Görüş
Mursi’nin hatası ve muhalefetin körlüğü
Mısır'da sağlıklı bir demokrasi tesis etmek için tarafların ideolojik temellerle ve mutlak iktidar hırsıyla siyaset yapmaktan uzaklaşması gerekiyor.

mısır siyasi gerçekliğinde şiddetli esen son kriz, demokrasiye geçiş sürecinde ağır kayıplar verdirdi. zira kriz, siyasi rekabetin kurallarının dışına çıkıp sözlü ve fiili şiddete geçti. bu da birbirlerine hasımlaşan her iki tarafa (cumhurbaşkanı muhammed mursi karşıtlarına ve destekçilerine) zarar verdi.
liberal, milliyetçi ve bazı devrimci genç gruplardan oluşan muhalif siyasi güçler bazındaki ‘ihvanfobi’, islamcı güçlere yönelik hoşnutsuzluklarını demokrasiye olan sevgilerinden daha baskın kıldı. bu güçler, ‘ihvan yönetimi’ adını verdikleri yönetimi devirme yolunda en büyük tabuları (önceki rejim güçleriyle, ‘fulul’, ittifak ve ‘baltacı’ diye tanımlanan kişilerin yaptığı şiddeti görmezden gelmeleri) çiğnemeye hazırlar.
‘fulul’, asker, emniyet ve yargı organlarında önceki rejime mensup kişiler için kullanılan bir kavram. bu kimseler devletin ihvan tarafından kaçırıldığına ve bedeli ne olursa olsun geri alınması gerektiğine inanıyorlar. bunlara feshedilmiş ulusal demokratik parti’nin özellikle de kırsal bölgelerde ve taşralarda devam eden bir nüfuzdan beslenen liderleri, mübarek rejimiyle ittifaklarına karşın devasa servete kavuşan, bugün imtiyazlarını kaybetmekten ve durumlarının yasadışı zenginleşme suçlamasıyla demir parmaklıklarla son bulmasından korkan iş adamları eklenebilir.
muhalefet ile mübarek döneminin adamları arasındaki bu ittifakı muhammed baraday, financial times gazetesindeki son makalesinde doğruladı. (makalenin orijinal ingilizce metni)
‘baltacı’ ise ceza rekortmeni gruplar, çete ve uyuşturucu ağı üyeleridir. 25 ocak devrimi sırasında tahrir meydanı devrimcilerine karşı kanlı saldırılarda ve özellikle de ‘deve olayı’ diye bilinen saldırıda kullanıldılar. o vakitler mübarek’in partisindeki liderler ve önceki rejim yanlısı iş adamları bu baltacılar denen kimseleri görevlendirmekle suçlanmışlardı.
son tablodaki gariplik, baltacı grupların ‘fulul’ tarafından kanlı çatışmalarda cumhurbaşkanı mursi’nin destekçilerine karşı saldırılarda bulunmaları için bir kez daha görevlendirilmeleridir. ihvan bu saldırılarda 9 üyesinin öldürüldüğünü ve 20’si ağır, binin üzerinde kişinin yaralandığını belirtiyor. bunların yanı sıra başta cemaatin kahire genel merkezi olmak üzere ihvan’ın 28 ofisi yakıldı ve yıkıldı.
o halde muhalif siyasi güçler, bu kez cumhurbaşkanı mursi’nin çıkardığı anayasa kararnamesinin iptal edilmesi gerekçesi altında ‘fulul’a, olayların sahnesine dönmeleri için ender bir fırsat sunmuş oldular. bu tablo içinde şekil, sembol ve slogan düzeyinde 25 ocak devrimi’nin şartları taklit edilmek istendi.
muhalefetin hedefi, ulusal kurtuluş cephesi lider isimlerinden usame gazali harb’ın geçen pazar, cephe’nin basın toplantısı sırasında açıkça itiraf ettiği üzere anayasanın ertelenmesi değil, ihvan ve mursi’nin devrilmesidir.
müslüman kardeşler'in adımları
diğer tarafta ise ihvan, anayasa mahkemesi’nin mısır cumhurbaşkanı’nın yetkilerini fiili olarak sonlandıracak ve ülkenin anayasasını yapan kurucu meclis’i geçersiz kılarak siyasi geçişi felce uğratacak kararından önce bu anayasa kararnamesinin çıkarılmasının kaçınılmaz olduğuna inanıyor. ayrıca aynı mahkeme, halk meclisi’ni feshetmesi sonrası seçilmiş tek kurum olan şura meclisi’ni de feshedecekti.
kuşkusuz cumhurbaşkanı ve destekçilerinin anayasa mahkemesi’nin niyetlerine yönelik endişe duyma hakları var. zira mahkemenin bütün yargıçları mübarek rejimi tarafından atanmıştı ve içlerinden bazıları ihvan’a yönelik düşmanlıklarını dışa vurmakta tereddüt etmedi. yalnız, anayasa mahkemesi’nin kararı öncesinde cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan anayasa kararnamesi, büyük bir hataydı. zira kararname, mursi’nin bütün kararlarını temyize karşı dokunulmaz kılarak yargıçlardan büyük bir kesimi kızdırdı.
