Görüş
Umut ile ateş arasındaki Suriye Kürtleri
Suriye Kürtleri ya kendi haklarını formülleştirip ülkenin gelecekteki yöneticileriyle anlaşacaklar ya da hiç kimsenin nasıl sonlanacağını bilmeyeceği bir mücadeleye girecekler.
nüfusları 2 milyonu aşmış ve ülkenin kuzeydoğusunda temerküz etmiş suriye kürtlerinin, mahrumiyet, marjinalleştirilme ve dışlanma yıllarının ardından, milliyetçi umut ve özlemlerini gerçekleştirmek için tarihi bir fırsat yakaladıkları yönünde genel bir kanaat mevcut.
bir bütün olarak suriye hareketliliği, kendi bölgelerini barışçıl yolla kontrol altına alan ve orada özerk yönetim inşa eden kürtlerin, (özgürlük bilinçleri ve milli davalarına yönelik farkındalıklarının artması açısından) şu ana kadar krizden en kazançlı çıkan taraf oldukları mesajını veriyor. ancak bu parlak tablo, suriye’deki genel olaylar dahilinde ele alındığında, geçici bir görüntünün ötesine geçmiyor.
eldeki tablo, bir dizi risk tarafından tehdit ediliyor. risklerin bir kısmı içerisiyle alakalı. suriye’nin diğer kesimleri ile yukarıda değinilen kazanımlar etrafında bir anlaşmaya varılmaması gerçeğinin gölgesinde, kürtleri bekleyen akıbete bağlanıyor. risklerin bazıları da bölgesel nitelik taşıyor.
türkiye, suriye kürtlerinin yerel yönetimine endişeyle bakıyor ve böyle bir yapının, bölgede (irak, türkiye, iran ve suriye’de) yaşayan kürtlerin bağımsız bir ulus devlet kurma taleplerini güçlendirmesinden korkuyor. bu durumun en fazla ona zarar vereceği ve onun aleyhine işleyeceğini düşünüyor. suriye kürtlerinin taleplerinin gerçekleşmesinin yolunun, gerek siyasi pratik gerekse de kabul edilebilir gerçekçi talepler sunulması bağlamında, siyaseten rasyonel bir yöntem izlenmesinden geçtiğini düşünenler de var.
fırsat ve sorunlar
suriye’nin güneyindeki dera kentinde (18 mart 2011’de) devrimin kıvılcımının patlak vermesinden önce, kürtlerin değil ulusal kimlikleri veya partilerini sembolize eden bayrak asma, ana dilde eğitim konusunda açıkça konuşma imkanları dahi yoktu. çünkü bu konular, dile getirenin derhal tutuklanması ve hapse atılması için yeterliydi.
bugün, yani suriye krizinin patlak vermesinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçmesi sonrasında kürt halk komiteleri, sahadaki işleri kürt sancağı altında yürütüyor. doğudaki haseke eyaleti ile kuzeydeki yerleşim alanları kobani ve efrin boyunca konuşlandırılmış kontrol noktaları mevcut.
silahlı kontrol noktalarının yanı sıra sivil komiteler de halka hizmet ve yardım sunuyor, idari ve toplumsal hayatı organize ediyor. bu komiteler ayrıca suriye halkının diğer oluşumlarıyla ilişkileri düzenliyor. rejim kurumlarının resmi varlığı ise (temmuz 2012 itibariyle) sadece büyük kentler, özellikle de kamışlı ve haseke’deki, güvenlik ve askeriye binalarıyla sınırlı. diğer alanlardaki rejim kurumlarının yerini kürt demokratik birlik partisi’ne (pyd) bağlı halk savunma birlikleri (ypg) aldı.
pyd, sahayı kontrol etmekte başarı sağladı. diğer kürt güçlerinin, bilhassa da kürt ulusal konseyi (kuk) çerçevesindeki grupların buradaki etkileri, pyd’ye oranla silahlı eleman eksiklikleri ve saha deneyimlerinin zayıflığı sebebiyle daha zayıf kaldı. pyd bu alanda (türkiye'ye karşı savaşan) pkk örgütünün deneyiminden istifade etti. çünkü iki tarafın ilişkisi oldukça sağlamdı.
bu yeni durum, suriye kürtlerini bazı zorluklarla yüz yüze bıraktı:
1)nüfusun günlük gıda maddeleri ile yakıt (konut gazı, mazot ve benzin) ihtiyaçlarının karşılanması. buradaki sorunlar, kaynak ve imkanların kıtlığı nedeniyle ortaya çıkıyor. komşu irak kürdistan bölgesi, suriye kürtlerinin insani krizlerinin dozunu hafifletebilecekleri bir sığınak işlevi görüyor.
