Görüş
ABD Suriye yönetimiyle ‘samimi’ ilişkiler içinde
ABD'nin Suriye konusunda son üç yıldaki tutumu tutarsızlık sergiliyor. Muhalifleri destekleyen ve Esad'sız bir geçişi öngören tavırdan, son dönemde Rusya'nın söylemine yaklaşan bir anlayış gösteriyor.

soğuk savaş’ın mirası, ‘abd suriye rejimine karşıdır’ sözündeki ‘iki zıt’ arasında bir uzlaşmayı öngördü. ‘emperyalizm karşıtları’ bu durumu esas gerçek olarak aldılar. asıl konumlandırmanın ise, suriye rejiminin ‘amerikan karşıtı’ ittifak içinde yer almasına dayandığı görülüyor. bu ittifak, iran-suriye-hizbullah ekseni olup dünya çapında rusya, çin, venezuela, küba ve kuzey kore’yi kapsayacak şekilde genişliyor. ‘batılılaşanlar’, yani batıyı takip eden liberaller, ittifakların bu evrensel taksiminden hareketle abd’nin suriye’deki rejime karşı olacağını, ‘direniş ekseninin’ kırılması için bu rejimin devrilmesini desteklediğini ifade ettiler.
taraflardan her biri kendi stratejilerini bu temel üzerine inşa ettiler. ‘emperyalizm karşıtları’ açısından devrim ‘emperyalist bir komploydu’ ve liberaller açısından batı devrimin başarılı olmasıyla ilgiliydi.
bu yüzden john kerry’inin son açıklamaları şok edici ve bir o kadar da açıklayıcıydı. kerry, suriye krizine siyasi çözüm bulmak amacıyla muhalefet ve esad’ın diyalog masasına oturması gerektiğine vurgu yaptı. öncesinde ise cenevre mutabakatı temeline dayanan bir çözüm bulma konusunda ruslarla bir anlayışa varıldığına işaret etti. o vakitler ‘esad’ın kalması’ konusuna ilişkin rus yorumu, amerikan yorumundan farklılık arz ediyordu. ancak kerry’nin amerikan dışişleri bakanlığı görevini teslim alması, siyasi çözüme, müdahalenin ve silahlanmanın reddedilmesine vurgu yapan açıklamalar dizisine kapı açtı. roma’da yapılan ‘suriye'nin dostları toplantısı’, bu ülkelerin (rus yorumuna uygun şekilde) ‘cenevre girişiminin’ uygun şekilde desteklenmesine onay veren bildiriye çekilmesi için fırsat oldu.
sabit olmayan kamplar
suriye’deki rus rolünü destekleme yönündeki bu amerikan eğilimi, hem ‘direnişçiler’ hem de amerikan ‘tutkunlarınca’ sürpriz oldu. şöyle ki, abd’nin ‘direnişçilerin’ müttefiki ve liberallerin ‘düşmanı’ rusya’dan pek de uzak olmadığı görüldü. buradan hareketle onların zihninde yer eden dünyanın taksimi ortadan kalktı. bizler yeni taksimlerin eşiğindeyiz ve belki suriye bir ayrıntı veya yeni ittifakların ve yeni kontrol şekillerinin oluşturulması yolunda bir başlangıç olabilir.
başından beri suriye rejimine yönelik amerikan tutumu net değil ve hatta istikrarsız. sesini bir yükseltip defalarca alçaltıyor; bir tehdit ediyor, çoğu zaman görmezlikten geliyor. amerikan söylemi ve özellikle de obama’nın söylemi, zeynel abidin bin ali ve hüsnü mübarek’e karşı sergilenen net kararlılık dozunu kaybetti. amerikan politikası sahneden uzak ve tam bir kayıtsızlık içinde bir görüntü çizdi. geçen iki yıl boyunca suriye’ye yönelik yapılan amerikan açıklamaları serisine dönüp bakanlar bu tespiti gözlemleyecektir. özellikle de şimdi durumun netleşmesi ve ‘zihni ön kabullerin’ bir değerinin olmaması sonrası…
ancak bu amerikan tutumu yeni değil. barack obama geçen yılın başlarında rusya’nın ‘yemen’de olan bitene benzer şekilde’ suriye’deki geçiş dönemini desteklemesi gerektiğini açıkladı. rusya o vakit suriye gerçeğini yeterince anlamadığı için ‘olayı’ kavrama noktasında zihin karışıklığı içindeydi.
rusya’nın elinde (ajanları tarafından sızdırılan) suriye’de çok sayıda silahlı kişinin olduğu yönünde değerlendirmeler vardı. o vakit [sergey] lavrov, arap birliği ile görüşmek için kahire’yi ziyaret ederken ‘silahlı kişilerin şehirleri ele geçirmek için kullanabileceği bir ortamda iktidar geçişinin nasıl olacağı’ sorusunu sorarak suriye yönetiminin ‘silahlı kişilerin kalelerini’ imha etme amaçlı kapsamlı bir saldırı başlatma planına destek verdi.
rusya’nın (ve iran’ın) lojistik, istihbarat ve operasyonel katılımıyla baba amr’a yönelik saldırı başladı. silahlı kişilerin sayısı rus tahmininden çok daha az olsa da, saldırı sonrası bu kişilerin tasfiyesini amaçlayan ‘rus planı’ amacına ulaşmadı; sayıları arttı ve durum daha da karmaşık hal aldı.
belki de abd, o vakitler durumun karmaşıklığının artmasında rol oynadı. abd’nin suriye’deki durumla ‘etkileşimi’ görüldü, suriye rejiminin başlattığı yıkımın ülkeyi zayıflatmasını ve rusya’ya karışık bir ortam bırakmak amacıyla çekişmenin süresini uzatmak istediği anlaşıldı.
belki ahdar ibrahimi ‘arabulucu’ rolü oynamış olabilir. özellikle de john kerry’nin dışişleri bakanlığı’nı teslim alması sonrası uzlaşının adımlarının atıldığı görüldü. suriye üzerinde çekişen güçlerin durumuna ilişkin kafa karışıklıkları gördük. fransa mali’yi istila etmekte gecikmedi. abd mali’yi, geçen on yıl zarfında kendi kontrolü altına almaya çalıştı. bunu da afrika’yı kontrol etmenin bir parçası olan africom güçlerini destekleyerek yaptı.
yeni abd stratejisi
şimdi işlerin belki yeni bir formda ‘çözüme doğru gittiği’ netleşti. bu yeni form, suriye’de beşar esad’ın görevi bırakmasını kapsamayan bir geçiş süreci gerçekleştirme etrafındaki amerikan-rus uyumuna dayanıyor. bu sürecin gerçekleşmesini rusya denetleyecek. daha önce obama, rusya’dan geçiş sürecine destek istediği zaman abd’nin bu süreçte bir rolü düşünülmüyordu. şimdi ise abd’nin belirli bir rolü olduğu görülüyor. peki, her halükarda abd’yi, suriye’yi rusya’ya böylesine ‘pürüzsüzce’ sunmaya sevk eden sebep nedir? esasında niçin abd’nin suriye ile ilgilenmediği ve irak işgalinden hemen sonra yapmaya çalıştığı kendi çıkarları doğrultusunda bir rejim değişikliğini suriye’de istemediği gerçeği ortaya çıktı?
birincisi abd’nin bir şekilde ‘içine kapanma’ uğruna dünyadan çekilmek zorunda kaldığına defalarca işaret ettik. zira ülke mali kriz içerisinde ve patlak vermesinin üzerinden dört yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen kriz çözülmüş görülmüyor. yenilerinin patlaması da olası ve hatta kesin.
bu yüzden pasifik bölgesi abd’nin gelecek dönem stratejisi içinde bir öncelik haline geldi. bu strateji geçen yılın başında kabul edildi, abd’nin dünyadaki güçlerinin büyük bölümünü çekmesini ve deniz gücünü arap körfez bölgesinden oraya taşımasını öngördü. böylelikle abd ‘çin’le mücadele’ veya daha doğru ifade ile abd’yi çin’den koruma eğilimi gösteriyor.
bu durum abd’yi ortadoğu’daki planlarını (doğal olarak körfez bölgesini göz ardı etmeksizin) bırakmasına ve bölgeye ilgisini azaltmasına yol açtı. petrol fazlalığı, kendi krizini aşma girişimi bağlamında abd’nin farklı şekillerdeki mali kontrol planları kapsamında yer almaktadır.
ikincisi abd çin’den korkmaktadır ve dünyanın değişimlerinin özellikle de abd ile mücadele noktasında birbirini çekmeye başlamasının ortaya çıkması sonrası rusya’yı kazanmak istemektedir. bu yüzden abd’nin avrupa ile eski ittifaklarını bıraktığı veya en azından rusya ile anlaşmaya dayalı yeni bir durum için bu ittifakları marjinalleştirdiği görüldü.
burada iki ülke arasında ‘dünyanın taksimi’ ve aralarındaki anlaşmazlıkların çözümü konusunda diyalog kapısı açıldı. bu çok sayıda anlaşmazlıktan bazıları avrupa’da füze kalkanı ve nüfuz bölgeleri olarak sıralanabilir. rusya doğuda ve özellikle de uzun kopukluk, ekonomik ve siyasi ilişkilerin gerilemesi sonrası suriye’de nüfuzunu aramak için döndü. çünkü rusya akdeniz üzerinde bir çıkış yolu (tartus üssü), sovyetler birliği’nin düşüşünden itibaren kesilen ekonomik çıkarlar arıyor.
burada rakip ise abd’nin suriye rejimi ile anlaşmazlığından suriye’deki nüfuzunu güçlendirmeye çalışmak için istifade eden, önce jacques chirac ve ardından nicolas sarkozy dönemlerinde açık ara başarısız olan fransa. daha iyi bir ilişki dayatmak için abd ve fransa’nın suriye rejimiyle olan kopukluğundan istifade eden türkiye ise bu süre zarfında suriye ekonomisi üzerinde hegemonyasını güçlendiren bir stratejik anlaşma kazandı. peki niçin abd rusya ile suriye etrafında pazarlık etmesin?!
bu durum amerikan tutumunu rusya’nın suriye üzerindeki kontrolünü destekleme eğilimine sevk etti. bu yüzden amerikan yönetimi muhalefetteki ‘sevenlerini’ yeni ‘valiyi’ kabul etmeleri hususunda uysallaştırmaya başladı.
amerikan tutumunun özü şu şekilde özetlenebilir: abd, fransa ve britanya’nın muhalefetin silahlandırılması hususundaki açıklamalarına destek veriyorsa bu tutum, ‘rus çözümünün’ (belki iktidar güçlerine bu çözümü tereddütsüz kabul etmesi için baskıda bulunulması suretiyle) başarısı lehinde olması gereken ‘manevranın’ bir parçası olacaktır. özellikle de askeri güç dengesinin bozulması, rejim güçlerinin tükenmesi ve kapasitesinin gerilemesi sonrası. belki de abd’nin rolü, bu çözümün uygulama aşamasına gelinmesi halinde ‘yandaşlarını’ frenlemek olacaktır.
burada açıkça görüldü ki dünya şartları artık soğuk savaş dönemindeki gibi değil. bu yüzden doğu ile batı arasındaki zıtlaşmadan istifade eden veya bakış açısını bu zıtlaşma temeli üzerine kuran güç odaklarına hükmeden perspektifin değişmesi gerekmektedir.
ayrıca sovyetler birliği’nin çöküşünü; abd’nin dünyaya hakim oluşunu, doğrudan kontrol altına alma, rejimleri değiştirme ve ‘demokrasi dayatma’ eğilimini takip eden şartlar da aynı değil. dolayısıyla ‘amerikan fantazisinin’ artık hiçbir yararı yok.
dünya şartlarına kapitalizmin zayıflığı, dünyanın yeniden paylaşımı ve yeni ittifakların kurulması eğilimi damgasını vuruyor. çift ve keza tek kutupluluk yıkıldı. dünya artık büyük çekişmelere açık hale geldi. bu çekişmeler tam olarak halkların kapitalizmle olan çekişmeleridir.
‘direnişçilere’ diyorum ki, ‘abd ile ittifak ederek kazandınız’. abd’den müdahale etmesini isteyen muhalefete de ‘işte abd müdahale etti. belki amerikan aşkı size fayda getirebilir’ diyorum!
1955 filistin birzeit doğumlu yazar, bağdat üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında lisans eğitimi aldı. filistin direnişinde ve arap solunda faaliyetlerde bulundu. suriye’de sekiz yıl hapis yattı. birçok arap gazete ve dergisinde makaleleri yayımlanıyor.
Yorumlar