Haber analiz

II. Şia (Şiilik): Temel inançları ve kökeni

Şia’nın kökenlerini, ilk dönem hilafet ihtilaflarıyla açıklayan görüş, ana akım Ehl-i Sünnet literatüründe ve Batılı araştırmacılar arasında yaygın kabul görür.

Hz. Ali, Hz. Abbas ve 12 İmam
Hz. Muhammed'in kuzeni ve damadı Hz. Ali'nin (ortada) soyundan gelen imamları gösteren resim. Böylesi çizimler, Şia'da genel kabul görmektedir. [aleviforum.com]

hz. muhammed’in vefatından sonra islam toplumu ve devletini yönetecek kişinin (imam ya da halifenin) belirlenmesi esnasında sahabenin yaşadığı ihtilaf, müslümanlar arasındaki şia ve ehl-i sünnet bölünmesinin zeminini hazırlayan temel olgudur. islam mezhepleri üzerine çalışmalarıyla tanınan prof. dr. hasan onat’ın, klasik tanımlardan hareketle oluşturduğu tarife göre; 

“şia, ali b. ebî talib’in hz. muhammed’den hemen sonra nass ve tayinle halife olduğuna inanan, imametin insanlığın sonuna dek, hz. ali’nin soyunda devam edeceğini ileri süren, bu imamların masum olduklarını iddia eden toplulukların müşterek adıdır.” (hasan onat, şiiliğin doğuşu meselesi, ankara ü. ilahiyat fakültesi dergisi, 1997, cilt xxxvi, s. 81) 

şia kelimesi, arapçada peşinden gitmek, bir kimsenin taraftarı olmak, ayrılmak, yayılmak gibi anlamlar içeren “şya” kökünden gelir; fırka, bölük, taraftarlar, bir işi gerçekleştirmek için bir kimsenin çevresinde toplanan zümre anlamındadır. kelimenin tekili şii olup teşeyyü biçimindeki mastar kullanımı da mevcuttur. şiatu ali şeklinde isim tamlamasıyken hz. ali’ye tabi olanları; şiatü’l aleviyye şeklinde sıfat tamlamasıyken ise ali taraftarlarını belirtir.

tarihsel akışta islam ümmeti içerisinde gelişen başlıca şii fırkaları, zeydiyye, isnâaşeriyye adıyla da anılan imamiyye (caferiyye) ve ismailiyye’dir. bu üçü dışında kalan şia bünyesindeki bazı aşırı fırkalar, gâliyye yahut gulât başlığı altında değerlendirilir.

şia ve imamet inancı

hz. ali’nin, hz. muhammed'den sonra, nas ve tayin yoluyla imam olduğu inancı üzerinde şekillenen şia, islam tarihindeki gelişmeleri takiyye, zulüm ve gasp kavramlarıyla açıklayarak, hz. ali ve veraset yoluyla onun neslinin imametini kabul ve teslim eder. imamet meselesi böylece şia tarafından bir inanç konusu (hatta imanın asli şartı) haline getirilir. hz. ali soyunun imamet hakkı ve masumiyeti nass-ı celî ve nass-ı hafî denilen doğrudan ve dolaylı delillerle meşrulaştırılır. hz. ali'den önce halife olan hz. ebu bekir, hz. ömer, hz. osman ile hz. ali'den sonra hilafeti ele geçirip makamı saltanata dönüştüren emeviler ile abbasilerin imameti zulüm ve gasp yoluyla elde ettiklerine dair deliller sıralanır. bunlar yapılırken de şia’ya özgü bir sünnet anlayışı geliştirilir. 

şia’ya göre imametin hz. ebu bekir tarafından deruhte edilmesi, fiilen zulüm ve gasp hükmündedir; vasiyet gereği imam olması gereken hz. ali’nin buna karşılık sessiz kalması ise takiyye icabıdır. takiyye kavramı, arapçada ihtiyat, dikkatli olmak ya da uyanıklık gibi anlamlar taşır; bir kriz ya da baskı döneminde birinin gerçek duygu ve düşüncelerini saklaması anlamında kullanılır. şia’nın özgün inançları arasında önemli bir yer tutan takiyye, şiilerin lüzumlu hallerde yaşadıkları bölgedeki egemen islam anlayışına bağlı gibi görünmelerini öngören bir öğretidir. şia’nın imamiyye (caferiyye) ve ismailiyye fırkaları ile şia kökenli dürzilik, nusayrilik ve alevilik mezheplerince de benimsenir.

islamiyetin ana akım yorumu konumundaki ehl-i sünnet’in genel eğilimi, şia’nın imamet inancının unsurlarının, hz. ali’nin hilafetini destekleyen müslümanların değişik dini ve felsefi sistemlerle etkileşimden kaynaklandığı yönündedir.

şiileri diğer müslümanlardan keskin hatlarla ayıran imamet inancının kökenleri esasen şöyle özetlenebilir:

1) imamların nas ve tayin ile belirlendiği inancı, yahudi kökenlidir: bu yaklaşımın sahipleri, müslüman olduğunu söyleyen bir yahudi olan abdullah bin sebe’nin serdettiği düşünceler ile şia’nın bazı ilkeleri arasında büyük benzerlikler bulunmasından hareket ederler.

2) imamların masumiyeti inancı, hristiyanlık kökenlidir.

3) imametin hz. ali’nin soyunda devam edeceği inancı, araplar arasındaki güçlü kavmiyetçilik ve hürriyete düşkünlük gibi eğilimlerin etkisiyle şekillendiği için, arap kökenlidir.

4) imametin veraset yoluyla hz. ali’nin soyuna intikal ettiği inancı, farsların güçlü hükümdarlık ve hükümdarlığın verasetle intikali geleneği dolayısıyla iran kökenlidir: bu görüş, ‘hüseyin bin ali’nin iran hükümdarı yezdicürd’ün kızıyla evli olması nedeniyle farsların onun neslini eski hükümdarlarının varisleri gibi gördükleri’ tezine dayanır. farsların bu gelenekleri gereği halifenin seçimle iş başına gelmesi düşüncesini kabullenememeleri, hz. muhammed’in ehl-i beyti’ne (ev ahalisi ve akrabalarına) muhabbet duymayı imanın şartı saymaları ve selman farisi gibi ilk ali taraftarlarından birinin fars asıllı olması da ‘imamet inancının iran kökenli olduğu’ görüşünün dayanakları arasındadır.

günümüzde 'islam mezhepleri tarihi' alanında çalışan müslüman akademisyenlerin büyük çoğunluğu, şia’yı bir kaynağa bağlama çabalarını, toplumsal olayların tek bir nedene indirgenemeyeceği ilkesi bağlamında değerlendirirler. şia’nın ilk ortaya çıkışının, farklı düşünceler değil sadece siyasi bir taraftarlık durumu etrafında geliştiğinin unutulmaması, sıklıkla vurgulanır. 

uzmanlara göre, mezhepleşme sürecinde şia -diğer islam mezhepleri için de düşünülebileceği üzere- bir ölçüde başka kültürlerden etkilenmiş olabilir ki bu da doğal bir durumdur. islam toplumunda ortaya çıkan siyasi ve itikâdi bir düşünce tarzının kaynağı incelenirken, ortaya çıktığı dönem ve şartlar dikkate alınmalı, bu düşünce tarzı bütünüyle islam dışı inançlara bağlamamalıdır.


irak'ın başkenti bağdat'ın karrada semtinde, hz. ali ve oğulları hz. hüseyin, hz. hasan ve hz. abbas'ın resimleri ile kuran-ı kerim'den ayetler yazılı tablolar satılan bir dükkan. [patrcik baz/afp/getty images]

şia’nın (hz. ali taraftarlığının) kökenleri

hz. ali taraftarlığının siyasi bir zümre olarak ne zaman ortaya çıktığına dair görüş birliği yoktur. bu konudaki iddialar şu başlıklar altında toplanabilir:

1) şia, hz. muhammed’in öncesinde dahi mevcuttu: bazı şii müelliflere göre, bütün peygamberlere indirilen vahiylerde ali’nin velayeti geçiyor, iman ve ihlasın ancak bu yolla tamamlanacağı belirtiliyordu. bu görüşe, ali sevgisini aşırı boyutlara taşıdığı için şiiler arasında itibar edilmez.

2) şia, hz. muhammed döneminde ortaya çıktı: şiilerin büyük çoğunluğunun benimsediği bu yaklaşıma göre, ali taraftarlığı aslında islam peygamberinin sağlığında, onun vasıtası ve teşvikiyle oluştu. zira hz. ali’ye büyük sevgi ve saygı duyan, islam peygamberinin vefatından sonra onun imam olacağı düşüncesini benimseyen selman farisi, ebu zer, ammar bin yasir, mikdat bin esved gibi sahabeler, daha o zaman şiatu ali olarak adlandırılıyorlardı. hz. muhammed’in sağlığında, onun adına halife olacak kişiyi belirlediği ve onu destekleyenlere ayrıcalık tanınarak şia isminin verildiğini öne süren bu düşünce, ehl-i sünnet müelliflerce kabul görmez. 

3) şia, hz. muhammed’in 11/632’de vefatını takiben başlayan ilk hilafet tartışmalarıyla gündeme geldi: şii olmayan müslüman alimlerin çoğunluğu ile gayr-i müslim müelliflerin bir kısmı, ali taraftarlığının, hz. muhammed'in ardından halife olacak kişinin ehl-i beyt’ten (hz. ali ile hz. fatma'nın oğulları hz. hasan ve hz. hüseyin'in soyundan) gelmesi gerektiğini savunan bir toplulukla başladığını belirtir. halifelik için uygun kişinin, islam peygamberinin amcasının oğlu ve damadı (hz. fatma'nın eşi) ali bin ebu talib olduğunu düşünen bu zümrenin çoğunluğu, kureyş’in (hz. muhammed’in de üyesi olduğu) haşimoğulları ailesindendi ve hz. ali ile yakın temas içindeydi.

4) şia, hz. osman’ın hilafeti sırasında ona karşı başlayan isyandan doğdu: ehl-i sünnet çevrelerde dillendirilen bu görüş, isyancıların 35/656 yılında hz. osman’ı öldürmelerinden sonra müslümanların, ali ve (hz. osman’ın akrabası olan) muaviye taraftarı olarak ikiye bölünmesi hadisesini öne çıkarır.

5) şia, hz. ali’nin hilafeti döneminde sahabeden talha ve zübeyr’in ona karşı çıkmasıyla başladı: bu teze göre, talha ve zübeyr ile hz. ali arasındaki ihtilafta hz. ali’yi destekleyenlere verilen ad olarak başlayan şiilik, cemel vakası (36/656) ve sıffın savaşı (37/657) sonrası belirginleşti.

6) şia, hz. ali’nin 40/661 yılında öldürülmesinden sonra teşekkül etmiştir.

7) şia, kerbela faciası (61/680) sonrasında oluşmuştur: bu görüşü savunanlara göre, hz. ali’nin kanından ziyade, kerbela’da emevi ordusuna karşı mücadele ederken katledilen hz. hüseyin’in kanı, şia’nın temelini teşkil eder.

8) şia, nas ve tayin akidesinin formüle edilmesiyle ortaya çıkmıştır. bu yaklaşımda şia’nın zuhuru, hicri 1. yüzyılın sonlarına dek uzanır.

siyasi bir gruplaşma olarak şia’nın kökenlerini, ilk dönem hilafet ihtilaflarıyla açıklayan (üçüncü) görüş, ana akım ehl-i sünnet literatüründe ve batılı araştırmacılar arasında yaygın kabul görür. bu çerçevede şiiliğe nispet edilen cemel vakası, sıffın savaşı, kerbela faciası gibi gelişmeler, şia’nın doğuşunun nedeni olmaktan ziyade onu hazırlayan gelişmelerdir.

bahsedilen bütün bu hadiselerde hz. ali ile beraber onun hasımlarına karşı mücadele edenler, ali şiası yani ali taraftarlarıydı. onlar, daha sonra bazı galî (aşırı giden) fırkaların ileri sürdüğü gibi, hz. ali’nin insanüstü bir varlık ya da şia’nın genelinin inandığı gibi allah ve peygamber tarafından görevlendirilmiş imam olduğunu öne sürmüyorlar, sadece onun hilafeti/imametini destekliyorlardı. bu grup islam tarihinde genellikle şiatü’l ulâ (ilk ali taraftarları) olarak anılır. emevi iktidarını yıkan abbasilerin kendi devletlerini kurdukları hicri 2. yüzyıl, şiiliğin bir mezhebe dönüşmesine tanıklık eder. şia’nın ana gövdesine dönüşen imamiyye fırkasının teşekkülünü tamamlaması ise hicri 3. yüzyılın ikinci yarısına dek uzanır.

kaynaklar: islâm mezhepleri tarihi, ed. hasan onat, sönmez kutlu, grafiker y., ankara, 2012. 

islam düşünce tarihinde mezhepler, m. saffet sarıkaya, rağbet y., istanbul, 2011.

başlangıçtan günümüze islam mezhepleri tarihi, mustafa öz, ensar y., istanbul, 2011.

mezhepler tarihi ve terimleri sözlüğü, mustafa öz, ensar y., istanbul, 2012.

mezhepler tarihi sözlüğü, cevad meşkûr, ankara okulu y., ankara, 2011.

şiî fırkalar: kitâbu'l -makâlât ve'l-fırak/fıraku'ş-şia, kummî/nevbahtî, ankara okulu y., ankara, 2004. 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;