Haber analiz

Petrolün artık bir sonu var

Sanayi uygarlığının bütün ekonomisi, hiç bitmeyecek saydığımız, aslında sonu olan bir kaynağa dayanıyor.

Konular: Petrol
Kırmızı ham petrol tankeri.
Rezerv büyüklüklerinin devlet sırrı olduğu OPEC ülkelerinin çoğunda tam olarak ne kadar petrol kaldığı bilinmiyor. [Erika Blumenfeld, Al Jazeera]

petrol, sanayileşmiş toplumlarda hayatı her yönden etkiliyor. gıda, giysi, elektronik eşya, temizlik ürünleri ve ulaşım sistemimizin varlığı önemli ölçüde bu kaynağa bağlı.

exxonmobile, bp, total ve royal dutch shell gibi petrol devlerinin, yıllar yılı, dünyadaki diğer şirketlerin çoğundan daha fazla kâr elde ediyor olması sebepsiz değil.

mevcut küresel ekonomi, sürekli büyümeyi temel alıyor ve bu büyüme de ucuz enerjiye bağlı.

yaklaşık kırk yıldır kanada’nın enerji kaynakları üzerinde çalışmakta olan yerbilimci david hughes şunları söylüyor: “fosil yakıtlar, kullanımımızın neredeyse yüzde 84’ünü oluşturuyor ve petrol dünyanın birincil enerji tüketiminin yüzde 35’ini oluşturuyor.”

dünya ekonomisinde bu kadar can alıcı bir rol oynadığını düşünürsek, ne kadar petrol kaldığını bilmek önemli olacaktır gibi bir çıkarım yapılabilir. yoksa dünyadaki menkul kıymetler borsalarını fosil yakıtların etkisine maruz bırakırız. bu ise yatırımcıları, ‘karbon balonu’ olarak adlandırabileceğimiz ve ‘konut balonu’ ile mevcut borç krizini gölgede bırakabilecek bir durumla karşı karşıya bırakma riski anlamına gelir.

ancak, petrol ihraç eden ülkeler örgütü’ne (opec) üye ülkelerin birçoğunun petrol rezervleriyle ilgili doğru değerleri elde etmek mümkün değil; çünkü bu bilgiler, ilgili ülkelerde en fazla korunan devlet sırrı olmaya devam ediyor.

şu anda 12 üyesi olan opec, 25 yıl önce, üye ülkelerin petrol üretimini rezerv büyüklüklerine bağlayan bir kota sistemi tesis etmişti.

enerji uzmanı ve cia’in eski analistlerinden tom whipple’a göre, bu uygulama körfez ülkelerinin, öncesiyle kıyaslandığında çok daha yüksek rezervler ilan etmesine ve diğer opec üyelerinin de onları izlemesine sebep olmuş.

 
“dışarıdaki gözlemcilerin çoğu, opec ülkelerinin ‘resmi’ rezervlerini abarttığını düşünüyor. şunu unutmayalım ki rezerv miktarlarındaki son artış opec’in, üye ülkelere rezervleriyle orantılı miktarlarda satış yapmasına izin veren kota anlaşmasına tepkiydi. rezerviniz ne kadar fazlaysa kotanız da o kadar fazla oluyor.”pci’nın (post carbon institute) uzmanlarından biri de olan whipple, al jazeera’ye şunları söyledi:

olduklarından daha zengin ve önemli görünmek için rezervlerini abartanlar yüzünden birçok skandal yaşandığını da söyleyen whipple sözlerine şöyle devam etti:

“hatırladığım en büyük gürültü patırtı beş yıl önce, kuveyt’in rezervlerinin söylenenin yarısı kadar olduğunu bildiren gizli bir resmi rapor sızdırıldığında koptu. büyük tantanaların ardından devlet konuyu daha da gizli hale getirdi ve raporla ilgili sorulara yanıt vermeyi reddetti.”

petrol devi bp, her yıl, petrol rezervlerinin 1980’e kadar geriye dönük dökümünü de içeren bir istatistik rapor yayınlıyor (raporun orijinal ingilizce metni).

yerbilimci hughes bu raporla ilgili olarak al jazeera’ye şunları söyledi: “dünya ve ilgili opec ülkeleri için raporu inceledim. opec petrolünün yüzde sekseninden fazlası altı ülkeye tekabül ediyor: suudi arabistan, kuveyt, irak, iran, birleşik arap emirlikleri (bae) ve venezuela. bu altı ülkenin her biri, 1984-1988 yıllarında, rezervlerini yaklaşık yüzde 100 oranında yükseltmiş.”

hughes’a göre bu yükselişler, aşağı yukarı üretim kotası belirleme yönteminin değiştirildiği tarihlerde gerçekleşmiş. hughes konuyla ilgili olarak şunları da söyledi: 

“o tarihten sonrası için suudi arabistan’ı bir örnek olarak kullanacak olursak, 1988’den sonra bildirdikleri rezervler bir düz çizgi halinde kaldı; rezervlerini değiştirmediler ama 1980 ve 2010 yılları arasında 96 milyar varil petrol ürettiler.”

başka enerji uzmanlarıyla birlikte hughes ve whipple, opec üyesi bazı ülkelerin rezervleri hakkında özellikle eksik beyanda bulunduklarına inanıyor. bu, er ya da geç bir ekonomik çöküşe yol açacak bir durumdur.

devletlerin sırrı

opec’e göre, “dünyanın kanıtlanmış petrol rezervlerinin yüzde sekseninden fazlası opec ülkelerinde ve opec’in petrol rezervlerinin büyük kısmı (opec toplamının yaklaşık yüzde 65’i) ortadoğu’da.”

örgütün internet sitesinde şunlar yazıyor:

geçerli tahminlere göre, opec üyesi ülkeler geçtiğimiz yıllarda petrol rezervlerine önemli ilavelerde bulundu… sonuç olarak, opec’in kanıtlanmış petrol rezervleri 1190 milyar varili aştı.

kuruluş, üye ülkelerin, kanıtlanmış toplam ham petrol rezervlerine 347,2 milyar varil eklediğini söylüyor.

opec ayrıca “önümüzdeki on yıllık dönemler” için öngörülen talep artışını karşılayabilecek durumda olduklarını iddia ediyor ve teknolojik ilerlemeler, gelişmiş çıkarma yöntemleri ve yeni rezervuar büyümesi sayesinde, 'nihai çıkarılabilir rezervlerin' (urr/ultimately recoverable resources) zaman içinde arttığını tahmin ediyor.

ancak, hughes’a göre, irak, kuveyt, bae ve iran gibi opec’teki kilit petrol üreticileri, üretimlerinde zirve noktasını çoktan gördü ve ondan beri aynı düzeylerde üretim yapıyor.


petrol talebinin önümüzdeki on yıllarda büyük oranda
artacağı tahmin ediliyor. [gallo/getty]

hughes şunları söylüyor:

"irak'ın üretimi neredeyse 1988’den beri düz bir çizgide; zirve üretim yılı ise 1979’du. kuveyt ise 1988’den beri büyük oranda düz çizgide; onun zirve üretimi de 1972’deydi”.

hughes, bae’nin 1988’den bu yana aynı üretim düzeyini korurken, nispeten yakınlarda (2006 yılında) bir zirve yaşadığını belirtiyor. iran’ın üretim düzeyi 1988 ile 2000 yılları arasında aynı çizgide kalırken rezervlerinde küçük bir artış olmuş; ancak zirve üretimi 1974 yılında gerçekleşmiş.

diğer taraftan venezuela, 2008 yılında rezervlerini iki katına çıkarıp, 2009 yılında daha da arttırmış olmasına rağmen, yukarıda adı geçen ülkelere benzer bir şekilde, zirve üretimini 1970’de gerçekleştirmiş ve o tarihten sonra bir daha aynı düzeye ulaşamamış.

