Görüş
Arap dünyasında değişimin anahtarları
Şeffaflık, hesap verebilirlik ve yurttaşlık hakları bölgedeki yeni anayasaların merkezine oturtulmalıdır.

tahrir meydanı öfkeli ve hayal kırıklığına uğramış mısırlılar tarafından tekrar dolarken, arap dünyasında iktidarda olanlar ve 2012’deki seçimlerle iktidara gelmek isteyenler kendilerine bir soru sormalı: sıradaki arap liderler kuşağı, halkların cesurca talep ettiği daha iyi bir dünyayı nasıl sağlayabilir?
benzer yeni ve eski liderler şiddeti durdurmalı ve eşitsizlik, yolsuzluk ve baskı şartlarına neden olan sorunların üstesinden gelmeli.
ilk olarak şeffaflık, hesap verebilirlik ve yurttaşlık hakları, hazırlayacakları anayasanın merkezine oturtulmalı.
ikinci olarak tunus, mısır ve libya’nın da dahil olduğu ve 140 devlet tarafından onaylanan birleşmiş milletler yolsuzlukla mücadele sözleşmesi’nin çerçevelendirdiği yolsuzluğu kontrol kuralları uygulanmalı. rüşveti suç addeden ve yolsuzluğu azaltmak için spesifik bir yasa(lar) çerçevesi çizen bu sözleşmenin uygulamaya konması daha eşit bir dünya yaratımı konusunda güçlü bir adım olacaktır. aynı zamanda günlük hayatı zehirleyen yolsuzluğa karşı isyan eden halklara bir yanıt verecek ve yönetimler için çok önemli bir meşru zemin oluşturacaktır.
üçüncü olarak da, eski rejimlerde iktidardaki gücünü istismar edenler hesap vermelidir. failler adalete teslim edilmeli ve çaldıkları varlıklar ülkeye geri dönmelidir. hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığı mesajı net bir şekilde gönderilmelidir.
mısır’daki geçiş liderleri, orduyu, seçilmiş siyasetçilerin üzerine koymayan yeni anayasayı destekleyerek ve sivil toplum kuruluşlarını yasaklayan 84 sayılı kanun’u feshederek başlayabilirler.
bu tip girişimler hayati derecede önem taşıyor. insanların ve kurumların herhangi bir şekilde hükümet müdahalesine maruz kalmadan fikirlerini ifade edebilecekleri güvenli ve açık bir ortamın tesis edilmesi bölge çapında bir öncelik olmalıdır. bu devrimlerin taşıyıcısı halklardı ve sandıktan çıkacak kişilerin vicdanı olmalarına izin verilmelidir.
işte bu yüzden mısır’da 84 sayılı kanun’u kaldırmak ve bölgedeki stk ve blog yazarlarına karşı olan kampanyaları sonlandırmak büyük önem arz ediyor. vatandaşların, hükümetlerine hesap verdirebilecek yöntemler geliştirmesi gerekmektedir.
tunus ve mısır’da insanlar oy kullanabilmek için saatlerce sırada beklediler. kendi geleceklerini belirleme konusunda ne kadar istekli olduklarını ve oylarının değişime önayak olabileceğine inandıklarını gösterdiler. temsilcileri, onları hayal kırıklığına uğratmama sorumluluğun altındadır.
yeni anayasayı hazırlama süreci yurttaşlık haklarının yüceltilmesi konusunda çok önemli bir rol oynayacaktır. ancak, bu anayasal sözlerin yerine getirilmesi, ülkenin kurumlarının söyledikleriyle olacak; yetkilendirmeyi parlamento, yargı ve kanunlar yapacak. esasen bugün ortadoğu ve kuzey afrika’da birçok devletin güçlü yasaları mevcut; sorun ise bunların asla uygulanmamış olması.
örneğin, bm yolsuzlukla mücadele sözleşmesi iktidardakilerin, konumlarını kişisel servetlerini katlamak için kullanmaları sonucu cezasız kalmamaları gerektiğiyle ilgili gayet açık. rüşvet ve adam kayırmacılığı önlemek için kapsamlı ve iyi tanımlanmış yasaların nasıl hazırlanacağına dair bir kılavuz niteliğinde. aynı zamanda, bölgeyi kasıp kavuran değişim içerisinde en büyük önceliklerden biri haline gelmiş olan, çalınarak yurtdışına gönderilmiş ve burada dondurulmuş varlıkların geri döndürülmesi ile ilgili yasal bir çerçeve ortaya koyuyor.
dünyanın her yerinden insanın, hükümetlerinden hesap sorma hakkı vardır. seçim sandığı ve enerjik bir sivil toplum bunun en iyi yeridir. ancak yakın tarihten alınan dersler gayet açık: halkınızı dinleyin, yoksa tarafından devrilmeyi göze alırsınız.
huguette labelle yolsuzlukla mücadele alanında faaliyet gösteren transparency international (uluslararası şeffaflık örgütü) başkanı’dır.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar