Görüş

Suriye’yi çöz, İran’ı yalnız bırak

Dünya, bölgesel bir savaşa tırmanışı engellemek istiyorsa, dikkatini İran’a değil, Suriye’ye vermeli.

Netanyahu konuşma yapıyor.
İsrail dikbaşlı bir şekilde, İran’ın, güvenliğine ciddi bir tehdit oluşturduğunu söylüyor. [GALLO/GETTY]

israil’in, sözümona bomba peşinde olmasından dolayı iran’a saldırma tehditleri savurması savaş çanlarının sesini o kadar yükseltmiş durumda ki, bunları duymamak için afrika’da bir mağaraya saklanmanız gerekir. üzerine bir de kulaklık takmanız… gürültü o denli yüksek ki, suriye’deki daha acil meseleleri gölgeleme riski oluşturuyor. halbuki arap baharı’nın geleceğinde ve iran’ın ortadoğu’daki rolünde belirleyici olacak olaylar suriye’dekiler.

2011 yılı boyunca arap isyanları, o ülkelerin iç dinamikleri etrafında şekillendi. aynı zamanda devrimlerin özgürlük, haysiyet ve ekonomik fırsatları geri getireceği yönünde iyimser bir anlatı ile birleştirici oldu.

2012 yılında bu liberal anlatı ansızın çöktü; mısır ve libya kaosa sürüklenmiş durumda. her iki ülkedeki devrim sonrası yetkililer, farklı farklı nedenlerden dolayı otoritelerini sağlamlaştırma veya halktan gelen güçleri bünyelerine alma konularında çok gevşek davranıyorlar.

suriye’de ise durum çok daha kötü. cumhurbaşkanı beşar esad rejimine karşı bir yıl önce başlayan sivil isyan şu anda büyük çapta ölümlere neden oluyor.

bölgesel bir savaş mı?

batı medyasının söylediğinin aksine, suriye liberalizm ve despotluk arasında bir mücadeleden çok daha fazlasına sahne oluyor. şu anda tarafların gaddarlık yaptığı ve bölgede gürültücü destekçilerinin olduğu bir asimetrik çatışma yaşanıyor. muhalif hareket hayli bölünmüş durumda ve iddialara göre el kaide’ye yakın grupları da barındırıyor.

suriye yönetiminin saldırıları rejim yanlısı şabiha milislerinin (“haydut”) sünni mahalleleri, ayrım gözetmeksizin korkuya boğmasıyla gerçekleşiyor. çok sayıda sivilin ölümüne neden olan bomba yüklü araçlar şam ve halep’te sıradan bir olay haline geldi. bütün bunların ışığında suriye’deki olaylar giderek, 1980’lerde lübnan’da yaşanan mezhepsel iç savaşa benziyor. eğer oluruna bırakılırsa, suriye’de çıkacak bir iç savaş irak’a, lübnan’a, ürdün’e ve israil’e taşabilir ve bütün bölgeyi ateşe verebilir.

rusya’nın ve çin’in bm’nin manalı girişimlerini engellemesi esad’a, muhalifleri bastırmak için istediği yöntemleri kullanabileceği bir açık kart sunuyor. bu sırada iyi niyetli suriye muhalefeti lidersiz ve darmadağın duruma düşüyor. maalesef geçtiğimiz şubat’ta tunus’taki “suriye’nin dostları” konferansı, sorunu çözmek için doğru aygıt olmadığını giderek gösterdi. kofi annan’a “kapsayıcı bir çözüm” bulma görevi verilmesi esad, putin ve iran’a, annan’ın eylemlerine karşı veto yetkisi sağladı.

geçtiğimiz hafta esad annan’a, kendisinin de arabuluculu bir ateşkes istediği sözü verdi. ancak bunu sadece “silahlı terörist çeteler silahlarını bırakırsa” koşuluna bağladı. eğer bölgesel güçler tutarlı bir tavır almazlarsa, suriye krizinin, ilticacıların, silahların ve 2003’teki irak savaşı’ndan beri ilk kez bu denli yüksek sayıda dini motivasyonlu savaşçıların ortadoğu sınırlarına akması gibi bulaşıcı etkileri olacaktır.

iran yıllar boyunca, suriye (ve lübnan’daki müttefiki hizbullah) üzerinden akdeniz’e uzanıp, israil ile körfez ülkelerine baskı kurarak güçlü bir sağ kolu sahibi olabileceğine inandı. kendilerini bölgedeki en güçlü konuma yükseltmek isteyen türkiye ve suudi arabistan ise şu anda bu kolu kesmeye çalışıyor.

türkiye yükseldikçe iran düşüyor. iran’daki son seçim sonuçları ayetullah yandaşları, ahmedinejad ve halk arasındaki derin çatlakları gösteriyor. iran ekonomisi tepkisiz durumda ve son yaptırım dalgalarıyla iyice felç geçirecek.

bu sırada israil istihbaratı iran’ın içinde dokunulmaz bir biçimde hareket etmekte, bilim insanlarına suikast düzenlemekte ve nükleer ilerlemeyi geciktirmeye çalışmakta. suriyeli istemcilerinin zayıflamasıyla ve iran’ın bölgede izole edilmesiyle, iranlıların köşeye kıstırılmış hayvanlar gibi saldırıya geçmesi ve muhtemelen yurtdışındaki israillileri öldürmeye devam etmeye çalışması tehlikesi ortaya çıkıyor.

paranoyak israil karşısında rasyonel iran

israil hükümeti, nükleer bir iran’ın güvenliğine tehdit oluşturmasını ve kendisinin bunu durdurma kapasitesine sahip olmasını büyük ölçüde abartıyor. iran nükleer programını havadan bombalamayla yok etmek, boyutları, dağınık yerleşimi, harekete geçirilebilir istihbaratın eksikliği ve her şeyden önemlisi sürpriz faktörünün çok uzun bir süre önce kaçırılmış olması dolayısıyla muhtemelen imkansız. öte yandan iran’ın bombaya sahip olma potansiyeli, soğuk savaş sırasında abd ve sscb arasındaki “karşılıklı garantili yok oluş” (mutually assured destruction - mad) prensibi üzerinden değerlendirilecek olursa, bölgeye istikrar bile getirebilir.

bunun ışığında değerlendirildiğinde, asıl tehdit iran’ın nükleer silah peşinde olması değil, israil’in bunu durdurmaya çalışmasıdır. böyle bir durumda iran tabii ki hürmüz boğazı üzerinden misilleme yapacaktır. bu da petrolün varil fiyatının 200 doların üzerine fırlamasına ve dünyanın en büyük ekonomilerinin tepetaklak olmasına neden olacaktır. esasında, abd başkanı barack obama’nın mart 2012 başında amerikan israil kamu işleri komitesi’ndeki konferansta gösterdiği sahte dayanışmaya rağmen israil’in savaş tehditleri, abd’nin, israil’in iran’a saldırısını engellemek için geliştirmekte olduğu yaşam tarzını harekete geçirme görüntüsü veriyor.

olayların bu şekilde okunması britanya başbakanı david cameron’ın son abd ziyaretindeki demeçleri ile daha sesli söylenir hale geldi. hava kuvvetleri bir jetinde kolej basketbol ligini izlerken söylenenlerin alt metni, cameron ve obama’nın, ayetullah ve çevresini değil, israil başbakanı binyamin netanyahu’yu birincil öngörülemez olarak addetmeleridir. netanyahu, obama’nın, uluslararası mutabakat ile dikkatlice inşa edilmiş yaptırım ve iran’ı çevreleme rejimini altüst etme tehdidi oluşturuyor. bölgesel bir kargaşaya engel olan bu mutabakattır.

sağlıklı düşünen çoğu insan (hatta israil’dekiler de dahil), israil’in iran’a nedensiz yere saldırmasının felaket sonuçları olacağı konusunda hemfikir. böylesi bir durum arap baharı hareketini kesin bir şekilde batı karşıtı bir rotaya çekecek, islamcıları ve laikleri israil’e karşı yeni bir nefret dalgasında birleştirecek ve hem israil’de hem de batı’nın varlığı olan şii nüfuslu arap ülkelerinde terör saldırılarını kışkırtacaktır.

felaketi ve buhranı önlemek

iran’a karşı yanlış düşünülmüş bir saldırının yaratacağı gerçek bir kıyameti görmek yatıştırma olarak değerlendirilmemelidir. bu, (iran sınırlı bir nükleer kapasiteye ulaşsa bile) israil’in ve batı’nın iran’dan pek de fazla korkmasına neden olmadığının teslim edilmesidir.

ortadoğu’da yükselen güçler türkiye ve katar. bu sünni güçler, suudi arabistan ile birlikte uluslararası müttefiklerine katılmalı ve suriye’deki krizi sonlandırmak için bölgesel bir çözüm aramalı.

kabul etmek gerekir ki, libya’ya uluslararası müdahale çarpıcı bir başarıydı ve libya halkının büyük çoğunluğu kaddafi’nin artık olmamasından çok memnun. ancak bu durumda bile libyalı muhalifler etkin bir birlik hareketine dönüşemiyor. sonradan değerlendirmeler bize gösteriyor ki, iç savaş tipi bir çatışma uzadıkça muhalifler kaçınılmaz bir biçimde bölünüyor ve bu da diktatör devrilse bile mücadelenin bütün taraflara zarar verme ihtimalini arttırıyor. libya’da milisler arasındaki şiddet, demokratik geçişi ve libya ekonomisinde hızlı bir sıçrayışı zor hale getiriyor. suriye’de ise herkesin herkese karşı olduğu bölgesel bir savaşı ateşleyebilir.

şu anda iran’ı kışkırtma değil, çok geç olmadan suriye’nin sorunlarına çözüm bulma zamanı. örneğin kamuoyu nezdinde esad’a ülkeden çıkma seçeneği sunularak, devrilmesi veya kaçmak zorunda kalması durumunda ülkedeki alevi azınlık bir çeşit koruma altına alacaktır. eğer suriye’deki durum görmezden gelinirse, taşma etkisi sehven israil veya iran’ı kışkırtabilir ve bu da bölgesel bir savaşı ve küresel bir buhranı ateşleyebilir.

jason pack cambridge üniversitesi’nde ortadoğu tarihi konusunda araştırmacıdır. libya-analysis.com internet sitesini yürütmekte ve “in war’s wake: the struggle for post-qadhafi libya” kitabının yazarıdır.

martin van creveld israil askeri tarihçisidir. yirmiden fazla kitabı olan yazarın son kitabı “the age of airpower.”

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Jason Pack

ortadoğu tarihi uzmanı ve cambridge üniversitesi araştırmacısı. libya-analysis.com internet sitesini yöneten pack, 'the 2011 libyan uprisings and the struggle for the post-qadhafi future' (palgrave macmillan, 2013) kitabının yazarı.  Devamını oku

Martin van Creveld

israil askeri tarihçisi. yirmiden fazla kitabı olan yazarın son kitabı “the age of airpower.” Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;