bunun yanı sıra bu kesimin kızması, siyasi muhalefet ve ‘fulul’un garip ittifakına, mursi’yi sınırsız yetkilere sahip yeni firavun yaptığını düşündükleri kararnamenin kaldırılmasını isteyerek geniş çaplı bir kampanya başlatmak için uygun gerekçe sundu. buna karşın ihvan, kendisini, mısır medya organlarının çoğunluğunun katıldığı profesyonel yayıncılığın minimum kurallarından uzak kapsamlı bir medya saldırısının hedefi olarak buldu. ayrıca kendilerini selefi islamcı gruplarla tek renk bir ittifak içinde gördüler. bu durum siyasi ve ideolojik kutuplaşmayı doğurdu.
bunu, ülkeyi mübarek rejiminin düşmesinden bu yana gördüğü en yüksek kutuplaşma haline getiren halk kalabalıkları, sert suçlamalar ve çatışmalar izledi. sahne, arabuluculuğa ve uzlaşmaya çalışan orta sınıf olmaksızın iki kampa bölündü. cumhurbaşkanı bütün siyasi güçleri ulusal diyaloğa davet edene kadar bu durum sürdü. 50 ulusal lider ve hukukçu isim diyalog toplantısına katıldılar ve belli başlı muhalif güçleri toplantıyı boykot ettiler. bu muhalif güçler daha fazla gösteri ve protesto çağrısında bulundular.
muhalefet ulusal diyalogda yer almayarak hata yaptı. çünkü mısır halkı karşısında gerilimi arttırıcı yöntemini sürdürmekte ısrarcı bir görüntü çizmiş oldu. böylelikle mursi yanlılarının ‘demokratik yolla seçilmiş bir cumhurbaşkanının meşruiyetine darbe yapmaya çalıştıkları’ yollu suçlamalarını güçlendirmiş oldular. bazı muhalefet liderlerinin 15 aralık 2012’de yapılması kararlaştırılan anayasa referandumunun ertelenmesi gerektiğini gerekçe göstererek, tartışmalı anayasa kararnamesinin iptal edilmesi sonrası dahi söylemlerini tırmandırmayı sürdürmesi, bu imajı kuvvetlendirdi.
muhalefetin bazı isimlerinin gerginliği arttırma dozu, birçok mısırlının iradesine hakaret olarak görülebilecek bir noktaya ulaştı. liberal yazar ala asvani, şahsi twitter sayfası üzerinden okuma yazma bilmeyenlerin referanduma katılmalarının engellenmesini önerdi. okuma yazma bilmeyenlerin oranı resmi istatistiklere göre ülkede erkeklerde yüzde 26, kadınlarda yüzde 33’e varıyor.
muhalefetin referandumun ertelenmesi talebi, anayasa yönelik temel itirazlar sebebiyle değil. zira muhalefetin birçok ismi son çekilmelerinden önce anayasa komisyonunda üyeydiler. ayrıca cumhurbaşkanı anayasada belirli maddelere itiraz eden herkese, tartışılması için yeni meclise gönderilmek üzere itirazlarını sunma kapısı açtı; ancak muhalefet, muhalif gazetelerin yaptığı anketlerin çoğunluğunun mısır sokaklarının anayasa taslağına ‘evet’ oyu vereceğine işaret ettiğini biliyor. o vakit bu sonuç cumhurbaşkanı’nın meşruiyetinin yenilenmesi ve muhalefetin siyasi yenilgisi olarak görülecektir. muhalefet referandumu ertelemekte ısrar ederek bu sonucu önlemeye çalışıyor. bu da gerçekleştiremeyecekleri bir durum.
demokrasiye alışmak
halihazırdaki çatışma, mısır’ın yaşadığı siyasi geçiş bağlamında son olmayacak. zira iç tablo karmaşık görülüyor ve gerek mısır’ın başarısını bölgedeki nüfuzlarının ve emellerinin küçülmesi olarak gören, gerekse de devrimin kendi ülkelerine varmasından endişe eden dış müdahaleler bu karmaşıklığı arttırıyor.
bütün siyasi güçler demokratik ve barışçıl iktidar değişikliğinden uzakta uzun yıllar yaşadılar, despot diktatör rejim bölgesinde uzaklaştırılmaya ve marjinalleştirilmeye maruz kaldılar. ancak mısır’ın geçtiğimiz günlerde yaşadığı acı deneyim, bütün tarafların saygı gösterdiği siyasi çalışmanın kuralları üzerinde bir ulusal fikir birliği inşa etmenin gerektiğini gösteriyor. bu siyasi kurallar, siyasi çeşitliliğin kabul edilmesi ve siyasi hedefleri gerçekleştirme noktasında şiddetten uzaklaşmaya dayanmaktadır. muhalefetin, islamcıların mısır siyasi dokusunun doğal bir parçası olduğuna ve islamcıları uzaklaştırma girişiminin liberal veya milliyetçi alternatifleri iktidara getirmeyeceği, aksine ülkeyi siyasi ve ekonomik yaşamın düzelmeyeceği şiddet ve aşırılık girdabına sürükleyeceği gerçeğine alışmaları gerekmektedir.
ihvan’dan da, siyasete şekil ve içerik olarak alışmaları istenmektedir. demokratik siyasi çalışmanın kurallarını değiştiremeyeceklerine alışmaları, kendilerinin ve müttefiklerinin mısır’ın yönetimi ve içişlerinin idaresini tekellerine almayacakları noktasında endişeli kesimleri rahatlatmak için toplumun bütün oluşumlarına açılmaları gerekmektedir. zira yeni demokrasilerde sayısal çoğunluk işleri tek başına yürütmekle görevlendirilme anlamına gelmemektedir.
vaddah hanfer, al jazeera eski genel müdürü.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar