphesiz bu koridor türkiye’nin bölgesel enerji stratejisiyle örtüşmektedir. 

muhtemel enerji merkezi olarak türkiye

dünyanın ispatlanmış enerji rezervlerinin yaklaşık yüzde 70'ini barındıran ortadoğu/hazar bölgelerinin hemen bitişiğindeki türkiye'nin geçiş ülkesi olarak konumu güney gaz koridoru projesinin hayata geçmesi açısından kritiktir. türkiye, net enerji ithalatçısı (petrolde yüzde 93, doğal gazda yüzde 97 toplam, birincil enerjide ise yüzde 71) olmasına rağmen kendisini rusya, norveç ve cezayir’in ardından avrupa’nın “dördüncü enerji arteri” olarak konumlandırdığı gibi, bölgesinde “enerji merkezi” olmayı hedeflemekte, bu yönde birçok enerji projesine imza atmaktadır.

hakikaten de türkiye yakın bölgesindeki kaynakların avrupa'ya ihracına imkân veren birçok hayata geçmiş (bakü-tiflis-ceyhan, bakü-tiflis-erzurum, iran-türkiye), geçmeyi bekleyen (tanap, tap, kerkük-ceyhan paralel hat, israil-kıbrıs-türkiye) boru hattının kesişme noktasında yer almaktadır. ülke içerisinde ise nükleerden elektrik üretme kararı alınmış, yenilenebilir kaynakların geliştirilmesi için teşvikler sunulmuştur. enerjiyi tüketiciye zamanında uygun fiyatlarla sunmak düşüncesiyle elektrik piyasasında özelleştirme/serbestleşmeye gidilmekte, enerji borsası kurma hazırlıkları yapılmaktadır. bütün bu girişimlere rağmen türkiye'nin bölgesel enerji merkezi olmasının önünde aşması gereken çeşitli iç/dış siyasi ekonomik engeller mevcuttur.

ülke içerisindeki en temel açmaz ülkenin sürdürülebilir enerji arzına ulaşmanın uzağında olmasıdır. ithal hidro-karbonlara yüksek bağımlılığın yanında rusya'ya yüzde 55-60 düzeyinde doğal gaz bağımlılığı bulunmaktadır. bunlara ilave olarak yenilenebilir enerji kullanım oranları da sürdürülebilir değildir. özellikle türkiye uygulamasında ne oranda sürdürülebilir olduğu tartışılan hidro-elektrik dışında, ülkenin yenilenebilir enerji kullanım oranı halen yüzde 3'ler seviyesindedir.

türkiye geçişli projelerin ne zaman ve hangi oranlarda avrupa'ya ihracının mümkün olacağının belirleyicisi bölgesel siyasi konjonktürdür. 

by Emre İşeri

bu düşük yenilenebilir enerji kullanım oranlarını artırmak için dış enerji yatırımlarına olan ihtiyaç aşikârdır. yakın zaman önce amerika’daki saygın düşünce kuruluşlarından brookings entitüsü tarafından gareth winrow imzasıyla çıkan raporda bu hususa dikkat çekilmektedir. raporda, türkiye içerisindeki siyasi ortamın çatışmacı olmasının yatırımcılar tarafından ülkenin “iyi” geçiş ülkesi hüviyetinin sorgulanmasına, dolayısıyla dış yatırımların çekilebileceği uyarısında bulunulmuştur.   

ülke dışındaki jeopolitik belirsizlikler (irak'ın geleceği, iran nükleer programı, rusya'yla ilişkiler, suriye) türkiye'nin enerji hedeflerine ulaşmasına set çekme potansiyeli taşımaktadır. her ne kadar türkiye, kerkük-ceyhan paralel hattı ve israil-kıbrıs-türkiye projelerinin karşılıklı iktisadi çıkar yaratıp bölgesel barışa katkı yapacağını işlese de çatışan siyasal çıkarlar muhtemel karşılıklı iktisadi kazanımların önüne geçmeye devam etmektedir.

bu sorunlar çözülse bile ilgili bölgelerdeki doğal gaz kaynaklarının geliştirilip türkiye üzerinden ihracatının sağlanması önünde çeşitli altyapıya ilişkin engeller mevcuttur. iran’dakilerden sonra bölgede en fazla rezervi olan türkmen gazının tanap’a bağlanması ihtimali ise hazar'ın statü sorununun yanında rusya ve çin’in ülke üzerindeki siyasi/iktisadi baskılarından dolayı netlik kazanamamaktadır. türkmen gazının eklenmediği tanap’ın nihai kapasitesi olarak düşünülen 31bcm nasıl dolduracağı, doldursa bile bunun ne kadarının net enerji ithalatçısı olan türkiye üzerinden avrupa’nın tüketimine sunulabileceği ise sorularla doludur. 

toparlamak gerekirse, ukrayna krizi avrupa'ya bir kez daha rus enerjisine olan bağımlılığının risklerini hatırlatmış, türkiye geçişli projelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gereğini bir kez daha ortaya koymuştur. bu projelerin ne zaman ve hangi oranlarda avrupa'ya ihracının mümkün olacağının belirleyicisi ise bölgesel siyasi konjonktürdür. bu da türkiye'nin sürdürülebilir enerji politikalar üretmesi ve enerji yatırımına uygun ortamı sağlamasına bağlı olacaktır. ancak bu yolla türkiye kendisine yönelik “iyi” geçiş ülkesi algısını hayata geçirebilir.

doç. dr. emre işeri, yaşar üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. araştırma alanlarını uluslararası siyasi ekonomi, enerji güvenliği, avrasya siyaseti ve türk dış politikası oluşturuyor. işeri’nin bilimsel makaleleri çeşitli uluslararası/ulusal kitap ve dergilerde yayımlanmıştır.

twitter'dan takip edin: @emre_iseri

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Emre İşeri

yaşar üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. lisans eğitimini bilkent üniversitesi siyaset bilimi bölümü'nde tamamladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;