2)kürt oluşumunun parçalarının yaşadığı çeşitli anlaşmazlıklar. siyasi referans itibariyle pkk’ya dayanan pyd ile (irak kürdistan bölgesi’nin merkezi olan) erbil’i siyasi referans alan kuk üyesi partiler, büyük bir görüş ayrılığı içerisinde. irak kürdistan bölgesi lideri mesut barzani, pyd ile kuk partilerini defalarca bir araya getirerek, (suriye’deki) kürt bölgelerinin ortak idaresini üstlenmesi planlanan yüksek kürt konseyi'ni oluşturmaya çalıştı.
3)kürtler ile suriye rejiminin devrilmesini isteyen güçlerin, özellikle de özgür suriye ordusu (öso) ve nusra cephesi’nin sorunlu ilişkisi. bu mesele, öso ve nusra cephesi’ne bağlı tugayların ra’sulayn ilçesini hakimiyet altına almaya kalkışmasıyla ortaya çıktı. bahsi geçen girişim yüzünden öso ve nusra cephesi savaşçıları, kürt gruplarıyla kanlı çatışmalara giriştiler. suriye kürtleri, kendi bölgelerinin kurtarıldığını, dolayısıyla nusra cephesi savaşçılarının gelmesini gerektirecek hiçbir sebebin var olmadığını düşünüyorlar. onların varlığının, rejime bu bölgeleri hedef alması için gerekçe sunacağını söylüyorlar. öso ise bu bölgelerin, tıpkı ülkenin diğer bölgeleri gibi, suriye toprağı olması hasebiyle ele geçirme hakkının bulunduğu görüşünde. söz konusu tehlikeli ve sorunlu durum, kürtler ile rejimin devrilmesini isteyen güçlerin birlikte yaşama ve işbirliği yapma ikilemini gözler önüne seriyor.
suriye'deki kürt bölgelerinin güvenliği, pyd'nin silahlı kanadını oluşturan halk savunma birlikleri (ypg) tarafından sağlanıyor. [rozh ahmad/mrzine]
coğrafya kürtleri öne çıkarıyor
birinci dünya savaşı sonrası orta doğu’yu devletlere böldüğü gibi kürtleri de suriye, irak ve türkiye’ye dağıtan sykes-picot anlaşması’ndan (1916) itibaren ilk defa, suriye’deki kürt bölgeleri ile irak kürdistan bölgesi arasındaki sınırlar açık.
türkiye’deki kürt bölgeleri, suriye kürtleri ve özlemleriyle daha önce yaşanmamış bir dayanışma hareketine sahne oldu. türkiye’deki birçok kürt kentinde, en yoğun şekliyle de kamışlı’nın paralelindeki nusaybin ilçesinde, suriye kürtlerine destek gösterileri düzenlenmesi, gıda ve malzeme içeren yardım konvoyları hazırlanmasına tanıklık ettik.
böylelikle kürt hareketliliği, tıpkı birinci dünya savaşı akabinde yaşandığı gibi, kürtlerin bağımsız devlet duygularını okşayan ulus hayali yeniden siyasi coğrafyaya dolup taştı. o vakitler sevr antlaşması (1920), kürt oluşumunun kurulmasını onaylamıştı. esasında kürt coğrafyası, bölgedeki klasik çekişme faktörlerinden biriydi. kürdistan ilk defa, osmanlı devleti ile safevi devleti’ni karşı karşıya getiren 1514-çaldıran savaşı ardından bölündü. sultan i. selim (yavuz) komutasındaki osmanlılar, şah ismail komutasındaki safevileri yenilgiye uğratmışlardı. sonrasında bölge, sykes-picot anlaşması’nı izleyen dönemde yeniden bölündü. o günden beri uluslararası anlaşmalar, tarih ve coğrafyanın külleri altında sönmüş haldeki kürt ulusal özlemlerini frenleyen bir etken olageldi.
fakat gelişmelerin bu şekilde anlatılması, suriye kürtlerinin ayrılma talebinde bulundukları veya taleplerini (özellikle de belirli değilken) gerçekleştirme yollarına güller serildiği anlamına gelmez. zira bu talepler; federasyon ve özerk yönetimden anayasal tanınma ile kültürel ve ana dil haklarının verilmesine kadar uzanan bir değişim sergiliyor.
suriye kürt güçleri ve partilerinin birleştirilmesi aşamasında dışarıdaki kürtlerle temasın sağlanmasında irak kürdistan bölgesi'nin rolü, suriye kürtlerinin ulusal kucağı olarak ön plana çıktı. barzani, kuk partileri ile pyd arasındaki birçok toplantıyı şahsen yönetti. bu toplantılar, yukarıda belirttiğimiz gibi, kürt bölgelerin ortak yönetiminden sorumlu yüksek kürt konseyi’nin teşkil edilmesiyle sonuçlandı.
irak kürdistan bölgesi hükümeti, suriye kürtlerini siyaseten kollamanın yanında, suriyeli yetkililerle koordinasyona dahi geçmeksizin semelka sınır kapısı’nı açtı. 80 bin civarında suriyeli kürt mülteciyi karşılayıp onlar için kamplar kurmasının yanı sıra kürt bölgelerine para ve gıda yardımı yapmak, yakıt ve ısıtma malzemeleri gönderilmesini organize etmek gibi suriye kürtlerine yönelik pratik bir dizi adım attı. bu da suriyeli kürtlerin dikkatlerini, sıkıntılarını hafifletme ve taleplerini gerçekleştirme çabalarının yanında duran büyük kardeş irak kürtlerine ve onlarla bağlarına çekti.
çekişme ve seçenekler tartışması
suriye’de yaşanan çekişme, hiç kuşkusuz rejimin devrilmesi meselesini aşıp suriye devleti’nin gelecekte alacağı şekil arayışına dönüştü. kürtler, gelecekteki devlet içindeki pozisyonlarına dair talepleri konusunda bir dizi sorun ve engelle yüzleşiyorlar. kaldı ki ortada gerek rejime gerekse de rejimi devirmek isteyen güçlere kürtlerin güvensizliğinden kaynaklı bir paradoks var. hatta suriye kürtlerini dışlayan ve marjinalleştiren rejim, onlara çoğu zaman, ra’sulayn kentini ve diğer kürt bölgelerini şiddet kullanarak kontrol altına almak için güçlerini yığan muhalefetten daha merhametli görünüyor. muhalefetin suriye kürtleri nezdindeki imajı; halkların, azınlıkların ve mezheplerin haklarına inanmayan arap ve cihatçı gruplardan ibaret bir görüntü çiziyor.
ra’sulayn saldırısı kürtleri birleştirdi, silahlanma ve kendi bölgelerini savunmak için ortak kürt ordusu oluşturma çabalarını arttırdı. belki de sorunu dayanılmaz seviyeye getiren ve gelecek dönemde çatışmaya aday kılan gelişme, kürt hareketinin talepleri hakkında anlaşmaya varılmaması yüzünden kuk’un suriye muhalif ve devrimci güçler ulusal koalisyonu’na (smdk) katılma girişiminin başarısızlığa uğramasıdır.
bu konu, suriye ulusallığı ile kürtlerin özerk bir oluşum arayışları arasında, istikrarsızlık doğuran bir çelişkiye yol açtı. gerçekten de bu istikrarsızlık, karşı tarafta yani rejimin devrilmesini isteyen güçler nezdinde, kürtlerin taleplerinin kabul edilmesinin kürtlerdeki ayrılma isteğini güçlendireceği endişesini çoğalttı. bu da kürtlerin talepleri konusunda, kapalı bir politika izlenmesi ile ele alınmasının gelecek döneme ertelenmesi noktalarında gidip gelen bir anlaşmazlık yarattı.
mesele, siyasi pragmatist açıdan bakan kürtlerin gözünde mevcut durumu, rejim ile bu rejimi devirmek isteyen güçler arasında, onların kürt taleplerini anlama ve kabul etmesi temelinde bir tercihte bulunulmasını esas alacak şekilde belirginleştirdi.
suriye başbakanı vail halki’nin, şubat 2013'te nitelik itibariyle ilk sayılacak bir örnek olarak suriye kürt girişimi heyeti’ni kabul edip onlarla kürt taleplerini ele alması, kürtlerin kültürel ve ana dil haklarını vurgulaması dikkat çekiciydi.
kendilerini rejimin şiddeti ile rejimin devrilmesini isteyen muhalefetin kürtlerin haklarını görmezlikten gelmesi arasında bulan suriye kürtleri, özerk yönetim bölgesi taleplerini dayatmak için ortada dönen savaşı kullanabilirler. ancak böyle bir tercih, suriye devleti’nin kaderiyle yüzleşecektir. kürtler bu özlemlerini gerçekleştirmek bağlamında önlerinde şu iki seçeneği bulmuş görünüyorlar: ya kendi haklarını formülleştirip anayasa ile meşrulaştırmak suretiyle suriye’nin gelecekteki yöneticileriyle anlaşacaklar ya da hiç kimsenin nasıl sonlanacağını bilmeyeceği trajik ve dramatik gelişmeler doğurabilecek bir mücadeleye girecekler.
hiç kuşkusuz suriye kürtlerinin geleceğine, onları suriye’nin kaderi dışında tutarak bakmak mümkün değil. bununla birlikte mevcut sorunlar, herkesin daha fazla açılım yapmasını, olumlu ve rasyonel tutum almasını gerektiriyor.
1967 suriye doğumlu yazar, suriye televizyonunda haber editörü ve müdürü olarak çalıştı, iran merkezli el alem televizyonunun şam muhabirliği ve müdürlüğünü yaptı. el hayat, en nehar ve el müstakbel gibi gazetelerde makaleleri yayınlandı. türkiye ve kürt konularında uzman olan yazarın, 'türkiye ve dış politikanın sorunları' adını taşıyan bir kitabı da bulunuyor.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar