Görüş

Selefilerin dönüşümü… Keza İhvan’ın da

Selefilerin şu anki siyasi söylemleri geçmişle büyük çelişki gösteriyor.

Nur Partisi oy pusulasını tutan kadın eli.
Selefi Nur Partisi Halk Meclisi seçimlerinin ilk iki turunda ikinci parti olmuştu. [Reuters]

mısırlı uydu kanallarından birinde spiker, seçimlerden sonra konuk ettiği selefi nur partisi liderlerinden bir adayı (aday seçimlerde ikinci tura çıktı, ancak bu turda bir başka adaya yenildi) geçmişte yaptığı ve demokrasinin küfr (din dışı) olduğunu dile getirdiği görüntülü kasetini yayınlayarak şaşırtmıştı. adamcağız biraz bocalamış ve yeni tutumuna karşı eski tutumunu gerekçelendirmeye başlamıştı.  

belki de siyasi yaklaşımları itibariyle selefi akımın problemi, (ihvan’ın aksine) siyasi sorunları, kamusal işlerin idaresiyle ilgili konuların en önemli başlığını oluşturan ‘der-i mefasid ve celbi-masalih’ (kötülükleri önlemek ve çıkarları sağlamak) kuralına göre değil de, çoğu zaman mutlak helal ve haram bağlamında ele almasında kendini gösteriyor.

ortada kuveyt’teki ümmet partisi’nin durumunda olduğu gibi kendilerini reformcu olarak niteleyen selefi gruplar var. bu grupların cesur siyasi yaklaşımları oldu. arap dünyasını toparlayıcı bir örnek olarak alırsak, en yaygın klasik selefi akımlar ümmet partisi’yle ayrı düştüler.

genel selefi bağlamda siyaset fıkhı (hukuku) ile ilgili garip bir durum gördük. bu hukuka ait grupların 1980’li yıllarda rejimlerle ve rejimlerin yolundan gidenlerle savaşı nasıl meşrulaştırdıklarını biliyoruz. ardından kuran ve sünnete dayanarak yeniden değerlendirmelere gidildi.

1980’li yıllarda cihatçıların referans ismi olan dr. fazıl’ın veya seyid imam şerif’in kitaplarını (en belirgin eserleri el umde fi idadil-idde ve el cami fi talebil-ilmil-cihad) ve ardından köklü yeni değerlendirmeleri (cihatçı çalışma kılavuzu) okuyanlar bu akım içinde bir kesimin hareket ettiği yapıyı anlayacaklardır.

makalenin başında işaret ettiğimiz nur partili din adamının (aslında kendisi klasik bir din adamı değil, mühendistir) spikerin kendisine sunduğu eski yaklaşımına dair görüşünü belirtirken bir gün gelecek böyle bir tutum alacağı ve farklı şartlar yaşayacağı hiç aklına gelmezdi. genel olarak arap baharı’nın (halihazırdaki yapısı itibariyle) islami görüntüdeki liderler de dahil birçok kimse için sürpriz olduğu söylenebilir.

selefi hukuku

müslüman kardeşler hareketi (ihvan) içinden bazıları, ekseriyeti ıslah (reform) edilmesi imkansız rejimlerin kademeli olarak ıslah edilebileceği söylemini paylaşırken, selefiler (çoğunluğu demek daha doğru) ‘despot yönetici’ yaklaşımı doğrultusunda halihazırdaki şartlarla birlikte yaşayabilmektedirler. bu yaklaşıma göre namaz kılmasa da, namaza izin verdikçe despot yöneticiye karşı gelmek dinen caiz değil. oysa israil başbakanı binyamin netanyahu namaza ve hatta islami hareketin varlığına dahi izin veriyor. ayrıca selefilerin çoğunluğu, partilerin ve seçimlerin yanısıra, gösterileri dinen yasaklamışlar, işi yöneticiyi açıktan eleştirmeyi haram kılmaya kadar götürmüşlerdi.

doğal olarak devrim sonrası mısır sahası da dahil, hâlâ bu söylemler üzerine kurulu bir selefi hukuku var, ancak selefi hukuk bu söylemleri (liderleri istese de) değiştiremedi. oysa sözgelimi ürdün’de selefiler seçimlerde aday olmanın değil de oy kullanmanın dinen caiz olduğu şeklinde bir tutum değişikliğine gitmişti. hatta televizyon kanallarına çıkmanın yanısıra, televizyon kurmak gibi klasik fıkhi sorunlara yönelik tutumlarını da değiştirmişti. (görüntülenmenin haram olduğunu ifade ediyorlardı.)

mısır şartlarında selefilik köklü olarak nitelenebilecek değişimlere sahne olurken arap dünyasındaki başka selefi akımlar da aynı eğilime doğru gidecekler. suudi arabistan selefi akımının (sahva akımı) seçimlere yönelik tutumu aynıydı. yıllar önce belediye seçimleri yapıldığında ilk turda tereddüt ettiler, ancak sonraki tura katıldılar. liderlerinden çoğu demokrasi (bazı zamanlar anayasal krallık) ruhuyla reform çağrısı yaptılar.

ihvan şartlarında ise hareketin kurucusu imam hasan el benna, parti kurulmasına karşı çıkmıştı ancak arap ülkelerindeki ihvan örgütleri daha sonraları bu görüşe uymadılar ve parti kurma girişimlerinde bulundular. genel olarak ihvan fıkhının siyasi çalışmada ‘kötülükleri önlemek ve çıkarları sağlamak’ yaklaşımına eğilim gösterdiği söylenebilir. cemaatin kolları siyasi konularda farklı içtihatlarda bulundu. hatta bir kısmı ilişkilerinde ve koalisyonlarında bazı kırmızıçizgileri aştılar. tıpkı irak’ta işgalin kurduğu sistem kanalıyla yapılan siyasi çalışmada olduğu gibi. ihvan’ın irak’taki kolu siyasi çalışmaya katıldı (cemaatin diğer kolları bunu yapmayı reddetmişti) veya cezayir’de ihvan’ın kolu olan barış toplumu hareketi’nin durumunda olduğu gibi bir başka islamcı gruba (cezayir kurtuluş cephesi) karşı askerle işbirliği yapıldı.

islami ve tarihi açıdan ise islam (ehli sünnet bakış açısına göre) ümmetin konumun üstündedir. yönetici müslümanlar nezdinde onların işlerini yürüten bir çalışan olarak görülür ve bu hizmetine karşılık ücret alır. dört halife döneminde biat kanalıyla yapılan buydu. biat, o vakitler (iletişim ve ulaşım araçları bağlamında) bilinen basit yaşamın gereği ışığında mevcut olan bir yöntemdi.

muaviye bin ebu sufyan’la birlikte kraliyet yönetimi başladı, islam fıkhı bazı göstergeleri içinde pratik olarak dünyaya hakim olanla uyum kuran yeni durumu meşrulaştırdı ve şeriatın ruhundan uzaklaştı. üstelik kuran-ı kerim, müslümanlar arasında şura’yı açıkça ortaya koymuşken bu dönüşüm yaşandı.

arap baharı'yla gelinen nokta

bugün islamcılar modern demokratik çerçeve kanalıyla ‘ümmetin genel velayeti/yetkisi’ söylemini geri getiriyorlar. bu söylem nihai bir çerçeve değil, sosyal ve dini değerler de dahil yer ve zamanın şartlarına göre değiştirilebilir. (söz gelimi propaganda ve propagandaya para harcamayla ilgili gereksinimlerin yanısıra, istenmeyen etkilerden uzak durarak seçimleri özgürlüğe daha yakın kılan şartlar gibi.) seçim yasalarının, adaylık ve propaganda şartlarının ülkeden ülkeye değiştiği malum. zira dünya henüz adil bir hukuka ulaşmadı. ayrıca bütün insanlara seçimi öngören bir formüle de kavuşamadı. oylamanın iletişim devrimi gölgesinde katılımcıların seçim sandıklarına ihtiyaç duymaksızın kişisel bir göreve dönüşeceği günler de gelecek.

