Görüş
Mali’deki savaşın yerel ve uluslararası dersleri
Ülkedeki kriz on yıllardır süregelen sorunlarla, son birkaç yılın uluslararası gelişmelerinin bir karışımı olarak Afrika Sahil Kuşağı'nı etkiliyor.

şu günlerde mali’de tür itibariyle benzeri görülmemiş bir savaş patlak verdi ve fransa’nın doğrudan askeri müdahalesi sonrası uluslararası boyut kazandı. bu savaş, coğrafi sahası, etkin tarafların yapısı ve keza savaşın içine girdiği bağlam açısından da benzersiz. bu krizin bünyesinde, tabiatıyla birçok boyut taşıyan son fransız müdahalesine zemin hazırlayan iç, bölgesel ve hatta uluslararası kökler var. diplomatik düzlemde ise bu müdahaleye yönelik bazı ülkelerin açık tutumlarının veya başka ülkelerin suskunluğunun yansıttığı bölgesel ve uluslararası bir fikir birliği olduğu görülüyor.
krizin kökleri: yoksulluğun demokrasisi
krizin köklerine inmek için mali’nin yerel atmosferinden, bölgesel ve uluslararası atmosfere doğru kademeli bir okuma yapılması gerekiyor. yerel düzeyde durum, 1991 yılında musa traore yönetiminin devrilmesi sonrası afrika ülkelerine örnek sayılan demokratik deneyime odaklanmasına rağmen mali, yıllardır güvenlik ve askeri kırılganlıkla ön plana çıkıyor.
bu istikrarsızlık, merkezi hükümet ile azavad bölgesinin bağımsızlığını isteyen tuaregli silahlı gruplar arasındaki uyumsuzluğa dayanıyor. bu karışıklık etrafında mali hükümeti afrikalı komşuları ve birçok başka ülke tarafından destek görürken, cezayir’in tutumu net değildi ve peşi sıra gelen bamako hükümetleri bu tutumu belirsizlik ve hatta olumsuzlukla suçlamıştı.
ancak durum geçen yıl merkezi hükümetin ve ordusunun isyan karşısında direnmekte aciz kalması sonrası kötüleşti. bu gelişme bamako’daki sivil otoriteyi zayıflattı, subaylardan biri bunu fırsat bildi ve mart 2012’de askeri darbe yaptı.
bu darbe bamako yönetimi için öldürücü bir darbe oldu. iç isyan hareketlerine ve dışarıdan gelen silahlı gruplara kapıları ardına kadar açtı. ancak istikrarsızlığı somutlaştıran bu farklı siyasi gelişmeler, temel özelliği fakirlik olan sosyal gerçekten izole edilmiş değil.
demokratik dönüşüm, ilgisiz kalmış ve eğitim kurumlarının ordunun rolünü doldurabilecek sivil siyasetçiler çıkaramadığı, fakir bir ülkede yaşandı. eğitimlerini dışarıda tamamlayanlardan bazıları bile göç etmeyi, devlet organını ve siyaset sınıfını aşılamaya tercih etti.
mali ayrıca, uluslararası rekabetin sonucu birçok pamuk yetiştiricisinin iflasının yanı sıra, kuraklık dönemi süresiyle eş zamanlı gelen dünya pazarlarındaki temel tüketim maddelerinin fiyatlarındaki büyük artışa dayalı sosyal bir kriz yaşadı. bu kırılgan sosyal durum siyasi istikrarsızlığa ve devlet otoritesinin zayıflatılmasına zemin hazırladı. belki de mali deneyimi, arap devrimleri bağlamında demokratik dönüşüm niyetindeki arap ülkelerine yararlı olabilir.
ilk olarak, özgürlüklerin bulunmasının demokratik kenetlenme anlamına gelmediğine dikkat çekmek gerekiyor. ikinci olarak, demokrasiden amaç siyasi istikrarın sağlanmasıdır. zira bütün eksiklikler despotluğun dönüşüne zemin hazırlayabilir. son olarak da demokrasi, çoğunluğu yoksulluk altında ezilen bir toplumda meyve vermez. siyasi demokratik süreç, ekonomi ve sosyal demokrasiyle bağlantılıdır.
yoksulluğun zemini, devletin zayıflığı ve siyasi kargaşa, el kaide ile irtibatlı veya bağımsız çalışan silahlı islamcı grupları ülkeye çeken unsurlar oldu. aynı durumu somali, afganistan ve pakistan’ın kabile bölgelerinde görüyoruz.
bu gruplar, cezayir ordusunun ülke içindeki silahlı hareketlere göz açtırmaması dolayısıyla moritanya, nijer, mali ve çad çöllerinde büyük ölçüde aktiftiler. ancak kritik dönüm noktası, bu gruplara örgütlenme zemini, silah ve gönüllüler için kaynağın yanı sıra, kaddafi güçlerine karşı çöl savaşı eğitimi sağlayan libya devrimi’nde kendini gösterdi. bu gruplar azavad hareketi ile birlikte kuzeyin bağımsızlığını ilan etmek veya islam devleti kurmak için mali’nin kuzeyindeki boşluktan istifade etti.
mali’nin kendi bölgesel bağlamı içindeki durumu
mali’nin kuzeyinde el kaide ile irtibatlı silahlı grupların istikrarı sadece bamako’da değil, dakar, novakşot, niyami ve özellikle de cezayir’de tehlike çanları çaldı. doğrudan bu ülkelerin veya mali’nin kuzeyinin, yeni hücreler oluşturmak suretiyle hareket ve sığınma üssü olarak hedef alınabilmesi dikkate alındığında, bölgede cihat emirliğinin kurulması, bütün bu ülkelerdeki siyasi istikrar için doğrudan tehdit sayılmaktadır.
ayrıca tehlike avrupalı turistlerin hedef alınması suretiyle ekonomiye de uzanıyor. bu da tabiatı ve kültürüyle zengin sahil kuşağı ülkelerinin imkanlarını kullanmış faaliyetlerin çöküşünü hızlandırdı. bunun en belirgin örneği ‘dakar rallisi’ isimli çöl araba yarışlarının, güvenliğin yokluğu ve terörist grupların etkinliği sebebiyle güney amerika’ya geçişişini somutlaştıran turizm aktivitesinin çöküşü.
keza tehlike, mali’nin kuzeyindeki kasabalarda islam’ın aşırı düşüncesinin acısını keşfeden yerli nüfusa daha yakın. cihatçı örgütler, islam şeriatını dayatmaya hız verdiler ve bu çerçevede had cezaları adıyla el ve ayak kesmek için kendilerini yargı yerine koyan mahkeme ve hakimler gölgesinde vatandaşlara karşı sert kararlar çıkardılar. bu durum birçok gencin uluslararası hukuk örgütlerinin kınadığı işkence ve ihlal hikayelerini aktarmak için ülkenin kuzeyinden başkente kaçışını açıklıyor.
el kaide’nin islam modelinin yayılma endişesi ayrıca, yerel islam kültüründe temsil edilen mali’nin ulusal kimliği için de bir tehdit oluşturuyor. bir kısmı unesco’da dünya kültürü adıyla kayıtlı olan birçok türbe yıkıldı.
ayrıca birçok medya organı, özellikle timbuktu şehrindeki yerel kültürle ilgili değerli kitaplar içeren birçok elyazmasının yakıldığını aktardı. bu türden eylemler sahil kuşağı halklarının islamı’na ve bu bölgedeki islam tarihine karşı işlenen bir suçu temsil ediyor.
bu kurak bölgelerde islam’ın yerleşmesi, ticarete ve (özellikle de evliyaların ve merkezi yönetimin bu uzak bölgede bulunmayışı gölgesinde istikrar unsuru oluşturan) zaviye kurumlarının rolüne dayanıyor.
bu bölgesel boyutlar bağlamında belki de cezayir’in pozisyonu daha hassas sayılabilir. zira ordusu 20 yılı aşkın süredir kendisini silahlı islamcı gruplarla savaşa adadı. ülkenin yüzölçümünün neredeyse yarısı kadarlık bir coğrafi alan, dağılan grupların toplanması için yeni bir üs oluşturacaktı.
buna önemli bir yer teşkil eden ekonomi etkenini de ekleyebiliriz. ülkenin hidrokarbon zenginliklerinin çoğunluğu mali’nin kuzeyinden kolaylıkla ulaşılabilen çöllerde bulunuyor. ayn aminas’ta rehinelerin tutulması eylemi (gerçi bu eylemi yapan grup elde edilen bilgilere göre libya’dan gelmiş olsa da) bunun kanıtıdır. ancak eylem mali’nin kuzeyine geçme arzusundaydı.
mali’de yaşananlara yönelik cezayir endişesi, sadece islamcı silahlı gruplarla değil, tuareg savaşçılarının azavad bölgesinin bağımsızlığını ilan etmesiyle de ilişkili. endişenin kaynağı cezayir’in güneyinde aynı bağımsızlık amacını teşvik edebilecek şekilde birçok tuareg kabilesinin yaşaması. ayrıca ortada bu konuda ve özellikle de cezayir devletinin soruna yönelik tutumunun yapısıyla ilgili bir başka nokta var: cezayir’in tutumu sessizlik ve diyalog çağrısı arasında gidip geliyor. bu da bamako hükümeti nezdinde şüphe oluşturuyor.
ancak cezayir’in tutumu genel olarak terörle mücadeleyi ilk öncelik haline getiren kendi iç gündemine göre hareket ediyor. cezayir ordusunun, sorunun uluslararası boyutlarını dikkate almaksızın kendi araçlarıyla rehine eylemini bitirmek için hızlı hareket etmesine (gerçi bir bütün itibarıyla bu tutum rehineler içinde vatandaşları bulunan ülkelerden dahi anlayış gördü) bir açıklık getiriyor.
