Kendini yaktı, fitili ateşledi
2011 yılına damgasını vuran orta doğu ve kuzey afrika’daki halk hareketleri tunus’ta muhammed buazizi isimli gencin işsizlik, kötü yaşam koşulları, siyasi yozlaşma ve baskıcı rejimi protesto etmek için kendini yakmasıyla başladı. tunuslu gencin bu hareketi hem kendi ülkesinde hem de benzer sorunlar yaşayan diğer arap ülkerinde domino etkisi yaratarak kısa sürede isyana dönüştü. bunun sonucunda tunus, mısır ve libya’da bu iktidarlar değişti. isyanın ‘arap baharı’ olarak adlandırılması ise 1968 yılında yaşanan ‘prag baharı’ benzetmesiyle ortaya çıktı.
orta doğu ülkelerine, demokratikleşme konusunda mesafe alınmadığı takdirde arap baharı’nın etkisinin bu yıl da devam edeceği uyarısı geldi. uyarı, uluslararası af örgütü tarafından yayımlanan son raporda yer aldı.
merkezi londra’da bulunan örgüt, geçtiğimiz yıl orta doğu ve kuzey afrika ülkelerinde demokrasi ve insan hakları talepleriyle başlayan halk ayaklanmalarını incelediği raporunda, bölgedeki yönetimlerin muhalif gösterileri bastırmak için başvurduğu şiddet yöntemlerine ayrıntılı bir şekilde değindi.
arap liderlerin henüz yaşananların ciddiyetini kavrayamadığına yer verilen raporda, protestoların yarattığı değişimin boyutlarının hala anlaşılmadığı ve baskıcı eğilimlerin sürdüğü aktarıldı.
başkaldıran halkların, hükümetler tarafından ortaya atılan 'göstermelik' vaatleri reddettiği ve taleplerinden vazgeçmelerinin ihtimal dahilinde görünmediği belirtilen 80 sayfalık raporda, rejimin değiştiği tunus, mısır ve libya gibi ülkelere tavsiyelerde bulunuldu.
raporda, diktatörlerin iktidardan düştüğü söz konusu ülkelerde geçmişteki hataların tekrarlanmaması için demokratikleşme yolunda hala kat edilmesi gereken mesafeler olduğu vurgulandı.
yeni rejimlere tavsiyeler
raporun mısır’la ilgili bölümünde, geçtiğimiz yılın şubat ayında hüsnü mübarek’in iktidardan devrilmesiyle ülkenin kontrolünü ele alan askeri yönetime, göstericilerin görüşlerini barışçıl biçimde dile getirme haklarına saygı göstermeleri çağrısında bulunuldu.
tunus'un, 2012 yılında taslağı hazırlanacak olan yeni anayasasıyla insan haklarını teminat altına alması gerektiği belirtilen raporda, libya'daki geçiş hükümetinden muammer kaddafi rejimini sona erdiren milislerin halka yönelik baskıcı uygulamalarını engellemesi istendi.
suriye, yemen ve bahreyn
iktidar karşıtı ayaklanmaların başarısızlığa uğradığı ülkelerde ise hükümetlerin, iktidarda kalabilmek adına muhaliflere yönelik sert tedbirler aldığı tespitine yer verilen raporda, bu konuda suriye başlıca örnek olarak gösterildi.
şam hükümetinin emriyle düzenlenen operasyonlarda binlerce kişinin can verdiğini hatırlatan rapor, yemen’e de dikkat çekerek protesto gösterileri sırasında yüzlerce sivilin güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucunda öldüğünü, çok sayıda kişinin de ya tutuklandığını ya da yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldığı aktarıldı.
şii nüfusun ayaklandığı bahreyn’i de sayfalarına taşıyan rapor, bu ülkedeki yönetimin reform taahhütlerini henüz yerine getirmediğinin altını çizdi.
finalde göstericilere övgü
rapordaki eleştirilerden uluslararası örgütler de büyük oranda nasibini aldı. birleşmiş milletler (bm), avrupa birliği (ab), afrika birliği ve arap birliği gibi aktörlerin söz konusu halk ayaklanmalarına karşı tavrını ‘tutarsız’ bulan uluslararası af örgütü, bu kurumların bazı ülkelerde insan haklarına diğerlerine nazaran daha güçlü biçimde taraf olduğu bildirildi.
raporun final bölümünde, değişime ve demokratikleşmeye doğru giden yolda taleplerini protesto eylemleriyle dile getiren halkların uluslararası aktörlerden çok daha etkili olduğu ifade edilerek, bu çabaların uluslararası af örgütü tarafından takdirle karşılandığı vurgulandı.
kaynak: ajanslar
Yorumlar