Haber analiz
Körfez ülkeleri ve Suriye krizi
Bir yılı aşkın bir süredir krizle etkin bir şekilde mücadele etmeye çalışan Körfez ülkelerinin girişimlerine yakın bakış.

suriye’nin 17 mart 2011’den bu yana yaşadığı protesto hareketleri öncesi körfez işbirliği konseyi (kik) ülkelerinin şam’la ilişkileri güç ve zayıflık açısından farklılık arz etti. örneğin, tarafların orta doğu bölgesini ve özellikle de iran ve lübnan’daki hizbullah’la ilişkilerle ilgili gelişmeleri farklı okumalarına rağmen körfez ülkeleri, suriye’nin, arap bölgesel sisteminin dayandığı dinamiklerden biri olduğunun bilinciyle hareket ederek devlet eski başkanı hafız esad’ın yönetimi gölgesinde şam’la olan güçlü ilişkileri korudular. iyi ilişkiler, irak’ın 1990’da kuveyt’i işgali krizi sırasında suriye’nin kuveyt’in kurtarılması amaçlı uluslararası koalisyona katılmasıyla doruğa çıkmıştı. suriye ile mısır ve kik ülkeleri arasında şam deklarasyonu çerçevesinde siyasi ve güvenlik işbirliği ve eşgüdümü formülü bulunması bu katılımın sonuçlarındandı. bu formül başarılı olamadı. (deklarasyon çerçevesinin ingilizce metni)
esad’ın 2000’de vefatı ve oğlu beşar’ın iktidara gelmesi sonrası, iran tarafından doğrudan hedef alınan körfez ülkeleriyle ortak ilişkileri ve çıkarları aleyhinde olacak şekilde tahran’la ilişkilerini güçlendirmesi sebebiyle, suriye’nin bu ülkelerle ilişkileri geriledi. gerileme nedenleri arasında ayrıca esad’ın, suudi arabistan açısından özel bir öneme sahip lübnan’a açık müdahalesi de vardı. bu müdahale suriye’nin 2004 yılında yaptığı gibi hizbullah’ı askeri ve moral açıdan desteklemesi ve lübnan eski cumhurbaşkanı emil lahud’un görev süresini uzatmak için devreye girmesiyle gerçekleşti. şubat 2005’teki refik hariri suikastı arka planında şam ile riyad arasındaki gerginlik arttı ve bu gerginlik bir yönüyle suudi arabistan’ın suriye’de, diğer körfez ülkelerinin yatırımlarına oranla sadece 2 milyar dolara varan yatırımlarının zayıflamasına yansıdı. yalnız bu gerileme, bazı konularda gönülsüz temasların ve koordinasyonun olmasını engellemedi. bu durum beşar’ın 2009 ve 2010 yıllarında riyad’a yaptığı üç ziyarette somutlaştı. buna karşın şam, aynı süre zarfında iki kez kral abdullah’ı konuk etti.
diğer tarafta, katar ile suriye ilişkileri stratejik ittifak olarak tanımlandı. iki ülke liderleri ve yetkilileri arasındaki ziyaretler ve birçok konuda fikir alışverişi bu ittifakı yansıttı. katar’ın suriye’deki yatırım hacmi yaklaşık 5 milyar dolara ulaştı. ayrıca katar’ın, refik hariri suikastıyla suçlanması sonrası şam üzerindeki tecridi sonlandırma çabaları oldu. fransa eski cumhurbaşkanı nikolas sarkozy’nin, ülkesinin suriye ile ilişkilerini iyileştirmeye ikna edilmesi bu çabalardandır.
birleşik arap emirlikleri’yle ilgili olarak, ortada 10 milyar doları aşan yatırım hacmiyle ekonomik ilişkilerde bir ayrıcalık söz konusuydu. bu durum bae’yi suriye’de birinci yatırımcı yaptı. bae’de faaliyet gösteren 1178 suriye şirketi var ve bunun yanı sıra bae, suriye ile bütün ekonomik işbirliği alanlarını kaplayan bir dizi anlaşmaya taraf. ayrıca ortak komisyonlar ve ortak çalışma konseyi bulunmakta. kuveyt açısından da durum aynı: ülke, 6 milyar dolarla bae’den sonra suriye’deki en büyük ikinci yatırımcı konumunda.
ilişkilerin hacmi, gücü ve zayıflığındaki bu farklılık ve bir yönün diğerine baskın gelmesi (siyasi yönün ekonomiye veya tam tersi), kik ülkelerinden her birinin suriye krizine ve gelişmelerine yönelik doğası ve görüşünün oluşmasında kolektif düzeyde (kik, arap birliği ve bm çerçevesinde) veya bireysel düzeyde krizle ilişki kurma biçiminde eksen rol oynadı. bu araştırma üç eksen kanalıyla bu konuyu tartışmaya çalışıyor. birinci ve ikinci eksenler kik ülkelerinin krize yönelik (topluca ve bireysel olarak) tutumlarının gelişmesine yoğunlaşırken, üçüncü eksen kik ülkelerinin krizi idare etme performanslarına ve suriye krizini gelecekte işlemek için bu ülkelerin önündeki senaryolara dair değerlendirici bir bakış açısı sunuyor.
körfez ülkeleri ve suriye: kolektif hareketlilik
1- kik düzeyinde:
kik ülkeleri mart 2011’de suriye krizinin başlamasından bu yana üçü zirve ve altısı bakanlar düzeyinde dokuz toplantı gerçekleştirdi. mayıs 2011’de, yani krizin patlak vermesinden iki ay sonra yapılan istişare zirvesinde suriye krizine işaret edilmediği gözlemleniyor. sebep ise körfez ülkelerinin suriye rejiminin krizi kontrol altına alacağını beklemesiydi. ta ki 28 ağustos 2011’de birinci arap girişimi çıkana kadar böyle devam etti. (girişim derhal ateşkesi, cezaevlerindeki tutukluların serbest bırakılmasını, bütün taraflarla diyalog başlatılmasını ve anayasal değişikliklerin yapılmasını garanti eden siyasi reformlara gidilmesini öngördü.) bunu 19-20 aralık 2011 tarihlerinde 32. zirve kanalıyla yapılan körfez hareketliliği izledi. zirve sırasında kik ülkeleri, işaret edilen girişimi ve bu hususta arap birliği’nden çıkan kararları överek, suriye hükümetine, bu girişimin maddelerini uygulama ve (12 kasım 2011’de yapılan arap birliği bakanlar kurulu toplantısı sırasında oluşturulan 7438 no’lu kararla çıkan) arap gözlemci heyetinin göreviyle ilgili özel protokolü hayata geçirme çağrısı yaptılar. protokol 19 aralık 2011’de suriye hükümeti ile arap birliği arasında kahire’de imzalandı. bunun yanı sıra protokol, ölümlerin durmasını, silahlı görüntülerin kalkmasını ve protokolün uygulamasına başlanmasının ilk adımı olarak tutukluların serbest bırakılmasını talep etti. ancak 14 mayıs 2012’de yapılan istişare zirvesinde suriye meselesi yoktu. zira zirve körfez birliği projesine yoğunlaşmıştı.
arap birliği ve bm ile sürekli istişare edilerek gerçekleştirilen kik üyesi
devletlerin toplantıları hiçbir zaman tam bir mutabakatla sonlanmadı.
[reuters]
bakanlar düzeyindeki toplantılara ilişkin olarak, körfez ülkelerinin suriye’deki olaylara ilgisinde bir yoğunlaşma yaşandı. (krizin patlak vermesinden itibaren 1,5 yıl zarfında yapılan 6 toplantıdan üçünün suriye olaylarını ele almasında bu ilgi görüldü.) hatta aşamalı olarak sorunun uluslararası boyut almasını isteme eğilimine gidilirken, 11 eylül 2011’de yapılan 120. dönem toplantısında, suriye’nin içinden geçtiği olayların sürmesinden dolayı üzüntü ifade etmekle yetinildi. ölümlerin durması, aklıselim davranılması, suriye halkının taleplerine karşılık verecek ciddi ve acil reformların etkinleştirilmesine çalışılması ve arap birliği konseyi’nin 27 ağustos 2011’deki olağandışı toplantısında baz aldığı arap girişiminin bütün maddelerinin uygulanması istendi. 4 mart 2012’de yapılan 122. toplantı sırasında iş, arap dışişleri konseyi’nin şubat 2012’deki toplantısından çıkan ve katliamların durdurulması için etkin adımların atılması çağrısı yapan kararların olumlu karşılanmasına kadar vardı. toplantıda bm güvenlik konseyi’nin 10 şubat 2012’deki oturumunda arap girişimine destek kararı çıkarmaması sebebiyle duyulan hayal kırıklığı ifade edildi ve bm genel kurulu’nun 16 şubat 2012’de sunulan arap karar tasarısına onayı övülerek, bu onay krizin barışçıl çözümü amaçlı arap çabalarının desteklenmesi olarak görüldü. bunun yanı sıra tunus’ta 24 şubat 2012’de, suriye dostlarının ilk uluslararası toplantısının gerçekleştirilmesi olumlu karşılandı.
5 haziran 2012’de yapılan 123. oturum suriye’nin sahne olduğu gelişmeler ve suriye rejiminin güvenlik çözümünde ısrar etmesi ile etkileşim içine girdi. konsey 25 mayıs 2012’de yapılan, 55’i çocuk 126 kişinin öldüğü hula katliamını kınadı ve aynı zaman zarfında bm’ye bağlı insan hakları komisyonu’nun 1 haziran 2012 tarihinde cenevre’de çıkan kararını övdü. insan hakları komisyonu kararında cinayetleri kınadı ve katliamla ilgili özel soruşturma yapılmasını istedi. kik’in suriye krizini ele almasında bu büyük bir gelişmedir. iş, şiddeti durdurması ve diyaloğa başvurması yönünde rejime yapılan çağrılarla sınırlı kalınması sonrası uluslararası müdahale çağrısına kadar vardı.
2- ortak arap düzleminde
arap birliği bakanlar düzeyinde beş toplantı gerçekleştirildi ve hepsi de suriye krizini ele aldı. toplantılar sırasında katar ve suudi arabistan arap hareketliliğine liderlik etti. birinci arap girişiminin sunumu ağustos 2011’de gerçekleşti. onu 16 kasım 2011’de suriye kriziyle ilgili suriye hükümeti ve bütün renkleriyle muhalif taraflar ile temaslar gerçekleştirmek ve 15 gün zarfında arap birliği gözetiminde ulusal diyalog başlatılmasına çalışılması suretiyle bir çözüm bulmak için katar’ın başkanlığında bir bakanlık komisyonunu oluşturulması izledi.
arap komisyonunun krizi çözme çabalarını katar başbakanı ve dışişleri bakanı şeyh hamd bin casim yönetti. katar’ın başkenti doha, komisyonla ilgili beş toplantıya ev sahipliği yaptı. ilki 26 ekim 2011’de şam’a gitmeden önce suriye’yi birinci arap girişimine onay vermeye ikna etme amaçlıydı. ikincisi 31 ekim 2011’deydi. komisyon, suriye dışişleri bakanı velid el muallim ile bir araya geldi. iki toplantı, suriye rejimini, arap girişimine bağlı olduğunu söylemekte ve arap gözlemcileri, suriye rejiminin bu girişimi uygulamasını izlemek için kabul ettiğini açıklamaya sevk etmekte başarılı olmasına rağmen, esad verdiği sözleri yerine getirmedi. bu durum arap birliği’ni, 12 kasım 2011’de suriye’nin birlik içinde ve örgütlerindeki üyeliğini, arap çalışma planı gereği onay verdiği taahhütlerini yerine getirene kadar dondurmaya sevk etti. bu karar şam’daki katar ve suudi arabistan büyükelçiliklerine yönelik saldırılara yol açtı.
baskıların artması bağlamında arap birliği’nin ekonomi ve sosyal komisyonu, suriye halkına zarar vermeyecek şekilde ekonomik yaptırımlarla tehdit etti. yaptırımlar suriye hükümetinin varlıklarının dondurulmasını, suriye merkez bankası’yla ilişkilerin kesilmesini, stratejik mallar hariç ticari alışverişlerin durdurulmasını ve uçak seferlerinin iptal edilmesini kapsadı.
komisyonun üçüncü toplantısı ise 17 aralık 2011’de suriye’nin arap gözlemciler protokolüne yanıtını ele almak için yapıldı. arap gözlemciler suriye hükümetinin arap girişimini hayata geçirmesini denetleyeceklerdi. yalnız 65’i körfez’den, 165 kişilik arap gözlemci heyetinin 26 aralık 2011’de suriye’ye gönderilmesi sonrası suudi arabistan, esad rejiminin arap girişiminin maddelerini eksiksiz yerine getirmedeki ciddiyetsizliği karşısında 13 ocak 2012’deki arap dışişleri bakanları toplantısında gözlemcilerin çekilmesi çağrısı yaptı. bu çağrıya 24 ocak 2012’de kik ülkeleri resmi olarak icabet etti. ardından 28 ocak 2012’de arap birliği’nin gözlemci heyet misyonunun askıya alınması kararı geldi.
olayların gelişmelerini düzenlemek bağlamında bu dönem, tutumlardaki nitelikli geçişe sahne oldu. arap birliği bakanlar kurulu’nun 22 ocak 2012’de başlattığı ve beşar’ın yetkilerini yardımcısına vermesi, geçiş sürecine hazırlanması, cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin düzenlenmesi çağrısı yapan ikinci arap girişiminin sunulmasında bu geçiş somutlaştı.
beşar’ın girişimi reddetmesi, güvenlik tercihini sürdürmekte ısrar etmesi ve bu dönemde birçok katliam işlemesi (ön plana çıkanlar 4 şubat 2012’de işlenen ve 337 kişinin öldüğü birinci hums katliamı; bu katliamı yaklaşık 10 başka katliam izledi: 28 şubat 2012’de yapılan ve 144 kişinin öldüğü ikinci hums katliamı, 3 mart 2012’de 75 kişinin öldüğü baba amr katliamı, 10 mart 2012’de 68 kişinin öldüğü üçüncü hums katliamı, idlib’te 55 kişinin öldüğü bilal camisi katliamı) katar başkanlığındaki arap birliği bakanlar kurulu güvenlik konseyi’ni, yeni arap birliği girişimini destekleyen bir karar çıkarmaya çağırdı.
buna paralel olarak suriye krizi, arap birliği’nin bağdat zirvesi’nde sunulan önemli sorunlardandı. zirve sırasında kik ülkeleri yabancı müdahaleyi reddetmekle birlikte, bağdat deklarasyonu’nun ‘ikinci arap girişimini’ benimsemesini garanti altına almakta başarılı oldu.
bm içindeki körfez çabalarının sonucu olarak bm genel kurulu 16 şubat 2012’de, bm eski genel sekreteri kofi annan’ın bm ve arap birliği’nin suriye krizinin çözümü için ortak özel temsilcisi olarak atanması kararını çıkardı. (a/res/66/253 no’lu karar'ın orijinal ingilizce ve arapça metinleri). annan altı maddeden oluşan bir girişim sundu: ölümlerin durması, insani yardımların ulaştırılması, tutukluların serbest bırakılması, gazetecilerin dolaşım özgürlüğü, barışçıl toplanma ve gösteri hakkına saygı, suriye halkının meşru taleplerini gerçekleştirmek ve endişelerini yatıştırmak için bütün renkleri kapsayan siyasi çalışmada işbirliği yapılması.
annan görevine, şam’ın kabul ettiği girişimin hayata geçirilmesini ele almak üzere 11 mart 2012’de suriye’yi ziyaret ederek başladı. ne var ki suriye hükümetinin şiddeti sürdürerek ve ağır silahları şehirlerden çekmeyerek girişimin maddelerini yerine getirmemesi, güvenlik konseyi’nde ateşkesin uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için uluslararası gözlemcilerin gönderilmesi kararının çıkarılması yönünde bir arap hareketliliğini getirdi (2012 no'lu karar'ın orijinal ingilizce metni). bu kararın uygulanması 30 gözlemcinin gönderilmesiyle başladı. bunu başka partilerin ulaşması izledi ve general robert mood’un başkanlığında sayıları 300’e çıktı.
takip bağlamında arap bakanlar komisyonunun dördüncü toplantısı 17 nisan 2012’de kofi annan’ın katılımıyla suriye hükümeti ve muhalefetiyle ateşkes amaçlı temasların sonuçlarını ele almak için doha’da yapıldı. rolünün performansını sürdürmek için katar, annan’ın 28 mayıs'taki suriye gezisinin sonuçları üzerinde durmak için komisyonun 1 haziran 2012’deki beşinci toplantısına ev sahipliği yaptı. şeyh hamd bin casim, annan’ın görevi için bir takvim belirlenmesi gerektiği üzerinde durdu ve güvenlik konseyi’nden, bm şartı’nın yedinci bölümü sınırlarında askeri olmayan önlemleri almasını istedi (bm şartı türkçe metni). abd, beşar’ın iktidarı bırakmasına destek olacak bu eğilimi destekledi.
3- uluslararası düzlemde
a- birleşmiş milletler
esad’ın diyaloğu reddetmekteki ısrarı gölgesinde katar ve suudi arabistan liderliğinde arap birliği bakanlar kurulu, güvenlik konseyi’ne ateşkesin denetlenmesi için arap-bm barışı koruma gücü oluşturulması yönünde karar çıkarması çağrısında bulundu. güvenlik konseyi üyesi fas, bm genel kurulu’ndan arap girişimini, suriye muhalefetiyle bağlantı kanalları açılmasını, suriye halkına destek ve insani yardım sunulması için arap ve uluslararası bir mekanizmanın belirlenmesini içeren bir karar tasarısı sunulmasını istedi.
güvenlik konseyi 19 şubat 2012’de, (4 şubat 2012'deki rus-çin vetosunun kullanılması sonucu arap girişimini desteklemekte başarısız olması sonrası; ayrıca bu tutum güvenlik konseyi’ndeki katar temsilcisi tarafından eleştirilmişti) bm genel kurulu 16 şubat 2012 körfez girişimine binaen (kararlarının hukuki gücü olmamasıyla birlikte) ezici çoğunlukla suriyeli yetkililerin sivillere yönelik işlediği insan hakları ihlallerinin kınanması lehinde oy kullandı; yetkililerin yargılanmasını ve demokratik siyasi sisteme geçiş yoluyla krizin barışçıl şekilde çözümü amaçlı arap birliği kararının desteklenmesini istedi. ayrıca kofi annan’ın yukarıda işaret edildiği üzere suriye krizinin çözümü için bm ve arap birliği’nin ortak özel temsilciliğine atanması kararı çıkarıldı.
bu girişimlerle eş zamanlı olarak arap tutumları ile rus tutumu arasındaki sürtüşmeyi ortadan kaldırmak için katar liderliğinde arap çabaları oldu. arap birliği, rus dışişleri bakanı sergey lavrov’u 10 mart 2012’de durumun gelişmelerini ve çözümlere varma girişimini ele almak üzere, arap birliği bakanlar kurulu’yla ortak bir toplantıya davet etti. toplantı akabinde yapılan basın toplantısı sırasında katar dışişleri bakanı ve rus mevkidaşı, rusya ve arap birliği’nin krizin çözümü için beş noktada anlaştıklarını açıkladı: kaynağı ne olursa olsun şiddetin durdurulması, tarafsız gözlemci mekanizmasının kurulması, dış müdahalenin reddedilmesi, insani yardımların ulaştırılması ve kofi annan’ın çabalarının desteklenmesi.
ayrıca katar 1 haziran 2012’de bm insan hakları komisyonu’nda, suriye’deki cinayetlerin ve gözdağının insanlık suçları seviyesine ulaştığını belirtti. büyükelçi şeyha aliye bintu seyf, cenevre’deki bm binasında, katar’ın suriye’nin egemenliğini ve bütünlüğünü koruyacak barışçıl yollarla krizin çözümüne çalışan arap veya uluslararası her girişime destek vermekteki kararlılığına vurgu yaptı.
b- suriye’nin dostları toplantıları
bm nezdindeki girişimin yanı sıra, kik ülkeleri krizin çözümüne destek olarak başka çabalara katılmakta kararlılık gösterdi. rusya ve çin’in veto etmesi sonrası güvenlik konseyi dışında bir çözüm bulmak amacıyla 24 şubat 2012’de tunus’ta 70 ülkeden oluşan suriye’nin dostları toplantısı düzenlendi. toplantı şiddete son verilmesi, ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve suriye rejimine yaptırımların öngörülmesi çağrısı yaptı. ayrıca şeyh hamd bin casim, muhalefete, kendilerini savunması için silah ve mühimmat da dahil destek verilmesini talep etti.
suudi arabistan dışişleri bakanı suud el faysal’ın, suriye sorununun insani yardımların sunulmasıyla sınırlandırılmasını reddettiğini ve uluslararası toplumun hareketinin yavaşlığına yönelik sıkıntısını ifade etmek için toplantıdan çekilmesi dikkat çekiciydi. bu açıklamalar ve tutumlar körfez tutumunun rejimi devirmeye çalışma sürecine geçtiği, bunun da uluslararası yetkilendirmeye, güçlü bir ittifaka veya askeri kapasitesi olan bölgesel bir ortakla işbirliği yapmaya ihtiyaç duyulduğu anlamına geliyor.
ilki tunus'ta, ikincisi istanbul'da ve üçüncüsü paris'te olmak üzere
suriye'nin dostları şu ana dek üç büyük toplantı gerçekleştirdi. [reuters]
1 mart 2012’de istanbul’da yapılan ikinci suriye’nin dostları toplantısı’nda suud el faysal, toplantının suriye halkının insani sıkıntısını hafifletme çabası ile ölüm makinesi karşısında minimum meşru savunma araçlarının sağlanmasını birleştirme temelinde krizin ele alınış yönteminde bir dönüm noktası olmasını istedi. kik ülkeleri ordudan ayrılıp özgür suriye ordusu’na katılan askerlerin maaşlarını ödemek için muhalif suk’un finansmanına hazır olduğunu gösterdi.
ayrıca faysal, hamd bin casim’in 27 şubat 2012 günü ifade ettiği ve suriye muhalefetinin kendisini ancak silahlarla savunabileceği için gerekli olması açısından silahlandırılmasına hız verilmesi çağrısı yapan tutumunu desteklediğini açıkladı.
suriye’de devrime körfez desteğinin sürmesi amacıyla kik ülkeleri 20 nisan 2012’de fransa’nın başkenti paris’te gerçekleştirilen üçüncü suriye’nin dostları toplantısı’na katıldılar. toplantı, suriye rejimine baskıların arttırılması, yeni yaptırımların öngörülmesi ve güvenlik konseyi’nde uluslararası gözlemcilerin misyonu etrafında yeni bir kararın çıkarılması için uluslararası seferberliğin oluşturulması çağrısı yapmıştı. ayrıca hamd bin casim bir kez daha arap ülkelerinin, suriye halkını kendisini savunması için askeri olarak desteklemeye hazır olduğunu vurguladı.
suriye krizinde körfez ülkelerinin bireysel hareketleri
kik ülkelerinin suriye devrimine yönelik tutumları, olayların tırmanması ve beşar esad’ın krizle mücadele biçimi sebebiyle nitelikli dönüşüme sahne olan, belirli üç aşamadan geçti. bu tutumlar en sağdan uçtan en sol uca kadar içinden geçilen aşamalara göre değişiklik gösteriyor.
birinci aşama (mart 2011’de protestoların başlamasından ağustos 2011’e kadar):
suriye’deki olayların yapısına yönelik tutumun belirsizliği gölgesinde körfez sahasında iki zıt tutum ön plana çıktı. körfez medya organları (el arabiya ve al jazeera yanı sıra gazeteler) güçlü bir şekilde suriye halk protestolarının yanında dururken ve ekranlarını ve sayfalarını ardına kadar suriye muhalefeti liderlerine açarken, kik ülkeleri, ilk beş ay zarfında temkinli davrandılar; krizden çıkılması ve şiddet halkasının genişlemesine nokta konulması amacıyla diyalog çağrısı yapmakla ve devlet başkanı esad’a nasihatler ve tavsiyelerde bulunmakla yetindiler. bu tutum yankısını şu şekillerde buldu:
• bazı körfez liderleri devlet başkanı esad’la karşılıklı telefon görüşmeleri yaptılar: kuveyt emiri 27 mart 2011’de, suudi arabistan kralı ve bahreyn kralı bir sonraki gün, katar emiri de 30 mart 2011’de esad’la telefon görüşmeleri gerçekleştirdiler.
• kik ülkeleri dışişleri bakanlarından bazıları suriye’yi ziyaret ettiler: katar dışişleri bakanı 2 nisan 2011’de ziyaret etti. bae dışişleri bakanı şeyh abdullah bin zayid al nehyen 24 nisan'da suriye’yi ziyaret ederek ülkesinin, krizin aşılması için halkın ve suriye yönetiminin yanında olduğunu açıkladı. 2 mayıs 2011’de ziyaret tekrarlandı. bu ziyaretten 10 günden az bir süre sonra suriyeli mevkidaşı velid el muallim bae’ye ziyarette bulundu. aynı bağlamda bahreyn dışişleri bakanı şeyh halid bin ahmed, 7 mayıs 2011’de bahreyn kralı’nın, suriye devlet başkanı'na mesajını götürerek şam’ı ziyaret etti. ayrıca umman dışişleri bakanı yusuf bin alevi de 15 haziran 2011’de kik’in mesajını götürerek şam’ı ziyaret etti.
resmi düzlemde durum böyle, ancak halk düzleminde de suriye rejiminin yanında yer alan kuveyt’te, halk liderlerinin açıklamaları şeklinde etkin hareketlilikler olduğu gözlemleniyordu. milletvekili hüseyin el kallaf ve sünni liderler protestolara yönelik olumsuz tutumundan dolayı hükümeti kınadılar. suriye protestolarının başlamasının üzerinden 100 gün geçmesi akabinde halk meclisi’ndeki milletvekilleri suriye büyükelçisi’nin ülkeden gönderilmesini istediler ve hatta bazı milletvekilleri suriye rejiminin uygulamalarını protesto ederek oturma eylemi organize ettiler. ayrıca kuveytli milletvekilleri suriye’de rejimin devrilmesini desteklemek amacıyla istanbul’da yapılan bir gösteriye katıldılar, başka milletvekilleri suriyeli sivillerin korunması için türkiye sınırında tampon bölge kurulmasını talep ettiler.
31 temmuz 2011’de kuveyt’te ayrıca suriye halkıyla dayanışma için körfez birliğinin kurulduğunun ilan edildiği bir toplantı yapıldı. toplantı, suriyeli devrimcilerin rejimin uygulamalarına karşı durmak için dünyaya çağrıda bulunduğu ‘sessizliğiniz bizi öldürüyor’ sloganına ilk karşılık oldu. bu birlik farklı kik ülkelerinden siyasetçiler, parlamenterler, iletişimciler, akademi ve hukukçuları içeriyordu ve suriye halkının sıkıntısına son vermek, insani ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunmak, halk ve sivil toplum kuruluşlarının rolünü etkinleştirmek için çalışıyordu. bundan bir hafta sonra suriye halkına sempati duyan, esad rejimini kınayan, suriye büyükelçisi’nin gönderilmesi ve kuveyt büyükelçisi’nin çekilmesi çağrısında bulunan halk gösterileri patlak verdi.
aynı halk düzleminde bahreyn meclisi 10 mayıs 2011’de, suriye halkının talepleriyle dayanışma içine girmek, baskı eylemlerini ve göstericilere karşı şiddet kullanımını kınamak için bir bildiri yayınlanmasına onay verdi. bu bildirinin yayınlanmasını meclisin 14 mayıs 2011’de can kayıplarından dolayı üzüntüsünü ifade etmesi, suriye’nin bütünlüğü, güvenliği ve istikrarına desteğini teyit etmesi izledi.
aynı çerçevede ortada bahreyn’deki sivil toplum tarafından gelen, birçok siyasi ve dini cemiyet ve ismin tutumlarında kendini gösteren tepkiler oldu. islami platform bloğu 9 temmuz 2011’de suriye halkının taleplerine desteğini açıkladı ve rejimin, mezhepçi gündemleri olmayan, aksine toplumlarının bütün renklerinin katıldığı toplumsal talepleri bulunan barışçı göstericilerin öldürülmesi talimatları vermesinden bu yana meşruiyetini kaybettiğini vurguladı.
ayrıca milletvekili adil el muavede, esad rejiminin ısrarına yönelik arap sessizliğini eleştirdi, dışarıdaki suriye büyükelçilerine rejimden bağımsızlıklarını ilan ederek halkın yanında yer almaları çağrısı yaptı.
halk düzlemindeki bu yoğunluğun ve uydu kanallarında yayınlanan ve gazetelerde aktarılan şiddet ve ölüm olaylarının sonucu olarak, resmi tutumlar bu dönemin sonlarında bir dönüşüme sahne olmaya başladı. şifre sözcük 31 temmuz 2011’de 139 kişinin öldürüldüğü hama katliamı oldu. bu katliam rejimin, protesto hareketine soykırım mantığıyla muamele etmesiyle tehlikeli bir dönemece girdiği anlamına geliyordu. bu durum, suudi arabistan ve katar’ın tutumlarında suriye’nin bir komploya maruz kalmadığını ve olan bitenin reform isteyen halk ayaklanması olduğunu anlamalarından hareketle bir değişim şeklinde yaşandı. işaret edilen bu katliamın yanı sıra, al jazeera televizyonunun suriye olaylarına yönelik tutumu protesto edilerek temmuz 2011’de katar büyükelçiliği’ne yönelik saldırı, katar’ın tutumunu sertleştirmesine neden oldu. neticede katar hükümeti 18 temmuz 2011’de şam büyükelçiliği’nin çalışmalarını askıya aldı.
ikinci aşama (ağustos 2011’den ocak 2012’ye):
bu aşama kik ülkelerinin tutumlarındaki dönüm noktasını oluşturdu. bireysel tavırlardan kolektif tutumlara dönüştü, ancak bu kolektif tutumları netleştirecek birçok başka yaklaşım sergilendi. suudi arabistan kralı 7 ağustos 2011 günü suriye’de yaşananları, kabul edilemez gerekçelerle haklı görülemeyecek kadar büyük olmakla niteleyerek ölüm makinesinin ve akan kanın durdurulması talebinde bulundu; ülkesinin kardeşlerine karşı tarihi sorumluluğu olduğu üzerinde durdu ve 8 ağustos 2011’de istişare için şam büyükelçisi’ni çağırdı. bu diplomatik adımı katar daha önce atmıştı. keza bahreyn ve kuveyt de bir sonraki gün büyükelçilerini çağırdılar ve kuveyt bakanlar kurulu, krizin çözüm yöntemi olarak diyaloğun ve siyasi çalışmanın benimsenmesi gerektiğini belirttiği bir bildiri yayınladı.
ayrıca katar emiri 25 ağustos 2011 günü suriyeli yetkililerin protestolara muamele üslubuna itirazını ortaya koydu. dışişleri bakanı hamd bin casim bir sonraki gün suriye yönetimini, krizin kontrol altına alınması için hızlı reformlara başlamaya çağırarak bu duruma vurgu yaptı.
dikkat çeken bu gelişme içinde katar emiri, arap güçlerinin suriye’ye gönderilmesini önerdi, suriye ulusal konseyi’nin kurulmasını önemli bir adım olarak niteledi ve suriye hükümetinden suk’la anlaşmasını istedi. ayrıca dışişleri bakanı hamd bin casim, 26 ekim 2011’de arapların suriye krizini yabancı müdahale olmaksızın çözme kararlılığına vurgu yaparak, esad’ın arapların bütün tekliflerini onaylamadığına dikkat çekti.
bu aşamada birleşik arap emirlikleri’nin şam’a yönelik tarafsız tutumunda daha az agresif olmaya başlayan bir dönüşüm gözlemlendi. bae’nin arap girişimi çatısı altında kik ülkelerinin ve arap birliği’nin kolektif tutumuna bağlılık çerçevesinde, bu ülkenin açıklamaları, şiddetin kınanması, diyalog, krizin uluslararası boyut almasından kaçınılması, askeri çözümlerden uzak durulması ve suriye konusunda arap birliği’nden çıkan kararlara bağlı kalınması çağrılarıyla sınırlı kaldı.
bae’nin esad’a, kendisini ve ailesini ağırlama teklifi ve keza yaptırımların yükünün suriye halkını etkileyeceğinden hareketle bunları uygulama değil, tehdit etme imasında bulunarak dile getirmesi bu duruma açıklık getiriyor. ayrıca dışişleri bakanı 30 kasım 2011’de bu yaptırımları hayata geçirecek mekanizmanın belirlenmesi amaçlı arap temaslarını açıkladı. bakan şam’a, kendi kendisini koyduğu trajediden çıkma fırsatı verme girişimi içinde, yaptırımlardan sakınmak için esad’ın arap girişimini kabul etmesini umdu.
bahreyn ise gördüğü halkçı yoğunlaşmanın sürmesi içinde ağustos 2011 başlarında suriye halkını desteklemek için 50 kişiden oluşan bahreyn halk komisyonu'nu kurdu. ayrıca meclis faaliyetleri daha açıktı. islami esalet bloğu üyesi milletvekili abdulhalim murad, 14 eylül 2011’de arap ülkelerini, rejime karşı suriye halkına yardım çağrısı yaptı. ayrıca iran’ın esad üzerindeki uluslararası baskıyı hafifletmek için bahreyn ve irak’taki grupları harekete geçirme girişimini eleştirdi. yine millet meclisi 13 eylül 2011’de sivillerin öldürülmesini kınayan, suriye yönetiminden akan kanı durdurmasını, suriye halkının taleplerinin gerçekleştirilmesini isteyen, halkın katliamlardan kurtarılması için uluslararası toplumun ve insan hakları örgütlerinin müdahalede bulunmasının gerektiğini belirten, ülkenin güvenliği, istikrarı ve bütünlüğü için desteğini yineleyen bir bildiri yayınladı.
üçüncü aşama (ocak 2012’den haziran 2012’nin sonlarına kadar):
ikinci aşamanın gelişmelerine binaen bu aşama tutumlarda belirgin bir dönüşüme sahne oldu. suriye rejimine karşı tansiyonun tırmanması açısından katar'ın tavrı belirgindi. katar, arap birliği çerçevesindeki çabaların yanı sıra, suriye’deki kriz durumuyla ilişki kurmak için iki adım atılması önerisinde bulundu:
1- libya’da yaşandığı gibi uluslararası müdahale yerine arap güçlerinin gönderilmesi önerisi: katar emiri hamd bin halife, 14 ocak 2012’de cbs televizyonuna verdiği mülakatta yardımların girdirilmesi, güvenli bölgelerin oluşturulması ve ateşkesin izlenmesi için bu öneriyi sundu.
2- muhalefetin silahla desteklenmesi: hamd bin casim 27 şubat 2012’de ve özellikle de arap girişiminin güvenlik konseyi’nden geçmede başarısız olması sonrası, suriye muhalefetini silahlandırma düşüncesinin hızlandırılması ve muhalefete güvenli bölgelerin sağlanması çağrısı yaptı. ülkesinin, başından beri suriye’de çekişmenin bitirilmesi için arap askeri müdahalesi istediğini açıkladı. ancak arap planını engelleyen sebep güvenlik konseyi’ni de engelleyen sebeple aynıydı: askeri müdahaleye karşı çıkan rus tutumu.
esad’ın arap-bm girişimine olumlu yanıt vermeyeceği yönündeki katar tahminleri sürerken, dışişlerinden sorumlu devlet bakanı 3 nisan 2012’de esad’ın, annan planı’na bağlı kalacağından kuşku duyarak, suriye rejiminin vaatlerine güvenilmeyeceğine dikkat çekti ve şam’ı, annan planı’nı yerine getirmek zorunda bırakacak yaptırımlar uygulanması çağrısı yaptı.
suudi arabistan ise kral abdullah’ın ağzından riyad’ın uğradığı hayal kırıklığına ve dünyanın bm’ye güveninin sarsılmasına işaret ederek, rusya ve çin’in vetosuna doğrudan eleştiriler yöneltti; suriye’de terörü desteklediği yönündeki rus suçlamalarını kınadı ve reddetti. dışişleri bakanı suud el faysal diliyle 5 mart 2012’de, suudi arabistan’ın uluslararası meşru kurallar doğrultusunda, dünya güvenliğini ve barışını korumakla ilgili güvenlik konseyi kanalıyla suriye krizini ele almakta kararlı olduğunu ortaya koydu. bunun yanı sıra kral abdullah, esad’la üç kez telefonla görüştü. bu görüşmeler sırasında sürecin tehlikesine dair kendisini uyardı ve reform yapamayacaksa iktidarı bırakmasını istedi.
suriye’de katliamların sürmesi karşısında kral abdullah, 25 şubat 2012’de suriye devlet başkanı'yla diyaloğun yararsız olduğunu açıkladı. bu açıklama suudi arabistan’ın, esad’dan meşruiyeti aldığı ve dolayısıyla rejimle tüm hatları koparması anlamına geliyor. bu durum riyad’a, 30 mart 2012’de körfez-amerikan stratejik forumu çerçevesinde, suud el faysal’ın ağzından muhalefetin silahlandırılması çağrısı yaptırdı. faysal aynı çağrıyı 2 nisan 2012’de tekrarladı. uluslararası toplum akan kanı durduramıyorsa en azından suriyelilerin kendilerini savunmaları için silahlandırılmaları gerektiği vurgusu yaptı.
diğer yandan bu aşama, suriye rejiminin ikinci arap girişimine karşılık vermemesinin sonucu olarak bae’nin krize yönelik tutumunda dramatik bir dönüşüme sahne oldu. abu dabi 6 mart 2012’de suriye’nin arap parlamenterler birliği’ndeki üyeliğinin dondurulmasını önerdi, 26 mayıs 2012’de hula katliamını ele almak için arap birliği’ni acil toplantıya çağırdı ve dışişleri bakanı bu katliamı arap ve uluslararası çabalarının başarısızlığının sembolü olduğunu ifade etti.
suriye halkının sesini uluslararası topluma ulaştırma çabası içinde o vakitler uganda’nın başkenti kampala’da düzenlenen dünya parlamentolar birliği’nin 126. dönem ve birliğin konseyinin 190. dönem toplantılarının çalışmalarına katılan bae, parlamento grubu toplantının gündemine, ‘dünya parlamentosu’nun suriye’de akan kanın ve ölümlerin durması, uluslararası hukuka ve uluslararası insani hukuka saygıya yoğunlaşan uluslararası bir girişiminin sunulması için bm’nin, arap birliği’nin, kik’in ve diğer uluslararası çabaların desteklenmesine katkıda bulunması’ başlığı altında acil bir madde sundu.
katar emiri el tani, suriye'deki isyancılara silahlı destek verilmesi
gerektiğini açıkça dile getiren isimlerin başında geliyor. [reuters]
bae’nin açıklamalarının barışçıl çabaların desteklenmesi yönünde yürüdüğü gözlemleniyor. dışişleri bakanı 27 nisan 2012’de suriye’deki şiddetin tırmanmaya doğru gittiğini ve annan planı’nın desteklenmesi gerektiğini açıkladı. 1 haziran 2012’de tunus’ta yapılan arap-çin işbirliği forumu’nda, bae kültür ve gençlik bakanı, suriye krizine barışçıl çözüm bulunması için arap ve uluslararası çabaların desteklenmesine ve ilgili tarafların sorumluluklarını eksiksiz üstlenmesine vurgu yaptı.
bu aşamada dikkat çeken işlerden biri de bae yetkililerinin şubat 2012’de dubai suriye konsolosluğu önünde izinsiz gösterilere katıldıkları için 60 suriyelinin oturma vizelerini iptal etmesiydi. buna ilaveten dubai polis şefi dahi halfan 16 mart 2012’de, cezayir eş şuruk gazetesine verdiği mülakatında suriye’nin müslüman kardeşler’in eline geçebileceği uyarısı yaptı.
kuveyt’te başbakan da dahil beş milletvekili suriye ile bütün işbirliği anlaşmalarının iptal edilmesini istedi, meclis hükümete rejimle ilişkileri nihai olarak kesme, özgür suriye ordusu’nu silahla destekleme, kuveyt’te ikamet eden sayıları 140 bin olan suriyelilere ailelerini getirmelerine izin verme çağrısı yaptı. hükümet, meclisin talebini reddetmedi ve konuyu araştıracağını belirtti.
keza kuveyt meclisi’nden birçok milletvekili şubat 2012’de ürdün’ün kuzeyindeki er remse bölgesindeki suriyelilerin mülteci kampına insani yardımlarda bulundu. ayrıca emir sabah el ahmed el cabir es sabah’ın kendisi, beşar esad rejiminden uzaklaştığının bir göstergesi olarak mart 2012’de bu amaçla bir bağış kampanyası başlattı. dışişleri bakanı sabah el halid es sebah, halk meclisi’ndeki açıklamada, esad’ın reddettiği arap girişiminin, yabancı müdahaleyi uzaklaştıracak ve suriye’yi iç savaşa kayma tehlikesinden sakındıracak bir çözüme ulaştırabilecek tek seçenek olduğuna dikkat çekti. aynı tutumu kuveyt emiri mart 2012’de bağdat’taki arap zirvesinde ifade etti. mart başında halk meclisi büyük bir çoğunlukla, hükümetin, suk’un suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanınması çağrısında bulunan tavsiyesini oyladı. 45 milletvekili lehte oy kullanırken 5 şii milletvekili ret oyu verdi.
bahreyn’in resmi girişimleri, dışişleri bakanı halid bin ahmed bin muhammed al halife’nin arap birliği bakanlar kurulu’nun 23 ocak 2012’de arap birliği gözlemci heyetinin suriye’deki durumla ilgili raporunu ele almak için yapılan toplantısına katılmasıyla somutlaştı. ayrıca bakan 8 şubat 2012’de ülkesinin krize yönelik tutumuna vurgu yaparak duruşunun değişmediğine ve suriye halkının yanında olduğuna işaret etti.
bahreyn şam maslahatgüzarlığı binasının 13 şubat 2012’de silahlı kişilerin baskınına uğraması akabinde bahreyn dışişleri bakanlığı, suriye’nin manama maslahatgüzarını çağırdı ve suriyeli yetkililerin bahreyn büyükelçiliği binasının ve şam’daki bahreynli diplomatların kaldığı binanın koruması ve güvenliğini sağlamasını istedi.
bahreyn meclisi’nin bu konuda attığı önemli adımlardan biri de, 7 şubat 2012’de suriye krizine yönelik tutumları sebebiyle çin ve rusya’ya tavır alınması önerisine onay vermesi oldu. bu tavır rus ve çin parlamentolarına, iki ülke hükümetlerinin kriz karşısında adil tutum alması için müdahalede bulunmaları amacıyla seslenilmesi şeklinde gerçekleşti. keza 6 mart 2012 günü hükümetten, suriye halkının taleplerinin gerçekleşmesi için desteklenmesi yönünde daha gerçekçi ve pratik bir adım olarak suk’u suriye halkının temsilcisi olarak tanıması istendi.
sivil toplumun ise bu aşamada performansı üst derecede etkindi. 5 şubat 2012’de ulusal siyasi cemiyetler ittifakı, uluslararası sessizlik örtüsü altında suriye halkının maruz kaldığı katliamlardan dolayı üzüntüsünü dile getirdi, rusya ve çin’in katliamları kınayan yasa tasarısını veto etmelerinin kınanmasını istedi. geçici ulusal konsey’in suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanınması talebi ise 20 şubat 2012’de reform cemiyeti’nin hükümete yaptığı çağrının eksenini oluşturuyordu. ayrıca özgür suriye ordusu’nun tanınması talebi, din adamlarından, yargıçlardan ve bahreyn’deki ilim talebelerinden oluşan 37 ismin 1 mart 2012’de arap ve müslüman ülkelerin hükümetlerine yaptığı ve öso’nün gerekli teçhizat ve mühimmatla desteklenmesini istediği çağrının belkemiğini oluşturuyordu.
aynı çerçevede islami platform bloğu 27 mayıs 2012’de dünyanın işbirliği, arap ve islam ülkelerinin zayıflığı gölgesinde hums’taki hula katliamını kınayarak suriye krizinin içinden çıkılmaz hal almasına yönelik siyasi ve ahlaki sorumluğu arap ve islam ülkeleri rejimlerine, çin, rusya ve güvenlik konseyi’ne yükledi; körfez ülkelerini halkı desteklemek ve öso’nun her tür silahla silahlandırılmasına çalışmak için ivedilikle harekete geçmeye çağırdı.
son olarak umman’ın tutumunun, sultanlığı esad rejiminin baş destekçisi iran’a bağlayan güçlü ilişkilerden uzak olmayan bir şekilde formüle edildiği gözlemleniyordu. umman sultanlığı ile iran arasındaki ortak stratejik komisyon toplantıları çerçevesinde (iran dışişleri bakanı yardımcısı hüseyin emir abdullehyan, bu toplantılarda iran’ın suriye krizinin çözümüne ilişkin bakış açısını tanımladı. bu bakış açısı esad rejimini korumakla birlikte şiddetin ve ölümlerin durdurulmasına, siyasi ve askeri müdahalede bulunmamasına ve iç reformlara dayanıyor) umman dışişleri bakanı yardımcısı ahmed bin yusuf, suriye’de sorunların çözümünün güvenlik çözümleri ve şiddet eylemleriyle değil, diyalog ve müzakere ile yapılacağını, suriye’deki durumun, halkının çoğunluğunun rejimi desteklemesi sebebiyle mısır ve tunus’taki benzerlerinden farklı olduğunu, karışıklıkların ekseriyetinin sınır bölgelerinde yaşandığı üzerinde durdu; umman’ın muhalefetin silahlandırılmasına itirazını ve annan misyonunun başarılı olacağını umduğunu ifade etti.
değerlendirme ve olası senaryolar
gerek kolektif düzlemde gerekse de ülke (bireysel) düzleminde suriye krizine yönelik körfez tutumundaki gelişmeleri gözden geçirmek suretiyle şu söylenebilir: krizin çözümüne çalışılması yönündeki körfez ve özellikle de suudi-katar hareketliliği, suriye’nin orta doğu bölgesinde eksen devlet, bölgenin güvenliği ve istikrarı için önemli anahtarlardan biri olması itibariyle bu ülkenin öneminden hareketle gerçekleşmektedir. bunun yanı sıra körfez ülkeleri, suriye’deki çekişmenin bölgede şiddetli karışıklıklara götürebileceğinin, rejimin uzlaşma ve siyasi çözümler yolu dışında değiştirilmesinin sadece tek bir ülkede değil, bütün bölgede olumsuz etkileri olacağının, bölgenin kaos ve karışıklık girdabına gireceğinin, körfez ülkelerinin bu girdaptan uzak kalmayacağının bilincindeler. ayrıca çekişme, kahire’yi kendi iç sorunlarıyla iştigal etmesi sebebiyle halihazırdaki dönemde arap sahasında kaybolmasının yarattığı boşluğu kapatma girişimi içinde geldi.
bu durumda şu söylenebilir: suriye krizinin çözümündeki körfez rolü bu araştırmadaki ikinci ve üçüncü aşama sırasında net şekilde ortaya çıktı. ikinci aşamada katar ve suudi arabistan, krizle ilişkide arap manzumesine liderlik etti ve tutumları, suriye halkına yönelik birçok katliamın yaşanması sonrası ortak arap çalışması çerçevesinde diplomatik çözümler bulmak suretiyle tarafsız kalmaktan, akan kanın ve ölüm makinasının durması girişimine dönüştü. birinci arap girişiminde bu tutum somutlaştı. ardından katar, suriye konusuyla ilgilenen arap bakanlar komisyonuna başkanlık etmesi gereği üçüncü aşamaya liderlik etti. tutum, esad’dan reform ve değişim talebinden, yetkilerini yardımcısına bırakmasının istenmesine geçerek köklü şekilde gelişti. ikinci arap girişiminde de bu tutum somutlaştı. sonrasında tutum krize uluslararası boyut kazandırılması, suriye halkının korunması, muhalefetin silahlandırılması ve beşar esad’la diyaloğun reddedilmesi için arap ve uluslararası gücün girişinin istenmesi şeklinde gelişti. katar ve suudi arabistan bu seçenekleri destekledi.
yukarıda anlatılanlara rağmen ortada kik ülkelerinin tutumları arasında kalın çizgiler vardı. açıkça görüldüğü üzere bahreyn, kuveyt ve bae, (her birinin gerginlik ile sakin bir doza dönüş arasında krizle ilişkisi farklı yöntem ve düzeyde olsa da) suriye'de olanlara yönelik körfez ve arap kolektif tutumuna bağlı kaldılar. meclisler ve sivil toplumla temsil edilen halk düzlemindeki etkileşim ise kuveyt ve bahreyn’de daha belirgindi. halkların tutumu resmi tutumların önünde yer aldı. bu da iki ülkedeki sivil toplumun canlılığına ve gücüne dayandırılabilir. umman sultanlığı’nın durumu farklı şekilde ön plana çıkıyor. bu ülke özellikle de suriye krizine uluslararası boyut kazandırılması, muhalefetin silahlandırılması ve esad rejiminden meşruiyetin kaldırılması düşüncesine karşı birçok tutumunda genel körfez tavrıyla uyuşmadı.
son bir değerlendirme olarak arap girişimleri ve uluslararası arap girişimleri sunma şeklinde gelen körfez hareketliliğindeki eksiklik, üzerinde iyi çalışılmış olmaması, planlamasının yapılmaması ve başarılı olması için yeterli olanakların sağlanmamasıdır. zira suriye libya’dan farklı ve dolayısıyla kaddafi rejimiyle mücadelede izlenen yöntemler esad rejimi açısından geçerli değil. çünkü sonuncusunun iran ve lübnan hizbullahı’yla bölgesel, rusya ve çin’le uluslararası ittifakları var. bu tür ittifaklar rejimin konumunu, iran parası ve silahıyla veya rus ve çin vetosu kanalıyla uluslararası koruma sağlanmak suretiyle güçlendiriyor.
dolayısıyla kik ülkeleri, suriye’de olanların çözümü yönünde harekete geçmeden önce krizin bölgesel ve uluslararası boyutları üzerinde çalışmalıydılar. bu durum kısmen, sunulan girişimlerin başarısızlığına sebebiyet verdi. hatta suriye rejimi bütün girişimlerin istediği müzakere ve diyalog seçeneğine karşı güvenlik seçeneğini tercih etme yöntemini sürdürdü.
buna paralel olarak kik ülkelerinin müdahalesi gizli değildi, arap ve uluslararası siyasi ve medya koridorlarında bu müdahaleyle dair konuşmalar, beyanatlar çerçevesinde döndüğü için açıklamaların hepsi olmasa da bir kısmı körfez ülkelerinin çıkarına değildi. kik ülkelerinin politikalarına karşı çıkanlar, bu müdahalenin bölgeyi saracak gerçekçi demokratik proje eğilimlerinden kaynaklanmadığını, bu ülkelerin batı’nın öncelikleri çerçevesi dışında bir vizyona sahip olmadıklarını ifade ettiler. bazıları ‘ne gerekçe sunulursa sunulsun bu müdahale anlayışla karşılanamaz’ derken, başkaları müdahaleyi, krizi çözümsüz hale getirmesi ve rejimin ıslahı fırsatını zayi etmesi itibariyle esad rejimine, suçlarını işlemesi için ‘izin verilmesi’ olarak gördüler. hatta birçokları daha da ileri giderek ‘arap birliği’nin, körfez ülkelerinin amaçları ve ajandası için kullanılan bir araç haline geldiğini’ belirttiler ve arap birliği’nden, etik veya insani ilkelerin harekete geçirmesinden maddi çıkarları bulunan batı tutumundan kurtulmasını istediler.
iç içe geçmiş bölgesel ve uluslararası etkenler sebebiyle çözüme direnen bir sorun karşısında olduğumuzdan halihazırda kendisini dayatan soru şu: kik ülkelerinin gelecekte suriye krizine muamelesinin önündeki senaryolar neler?
ortada bu bağlamda şu şekilde sunulabilecek beş senaryo var:
1- beşar’ın iktidarı teslim etmesi ve geçiş dönemine hazırlık. bir süredir gerçekleştirmek için çalışan kik ülkeleri açısından en ideal çözüm bu. ikinci arap girişimiyle örtüşüyor, ancak rejimin şiddet operasyonlarının tırmanması gölgesinde bu çözüm uzak.
2- birinci senaryonun gerçekleşmesinin uzak görülmesi gölgesinde kik ülkelerinin suriye’nin bölgesel ve uluslararası kararı üzerinde etkili merkezlere yönelme yönünde harekete geçmesi mümkün. zira gelecek üç senaryonun etkileri felaket boyutta olacak.
3- ordu komutanlarından birinin rejime darbe yapması. uluslararası istihbarat organlarının çalıştığı bu senaryo suriye halkının lehinde olmaz. zira arzulanan demokrasinin oluşması yönündeki talepleri gerçekleşmeyecektir.
4- yıpratma savaşı. bu da suriye’nin devletçiklere bölünmesiyle sonuçlanabilecek savaşlara alan açar.
5- muhalefetin silah ve mühimmatla desteklenmesi, sivillerin korunması için uçuş yasağı ve tampon bölgesi dayatılması iran’ı provoke edebilir, çatışmaların kapsamını genişletecek şekilde başka bölgelerde (hizbullah) cepheler açabilir.
ömer el hasan, körfez stratejik araştırmalar merkezi direktörü; arap birliği’nin londra ve öncesinde dublin elçisi olarak görev yaptı.
kaynak: al jazeera araştırma merkezi
Yorumlar