fransız müdahalesi, iç ve dış tartışması
siyasi düzlemde fransa, kendisini toprakları dışında savaşlar yürüten başka ülkelerden daha iyi konumda buldu. bu durum askeri müdahalesine destek noktasındaki uluslararası ve bölgesel mutabakatta veya en azından anlayışla karşılamalarında görülüyor.
barışçıl siyasi çözümü tercih eden cezayir dahi hava sahasını fransız uçaklarına açarak dolaylı olarak katıldı. ayn aminas’taki rehine kaçırma eylemi, velev ki kendi toprakları içinde olsun askeri operasyonlara doğrudan katkıda bulunması için yönlendirilmesini arttırdı. ayrıca fransız askeri çabasına uluslararası desteği daha da genişletti.
kahire'de 18 ocak'taki protesto gösterisinde "fransa özgürlüğe saygı
duyan bir ülke olduğunu iddia ediyor ancak diğer halkların özgürlükle-
rine saygı duymuyor" dövizi. [reuters]
böyle bir mutabakat, durumun tehlikesine yönelik bölgesel ve uluslararası bilince açıklık getiriyor. mali’nin kuzeyinin kaosa sürüklenmesi veya aşırı cihatçı grupların eline geçmesi, afrika ve avrupa ülkelerine, afganistan veya pakistan’ın aşiret bölgesi gibi (bölge ülkelerine ve hatta avrupa’ya yönelik eylemlerde bulunulabilecek) bir bölge oluşturma olasılığını hatırlatıyor.
ayrıca bu mutabakat libya, tunus ve mısır’daki arap devrimlerinin etkilerinin sonucu olarak bölgeyi saran tehlikelerin bilincini açıklıyor. silahların yayılması ve silahlı gruplar meselesi bu tehlikelerin ilk sırasında görülmektedir. son dönemde tunus emniyeti birçok cihatçı hücreyi ortaya çıkardı ve ülkenin güneyinde eğitim kampları, hafif silah ve füze depoları buldu.
tunus sokaklarında yayılan endişe genel olarak mağrip ülkeleri sokaklarına hakim oldu. bu durum mali’nin kuzeyindeki silahlı gruplara sempati duyulmamasına ve hatta afrika ülkelerinin askeri acizliği gölgesinde fransa müdahalesinin memnuniyetle karşılanmasına bir açıklık getiriyor. o halde ortada bölge ülkelerinde fransız rolüne yönelik (malili vatandaşların desteğiyle de teyit edilen) bir tür halk memnuniyeti var.
bu jeostretejik dönüşümler bütünü, bizleri bölgedeki fransız politikasının yapısı ve genel boyutları etrafındaki bazı verilere işaret etmeye sevk ediyor. bu verilerin başında da fransa’nın batı afrika’daki konumunu muhafaza etmesi geliyor. fildişi sahili, orta afrika cumhuriyeti ve şimdi de mali’deki son müdahaleler bunun kanıtı. bu durum klasik sömürgeci ile toplumdaki etkin bütün güçler (sadece yönetimler değil ) arasındaki tarihi ilişkilerin yapısını açıklıyor. bu da yerel kamuoyunda fransa’ya bir tür tarafsızlık ve güven vermeye başladı.
peki bu durum bir çıkarlar dilinin olmadığı anlamına mı geliyor? tabiatıyla ekonomik ve stratejik çıkarlar, temel değişmezdir. fransa’nın özellikle de uranyumla ilgili çıkarları biliniyor. ancak bugün çıkarlar mantığı sömürge dönemindeki bağlamından tamamen farklıdır.
bugün tartışma, entegrasyon ve işbirliği çerçevesinde bir başkasının aleyhinde olmayan ortak çıkarlar etrafında dönmektedir. kabul edilmesi gerekli yeni gerçek budur. dış çıkarları olan bir ülkeyi suçlayamayız. despotluk sebebiyle bazı ülkelerin dış ulusal çıkarlarının olmaması kınanabilir. bu yüzden arap ve islam ülkeleri de dahil güney toplumlarında yaşanan dönüşümlerde dış etkenin rolüne yönelik bakış açımızı değiştirmeliyiz.
mali’de yaşananlar iç olayların dışarıda da yankısı ve etkisi olduğunu doğruluyor. ayrıca dış bir olayın iç ve yerel uzantılarının olduğunu da teyit ediyor. dış konular iç konuların bir parçasıdır. aynı durum tam tersi için de geçerli.
adil latifi, tunus, birleşik arap emirlikleri ve fransa’da üniversitelerde tarih dersleri veriyor. ‘mağrip ülkelerinde islam’ konulu iki araştırması yayınlandı. beyan ve ahbar arab gazetelerinde makaleleri yayınlanıyor ve 2004 yılından beri al jazeera internet sitesinde yazıyor.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar