Haber analiz

Mısır neden önemli?

Uzmanlar, aktivistler ve iki eski büyükelçi ülkenin oynadığı önemli rolü anlatıyor.

Mısır'da oy kullanan kadın seçmen.
Mısır'da 1952'den beri ilk kez serbest seçimler düzenleniyor. [Reuters]

stratejik bir konuma sahip olan mısır, modern tarihinde ortadoğu’da çok önemli bir güç oluşturmaktadır.

britanya’dan bağımsızlığını ilan ettiği 1922 yılından beri krallar ve diktatörler tarafından yönetilen ülke “dünya’nın annesi” olarak bilinmektedir. birçok mısırlı seçimlerden uzak ve siyasete şüpheyle yaklaşarak büyüdü.

bu kayıtsızlık, mısır halkının 1981 yılından beri iktidarda olan hüsnü mübarek’i devirmek için ayaklanıp toplu protestolar düzenlemesiyle ocak ayında bir son buldu. ayaklanmaların ardından on ay geçti ve mısır halkı 28 kasım’da yeni parlamentoyu seçmek için oy verecek.

al jazeera birçok uzmanla görüşerek, mısır seçimlerinin dünya için neden bu kadar önemli olduğunu sordu.

derek plumbly

derek plumbly, mısır ve suudi arabistan’da britanya büyükelçisi olarak görev yapmış olan bir diplomattır.

mısır, nüfusu, tarihi, arap dünyasının modernleşmesinde üstlendiği rol ve 20. yüzyılın ortasında arap milliyetçiliğinin gelişmesindeki etkisiyle arap dünyasında oldukça önemli bir yere sahiptir. bütün bu özelliklerinden dolayı arap dünyasının kalbi burada atmaktadır.

ne var ki, son otuz yılda mübarek rejiminin uyguladığı temkinli siyaset mısır’ın bu önemini büyük ölçüde azaltmıştır. ancak benim görüşüme göre, bu devrim ve bütün ana faktörler mısır’ın kaybettiği önemi yeniden kazanmasına ve yeni bir rol üstlenmesine olanak sağlamıştır. her ne kadar ayaklanmalar tunus’ta başlamış olsa da, arap dünyasında diğer ayaklanmalara ilham veren, ocak ayında mısır ayaklanmalarında yaşanan olaylar oldu. mısır devriminin ne yönde gelişeceği oldukça önem arz ediyor. zira bu durum bütün arap dünyasının da yönetimini etkileyecek.

bu durumda seçimler oldukça önemli. çok karmaşık bir seçim sistemiyle sürdürülecek. benim görüşüme göre, birçok kişi bu seçim sistemini anlamakta güçlük çekebilir. ilk turuna çok az bir süre kala, seçilme yeterliği ve yurt dışından oy verme şartları gibi önemli konularda hâlâ kararlar alınıyor. seçimden sonra yeni meclisin yetkilerinin ne olacağı henüz net bir biçimde belirlenmedi. ayrıca bu tartışmalı süreçte, siyasi partilerin ekonomi ve sosyal adalete ilişkin önemli hususlarda kendi yaklaşım ve düşüncelerini seçmenlere aktarmakta güçlük çekme ihtimallerinin çok yüksek olduğu düşünülebilir.

ne var ki, tanıdıklarım hayatlarında ilk kez gerçekten oy verme fırsatı yakaladıkları için heyecanlı. devrimden bu yana mısır’da gerçekleşen olayların verdiği mesaj akılları bulandırıyor. ocak ayında özgürlük için gösterilen aynı kararlılık seçimlerde yok. seçim süreci, sürüncemede kalacak. ancak ümit ediyorum özgür ve adil olur. böylelikle bazı hususlar netleşir ve yeni bir meşruiyet sağlanır. tunus seçimlerinde bir sorun yaşanmadı. bölgesel önemini de göz önünde bulunduracak olursak, mısır seçimleri de yolunda giderse, bölgedeki demokratlar için cesaretlendirici bir durum oluşacak.

halid fehmi

halid fehmi, kahire amerikan üniversitesi ortadoğu islam araştırmaları ve tarihi bölümünde öğretim üyesi. yeni çıkan “mehmet ali: osmanlı valiliğinden mısır’ın yöneticiliğine (mehmed ali: from ottoman governor to ruler of egypt) kitabının yazarıdır.

bu seçimlerin önemini belirtmek için bir kaç sebep sıralayabiliriz: 1952 yılından bu yana gerçekleşecek olan ilk özgür seçim niteliğindedir. mısır halkının büyük bir çoğunluğu, özgür bir seçim ortamında ilk kez oy kullanacak. bu seçimlerde, anayasa meclisini oluşturacak olan parlamento belirlenecek ve sonrasında bu parlamento anayasayı yazacak.

bu seçimin siyasi gruplaşmaları net bir şekilde yansıtacağını düşünmüyorum. zira siyasi yapılanma halen oluşum süreci içinde ve günden güne değişip yeniden şekilleniyor. hızla değişen bu sisteme hiç bir seçim yetişemez. bu bağlamda, önümüzdeki seçim kimin nerede durduğuna ve mısır’da bulunan farklı güçlerin etkinliğine ilişkin bir gösterge olamaz. bunu ancak bir sonraki seçimde anlarız. ancak bu durum seçimlerin önemini hiç bir biçimde azaltmaz ya da şekillendirmez.

mısır’da en büyük engel ordu ve ordunun düzenlediği karmaşık ve tartışmalı seçim yasaları. şu anda ülkeyi etkin bir biçimde yöneten ordudur ve seçim sonrası mısır’da konumunu korumak için bir çözüm yolu arıyor. dolayısıyla farklı yöntemlere başvuruyor. bu yaz başında müslüman kardeşlerle bir tür ittifak kurma girişiminde bulunmuştu, ancak işe yaramamıştı. bunun ardından liberal partilerle ittifak kurma çabasına girdi, ancak yine başarısız oldu.

farklı aday ve partilerin mevcut somut programlarına bakacak olursak ocak ayında ayaklanmalara sebep olan problemlere ilişkin esaslı bir tartışma ortamı oluşmadı. en önemlisi, islamcı ve laik ideolojik seçenekler dışında net bir alternatifimiz yok. seçimden çıkacak sonuç da tamamen bununla ilgili olacak. bu devrim islamcıların gerçekleştirdiği ya da sebep olduğu bir devrim değil. ancak seçimlerden çıkacak sonuç, devrim sonrası mısır’da islam’ın rolüyle ilgili olacak.

ister kabul edin ister etmeyin, tarih boyunca islamcılar bölgede en büyük güç unsuru olmuştur. son 60 yıldır islamcılar bastırılmış, ezilmiş, tutuklanmış ve temsil edilmemiştir. ocak ayında ayaklanmayı islamcıların çıkarmamasına karşın, durumdan en fazla fayda gören onlar oldu. lambada sıkışan cin artık dışarı çıktı.

genel anlamda bana soracak olursanız, islamcıları fazlasıyla eleştiriyorum. ancak bence bu durum bölge ve dünya için yararlı oldu. 11 eylül 2001, doğrudan mısır ve suudi arabistan’da var olan demokrasi boşluğunun sonucuydu. zira bu ülkelerdeki sorunlara ulusal düzlemde çözüm arama girişimlerinde bulunulmadı. siyasi arenada islamcılara rol vermek sağlıklı olacaktır. böylelikle biz de onların parlamentoda neler yapacağını görmüş oluruz.

carrie wickham

mısır ve arap ülkelerinde islami aktivizmin yükselişi üzerine çalışan wickham, abd’nin georgia eyaletinde bulunan emory üniversitesi siyaset bilimleri bölümünde öğretim üyesi. “islami hareket ve arap dünyasındaki değişim” (islamist movement change in the arab world) adlı son kitabı yakında yayınlanacak.

önümüzdeki dönemde, demokrasiye düzgün ve kusursuz bir biçimde geçiş yapılıp yapılmayacağını belirlemede önemli olacak bir kaç husus var.

seçimler, yüksek askeri şura’nın şeffaf ve adil bir seçim süreci yönetmeye ne denli önem verdiğini belirlemede önemli bir ölçüt olacak. görmemiz gereken hususlar ise şunlardır: hakimler bu süreci tam anlamıyla denetledi mi? bu süreç güvenlik müdahalesinden uzak olacak mı? bağımsız seçim gözlemcilerine seçim sürecini gözlemleme olanağı sunulacak mı?

seçime katılım oranı da önemli bir husus. zira katılım oranı, mısır halkının demokratik sürece olan inancının bir göstergesi olacak. oranın yüksek olacağını düşünüyorum.

bana göre, seçimleri erken yahut geç düzenlemenin artıları ve eksileri var. seçimleri geç düzenlemek, yeni partilere hem örgütsel varlıklarını en temelden kurmaları için zaman tanıyacak, hem de seçmenlere ulaşabilme imkanı sunacaktır. ne var ki aynı zamanda bu durum ordunun siyasi sistem üzerinde kontrolünü sürdürmesine ve iktidarı halkın seçtiği temsilcilere vermeyi geciktirmesine neden olacaktır. yeni kurulmuş partiler kurumsal bakımdan ciddi şekilde dezavantajlı olsa da, ben seçimlerin şimdi yapılmasından yanayım. müslüman kardeşlerin yüzde 50’den daha fazla sandalye sahibi olmama kararını unutmamalıyız. en başından beri amaçlarını “baskın değil, dahil olmak” şeklinde ortaya koydular. pek çok sebepten dolayı bu tavırlarını (onların çıkarına olduğunu da belirterek) bu şekilde sürdürmelerini umuyorum: müslüman kardeşlerin baskın olduğu bir parlamentoda gerilimin yüksek olmasının yanısıra, böyle bir durum askeri güçler ve batı hükümetleri gibi güçlü aktörler arasında rahatsızlık ve kaygı uyandırır. müslüman kardeşler bu durumun tamamen farkında.

seçim öncesinde bile, henüz olgunlaşan ulusal mutabakat belirtilerine şahit oldum. islamcı ve laik partiler birbirlerine ideolojik tavizler veriyor. örnek vermek gerekirse, vefd partisi de dahil olmak üzere, laik partiler anayasada şeriat kanunlarını güvence altına alan 2. maddenin korunmasına ilişkin fikir birliğine vardılar. bu, müslüman kardeşler için önem arz eden bir husus.

müslüman kardeşlerin siyasi anlayışı, çoğulcu siyaset prensipleri, barışçıl bir iktidar paylaşımı ve baskınlık kurmaktan ziyade katılımı kapsıyor. benim fikrime göre, müslüman kardeşlerin seçim sürecini iktidarı ele geçirmek ve kendi gündemini kararsız vatandaşlara dayatmak için kullanacağını düşünenler durumu biraz abartıyor. ancak müslüman kardeşlerin kendini kısıtlayan pragmatizmi ne derece sergileyeceğini zaman gösterecek.

devrimcilerin isteklerinin tam anlamıyla karşılanması için sadece seçim düzenlemek yeterli değil. bunun yanısıra otoriter devlet sisteminde köklü bir değişiklik yapmak adına atılacak adımlar da merak konusu oluşturuyor. parlamento seçimlerinin önemli olduğu görüşünde olsam da, bunun daha derin bir değişim bünyesindeki ilk adım olduğuna inanıyorum. bu derin değişim amaçlarını yerine getirmek için arap baharı’nın potansiyelini ortaya çıkaracak bir takım diğer unsurları içinde barındırması gerekir.

nebil fehmi

fehmi, 1999-2008 yılları arasında mısır’ın abd büyükelçisiydi. kahire amerikan üniversitesi kamu yönetimi fakültesi dekanı olarak görev yapıyor.

parlamento seçimlerinin, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden daha önemli olduğunu düşünüyorum. böyle düşünmemin sebebi ise parlamento seçimlerinin önce yapılıyor olması. bu seçime bağlı olarak parlamento, yeni mısır anayasasını oluşturacak olan anayasal meclisinin oluşturulmasında önemli bir rol oynayacak. seçimlerin iki farklı önemi var: devrimden sonra kurulacak olan ilk parlamentonun temelleri atılacak ve bu parlamento anayasa yazımında önemli bir rol üstlenecek.

kişisel fikrim, öncelikle anayasanın oluşturulması, daha sonra sırasıyla cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılmasıydı. bu daha doğru bir tutum olabilirdi. dolayısıyla siyaset yapma fikrinden ziyade ulusu inşa etme fikri daha ön planda olurdu.

seçim sürecinde barış ortamını muhafaza edebilirsek ve sonuçlar halkı temsil edebilirse, hem arap dünyasına, hem de tüm dünyaya mısır’ın tekrar bir sürece öncülük ettiğini gösterebilmiş olacağız. bu süreç, bölgede ulus inşa etme sürecidir.

mübarek döneminin dikkatli bir biçimde incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. bu dönemi abd ve israil’e boyun eğmek olarak nitelendirmiyorum. son on yıl içinde bu rejimin, bölgede enerjisinin tükendiği ve inisiyatifini kaybettiği görüşündeyim. bölgesel olarak inisiyatifinizi kaybettiğinizde, (eskiden bizim üstlendiğimiz rol) birileri bu boşluğu doldurur. bence o aktörler [abd] tamamlayıcı bir rol üstlenmeye devam etmeli. bölge, bölgedeki aktörlerin liderliğinde, küresel aktörlerin de tanımlayıcı olmayan bir rolle desteğiyle yönetilmelidir.

mısır, bir projeden diğerine destek verdiği için değil, entelektüel değerlere sahip olduğu için geleneksel olarak bir liderlik rolü üstlenmiştir. bu da bizi geçmiş yıllarda olduğumuz konuma geri taşıyor: o da bölgeyi entelektüel değerlerle yönetmektir.

benim düşünceme göre, yarış içindeki bütün partilerle seçim yürütüyor olmamızın kendisi de (ocak ayında ayaklanmalarla ortaya çıkan) sorunun  cevabını veriyor: bölgede yürütülecek olan siyasette herkes söz sahibi ve katılımcı olmak istiyordu. seçim, daha kapsamlı soruların cevabını vermiyor: örneğin toplumda dinin rolü nedir, devletin yürütme kanadıyla diğer birimleri arasındaki dengeyi nasıl sağlayacağız, ordu nasıl bir rol üstlenecek, ekonomik sistem nasıl olacak?

islam lütfi

lütfi, mısır akım partisi’ni kurduktan sonra müslüman kardeşlerden ihraç edilen aktivist avukat, al-kawakby” adlı bloğun yazarıdır.

bu seçim oldukça önemli, zira geçiş döneminin gerçekten sona ermesini mi, yoksa yeni bir diktatörlük mü seçmek istediğimizi açıkça ortaya koyacak.

mevcut durumda, seçim en doğru karar, çünkü alternatifler tüm çabaları boşa çıkarır. hepimiz elbette pek çok problem, çekişme ve kan olacağının farkındayız. belki de çok kan akacak. ancak başka bir seçeneğimizin olmadığını düşünüyorum.

tüm halkın dar görüşlerinden kurtulup, ideolojilerini bir kenara bırakmasının tam sırasıdır. ancak bu şekilde ulusal hedeflere odaklanıp tek vücut olabiliriz. önümüzdeki beş sene boyunca mısır’ın buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

mısırlı bir birey için din unsuru oldukça büyük önem taşıyor. istatistiklere göre, mısırlıların yüzde 98’i, dinin hayatlarında önemli bir rolü olduğuna inanıyor. devletin, halkı kontrol etmek için dini kullanması yasak. ancak halk eylem ve davranışlarına ilişkin vicdan muhakemesini yapma konusunda hemfikir olduğu zaman dine başvuruyor. ideal olan da budur.

yüksek askeri şura’nın diktatör yönetim tecrübesi yok. bu yüzden, ifade özgürlüğünü mübarek yönetiminden daha iyi idare edebiliyor. iktidar sivillere devredildiğinde, ifade özgürlüğüne tekrar kavuşulacak.

halkın seçim şansı olmalı. güçlü ve kanunları esas alan bir ülke inşa ettiğimiz sürece ve bu kanunlar kişileri değil kurumları esas aldığı müddetçe cumhurbaşkanının müslüman, kıpti ya da düzenbaz olması umurumda olmaz.

kaynak: al jazeera

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;