kısacası, dünya petrol rezervlerinin üçte ikisine sahip opec’in önde gelen ülkeleri, zirve üretim noktalarını geride bırakmış durumda.

hughes, suudi arabistan’ın da 2005 yılında zirve yaptığını ekliyor ve “bu, üretim oranlarının rezerv olarak bildirdiklerinden çok daha önemli olduğunu gösteriyor. suudiler gibi, yaklaşık 100 milyar varil üretim yaparken nasıl olur da rezerviniz değişmeden kalır?” diyor.

hughes, bunun bir alt sınır olduğunu düşündüğünü de ifade ediyor ve şunu ekliyor: "bu rezervlerin, bildirilenden çok daha düşük olması mümkün.”

iran ulusal petrol şirketi’nin eski yetkililerinden dr. ali samsam bahktiari, ölümünden bir yıl önce, ortadoğu’daki ülkelerin hepsinin rezervlerini olduğundan çok daha fazla tahmin ettiğini veya abarttığını söylemişti.

önümüzdeki on yıllarda petrol talebinin çok büyük oranda artacağına yönelik tahminler durumu daha da karmaşıklaştırıyor.

uluslararası enerji kurumu’nun baş ekonomisti dr. fatih birol, 3 ağustos 2009’da the independent gazetesine şunları söylemişti:

“talep sabit kalsa dahi, dünya, bugün ile 2030 yılı arasında, üretimi muhafaza etmek için dört, beklenen talep artışını karşılamak için ise altı suudi arabistan’a ihtiyaç duyuyor. bu, jeoloji, yatırım ve jeopolitika açılarından büyük çok bir sorun.”

bütün bunların yanısıra, whipple, opec kotalarının artık bir anlamı olmadığına inanıyor:

herkes olabildiğince çok petrol üretiyor; [yani] petrol sahalarına zarar vermekten kaçınarak. suudi arabistan ve iran’ın petrol sahaları iyice eskimekte ve önümüzdeki on yıl içinde gerileme yaşanması gerekiyor. suudiler, yakınlarda, doğalgaz dışında, kapasitelerini arttırmayacaklarını ilan etti. birçok kişi, geleneksel petrol ile doğalgaz üretimini bir araya getiriyor. buna “varil petrol muadili” deniyor. üretimi artıyormuş gibi gösteren exxon bunu yıllardır yapıyor.

whipple gibi hughes da, birçok opec üyesi ülke için gerçek petrol rezervi toplamlarının “devlet sırrı” olduğuna inanıyor.

geleneksel olmayan petrol yanılsaması

opec ayrıca şu iddiada da bulunuyor: “teknoloji, geleneksel ve geleneksel olmayan petrol arasındaki farkı giderek belirsiz bir hale getiriyor. dünyada, diğer fosil yakıtlarla birlikte, geleneksel olmayan petrol de boldur. dünya urr değerinin gelecekte artmaya devam etmesini bekliyoruz. bu yüzden, gerçek sorun, rezerv bulunup bulunmaması değil, petrolün zamanında sunulmasıdır.”

bp, urr’yi “çıkarılabilecek ve üretilebilecek toplam petrol miktarı tahmini” olarak ifade ediyor ve bu yüzden, kanada katran kumlarını da içine alıyor.

katran kumları, çıkartma işlemlerinin yarattığı çevresel yıkımın yanısıra, petrolün kirliliği ve çıkartılması için çok fazla enerji gerektirmesi sebebiyle kötü bir üne sahip.

katran kumu karşıtı bilimsel ve çevreci eleştiriler, petrol şirketlerinin mevcut petrol büyüklüğü ve çıkartılması için gereken süreye yönelik çarpıcı tahminlerinin tamamen hayal ürünü olduğunu da iddia ediyor.

32 yıl süreyle geological survey of canada’nın uzman ve araştırma yöneticiliğini de yapmış olan hughes, söz konusu tahminleri “çok abartılı” olarak nitelendiriyor.

2010 yılında 1,5 milyon varil/gün idi. sektör, önümüzdeki 25 yıl için tahminlerini üçe katladı; yani yaklaşık 4,5 milyon varil/gün. katran kumunda 1,5 milyon varil/gün’e 40 yılda ulaşıldı ve yol açtığı yüzey hasarı inanılmaz. bunu üç katına çıkardığınızda nasıl görünür hayal bile edemiyorum.

hughes, alberta yönetiminin 143 milyar varil petrol bildiriminde bulunduğunu söylüyor ve şunları ekliyor: “bunun yüzde 90’ı yüzey madenciliği yapılamayacak kadar derinde. bunu yapmak için devasa bir enerji girdisi gerekiyor. yani, katran kumundan petrol üretimine devam edilirken yatırımın enerji getirisi düşecek. görürsem inanırım; doğrusu mümkün olduğuna inanmıyorum. bunlar paydaşlarına söyledikleri aldatmacalar.”

ayrıca, katran kumundaki petrol için, çıkartma ve teslimat sürecini destekleyecek daha fazla altyapının inşa edilmesi de gerekiyor. bu ve yukarıda bahsedilen diğer faktörler yüzünden hughes, katran kumunun “geleneksel yöntemlerle çıkarılan petrolün azalmasını dengeleyebilecek ölçüde artabileceğine” inanmıyor.

irak istisna mı?

opec’in bir üyesi bütün bunlara istisna teşkil ediyor. bu ülke irak; sebebi de petrol araştırması ülkenin tamamında yapılmamış olması. yeni coğrafi araştırmalara göre, dünya üzerinde, çıkarılmayı bekleyen büyük miktarlarda “ucuz” petrol kalmış tek yer irak olabilir.

ülke resmi olarak, 143,1 milyar varil petrol rezervine sahip olduğunu iddia ediyor ve üretim kapasitesini arttırma potansiyeline sahip. diğer taraftan, enerji uzmanı ve iraq oil report yayınının yöneticisi ben lando’ya göre, sürmekte olan siyasi istikrarsızlık büyük bir engel.

lando al jazeera’ye şunları söyledi:

güvenlik güçleri, petrol sektörünün güvenliğine öncelik veriyor. ancak temel soruların yanıtlanması lazım. örneğin, merkezi hükümetin ve yerel yönetimlerin rolü, yabancıların rolü ve (paylaşılması bir tarafa) petrol gelirlerinin nasıl düzgün bir şekilde yönetileceği. bunlar, siyasi liderler arasında sorunlar yaratırken husumete yol açıyor ve yasama ve yönetim süreçlerine ket vuruyor.

opec’in kurucu ülkelerinden biri olan ve bu yıl kuruluşun başkanlığını yapan irak; iran’la yaşadığı yıkıcı savaş, 1990-91 yıllarında abd ile girdiği körfez savaşı, felç edici ambargolar ve etkisinden hâlâ kurtulamadığı 2003 yılındaki abd saldırısı ve işgalinin ardından, petrol altyapısını canlandırmaya çalışıyor.

lando ayrıca şunları söyledi:

irak, bugün kendini bulduğu yerde, üretim artışı yaşıyor, on yıldan daha kısa bir sürede üretimini önemli ölçüde canlandırmak amacıyla yabancı petrol şirketleriyle anlaşmalar yapıyor ve iran’la anlaşmazlık içindeki suudi arabistan ve bazı başka ülkelerle anlaşmazlıklar yaşıyor. suudi arabistan ve iran, rollerini korumak istiyor; ancak iran’ın petrol üretimini korumaya çalışmasının birçok farklı sebebi var. bu arada irak, kendisini yeni bir egemen devlet olarak kabul ettirmeye çalışıyor. bütün bunlar, petrol siyasetini iyice ilginçleştiriyor.


abd, petrolünün yüzde 60'ını ithal ediyor ve bu değer her yıl
artıyor. [erika blumenfeld, al jazeera]
 

lando gibi whipple da, irak’ın iç mücadelelerinin ülkenin petrolünden yararlanma konusunda çok büyük bir engel olduğuna işaret ediyor:

“irak’ın, suudiler gibi ve onlar kadar hızla petrol elde etmesini engelleyen birçok sorunu var: siyasi, etnik, aşiretlerle ilgili, dini vb. bir gün irak’ın yeraltında suudi arabistan’dan fazla petrolü olduğu ortaya çıkabilir.”

irak yakın geçmişte üretimini artırmayı başarmış olsa da, whipple’a göre en zor günler henüz yaşanmadı. whipple bu konuda şunları söyledi:

artık daha pahalı ve karmaşık olmaya başladı. insanları havaya uçuran canlı bombaların ortasında yeni boru hatları, limanlar ve su akıtma tesisleri kurmaları gerekiyor. suriye’deki ayaklanma ve iran’dan nükleer sebeplerle uzaklaşmanın nelere yol açacağını bilmiyoruz; ancak irak’ta daha çok sıkıntı yaşamak için birçok sebep var.

petrolün “doruk” noktası

bütün bunlara, genellikle 'petrolün doruk noktası' olarak tanımlanan bir olgu eşlik ediyor. enerji uzmanları, bu noktayı, tarih içinde maksimum petrol üretim kapasitesine ulaşıldığı nokta olarak tanımlıyor.

whipple, “petrolün doruk noktası, dünya üretiminin en yüksek noktaya ulaşma anıdır; ondan sonra düşmeye başlar. petrol, sonu olan bir kaynaktır ve bir gün azalacaktır; petrolün doruk noktası tartışmaları da bununla ilgilidir” diyor.

petrolün doruk noktasına ulaşmış olabileceğimize dair bazı işaretler var.

uluslararası enerji kurumu (uek), 2011 yılında ortalama küresel petrol tüketimi tahminlerini, (önceki yıla göre 1,2 milyon artışla) 89,5 milyon varil/gün’e yükseltmek zorunda kalmıştı.

uek, 2012 için toplam küresel petrol tüketiminin 1,5 milyon varil artışla, 91 milyon gün/varil’e çıkmasını bekliyor. bu beklenti whipple gibi analistlere, üretimin artan tüketime nasıl ayak uyduracağı sorusunu sorduruyor. whipple’ın analizi, geçtiğimiz altı yıllık dönemde dünya petrol tüketiminin neredeyse sabit kaldığını gösteren uek’nin verilerine uyuyor.

whipple bir yazısında “bu değer, bazı gözlemcilerin dünyanın üretip üretebileceğine inandığı en yüksek değere yaklaşıyor” diye yazmıştı. al jazeera’ye de, doruk noktasına önümüzdeki aylar veya en azından “birkaç yıl” içinde ulaşılabileceğini söyledi.

küresel ekonomik kriz artık petrolün doruk noktası denkleminde bir başka faktör; zira petrol ithal eden çok sayıda ülke önceki miktarlarda petrol alacak ekonomik güce sahip değil.

whipple, dünyanın, petrol talebini kısacak bir ekonomik buhrana doğru gidiyor olabileceğini düşünüyor ve şunları söylüyor:

petrolün doruk noktasına çok kısa bir süre içinde ulaşılabilir; çünkü petrolü sübvanse eden ihracatçı ülkeler dışında kimse ekonomik açıdan şu anda kullandıkları miktarı satın alabilecek durumda değil. bu noktaya, coğrafi değil, ekonomik kısıtlar sebep olabilir.

ekonomik gelişmenin enerji tüketimiyle doğrudan bağlantılı olması sebebiyle, hughes’a göre bütün bunlar “hoş olmayan jeopolitik gelişmelerin biçimlenmeye başlamasının” bir göstergesi olabilir.

örneğin, iran’ın petrol bakanı rustem kasemi, al jazeera muhabiri teymour nabili’ye, zorlandığı takdirde iran’ın petrolü siyasi bir araç olarak kullanmaya hazır olduğunu söylemişti.

kasemi, televizyon röportajında "ham petrolü siyasi bir araç olarak değerlendirmiyoruz. ancak, gerekirse, istediğimiz şekilde kullanacağız" demiş ve şunu eklemişti: "iran petrolüne uygulanacak herhangi bir kısıtlama küresel pazarı kesinlikle etkileyecektir."

‘çirkin bir durum’

küresel ekonomik yavaşlamaya rağmen, çin ve hindistan gibi ülkelerde petrol talebinde artış yaşanıyor.

örneğin, 2011 yılında, çin’in petrol tüketimi yüzde 10,4 artarken hindistan’ınki de yükseldi.

bu ülkelerle karşılaştırıldığında, çin’in tükettiği bütün enerjiden daha fazla petrol ithal eden abd, dünyanın en petrol oburu ülkesi olmaya devam ediyor.

kişi başına değerlere bakıldığında, çin, her yıl kişi başına iki varilin biraz üzerinde petrol tüketirken, abd’nin kişi başına tüketimi 23 varil. bu değerler, sanayileşmiş ülkelerin diğerlerine göre ne kadar fazla petrol tükettiğini de gösteriyor. 

abd’nin dünya ortalama tüketiminin beş katına sahip olması ve dünya nüfusunun yüzde 66’sının kişi başına ortalama tüketiminin dünya ortalamasının altında kalması, önemli jeopolitik meseleleri tartışmaya açan büyük bir eşitsizlik konusu.

dünyanın her yerinde insanlar hiç olmadığı kadar çok petrol tüketirken ve talep her gün artarken; ekonomik gelişmenin sonsuz gelişme paradigması sona erdi. bu, sanayileşmiş dünyadaki petrol üretiminin büyük ölçüde sabit kalmasıyla da bağlantılı ve 'petrolün doruk noktası' ve ekonomik durgunluk gibi iki ürkütücü mesele öne sürülüyor.

hughes bunu “çirkin bir durum” olarak nitelendiriyor ve şöyle devam ediyor: “artık petrol fiyatlarının oynadığını göreceğiz. ani yükselmeler ekonomiyi etkileyecek, daha sonra 2008’de abd’de olduğu gibi talep azalacak ve fiyatlar da bir süre düşecek. ancak, eninde sonunda, mesele fiziki arz ile ilgili olacak ve işler asıl o zaman ciddileşecek. dünya çapında üslere sahip bir süper güç olan abd, petrolünün yüzde 60’ını ithal ediyor. çirkin jeopolitik gelişmeler olurken arzı güvenceye almanın çok zor olacağını düşünüyorum.”

hughes, petrol arzı ve üretim krizinin önümüzdeki on yılda giderek belirginleşmesinin paralelinde petrol savaşlarında artış ve bunlardan kaynaklanan ekonomik krizler öngörüyor.

libya’da petrol üretimi yapılmadığı günlerde, dünyada her gün üretilenden daha fazla petrol yakılıyordu ve bu da petrol stoklarının aşağıya çekilmesine neden oldu.

şu anda ise en önemli kaygılar ab borç krizi ve iran’a sırt çevrilmesi.

whipple şunları söylüyor: “ab’nin anlaşmasını yeniden yazabileceğini tahmin etmiyorum; yani önümüzdeki yıl, dünya çapında, [petrol] fiyatlarını aşağı çekecek bir buhran yaşamamız gerekiyor. bir de iran var. aklı başında hiç kimse savaş istemez, ancak bu koşullarda yanlış muhakemeler yapılması mümkün, hem de çok mümkün. birisi ateşe başlarsa fiyatlar yükselecek ve talep düşecektir. bizi ilginç bir yıl bekliyor.”

twitter’dan takip edin: @dahrjamail

kaynak: al jazeera

Dahr Jamail

al jazeera english internet haber prodüktörü olarak çalışmaktadır. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;