bu noktadan hareketle ümmetin velayeti/yetkisi, islamcıların siyasi hareketliliğinin en belirgin başlığıdır. bu konuda şüphe etmek boşunadır. özellikle de yeni şartlar devrim sahiplerinin diledikleri gibi hareket edeceği askeri darbelerle değil, halk devrimlerinin sonucu olarak oluşmuşken. genel olarak islamcılar (diğerleri gibi) hiç kimseye açık çek vermeyen kitlelerin testine tâbi olacaktır.

bugün islamcıların arzusu sivil devlete ilişkin islami referans etrafında bir fikir birliğini kademeli olarak gerçekleştirmeye yoğunlaşma yönünde ki öyle de olmalı da. güçler arasındaki rekabet de bu temelde olacaktır. dr. hasan et turabi’nin, halk kurtuluş hareketi’ndeki yürüyüşündeki arzusu iktidar değişiminin islami referans çerçevesinde olmasıydı, ancak ortakları buna karşı çıktılar ve kendisine darbe yaptılar. özellikle de sudan’daki islami referans üzerinde sahadaki temel güçler arasında pratik olarak hiçbir anlaşmazlık yokken.

islamcı güçlerin, insanları çoğulculuğu destekleyen halkçılık çerçevesinde kendi programı arkasında toplama hakkı var. sonrasında da hiç kimsenin bu güçlere bir şeyler dikte etme hakkı olamaz. diğer güçlere düşen sandıktan çıkan sonucu kabul etmektir. ümmetin adalet, eşitlik, birlik ve yabancı planlarıyla mücadele beklentilerini gerçekleştirmek için bahşedilen yol bu.

nur partisi sözcüsü yüsra hammad, 21 aralık 2011 çarşamba günü israil ordu radyosu’na yaptığı açıklamalarla siyasi çevreleri ve özellikle de islamcı kesimi şaşırtmıştı. siyonist düşmanla normalleşme yönünde oldukça önemli bir adımdı bu. daha da vahimi ibrani devletiyle yapılan anlaşmalarla ilgili açıklamalarında yer alıyordu. açıklamalar anlaşmalara saygı gösterilmesi boyutunu da aşıp filistinlilerin kabul ettiğinin kabul edilmesi iddiasıyla iki devletli çözümün desteklenmesine kadar gitti. iki devletli çözüm siyonist oluşumu ve tarihi filistin topraklarının yüzde 78’inin işgalini kabul etmek anlamına geliyor. diğer iki selefi liderin israillilerle masaya oturmayı uzak ihtimal görmeyen açıklamalarını ise hiç sormayın. bu açıklamalar israil çevrelerinde olumlu karşılandı.

bazıları ihvan’ın da uluslararası anlaşmalara saygı göstereceğini dile getirdiğini ifade edecekler, ancak ihvan, birinci olarak bu açıklamaları israil medyasına yapmadı. ikinci olarak ihvanlı yetkililer camp david anlaşması’nın mısır halkının çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden gözden geçirilebileceğini içeren sözler sarf ettiler.

genel olarak ilkesel açıdan anlaşmanın reddedilmesi noktasında tereddüt içine girilmesini reddediyoruz. çünkü mısırlıların çoğunluğu bu anlaşmaya karşı çıkıyor. gerçi ‘yeni tutumun herkesin kabul ettiği anayasal çerçeve kanalıyla belirleneceği’ yollu sözü de anlayışla karşılayabiliriz.

nur partisi sözcüsünün bu açıklamaları esasen kınanmayı gerektiriyor, siyaset ve iktidar için birçok ilkesinden korkunç bir süratle geri adım atan bir akımın içine düştüğü krizin boyutuna işaret ediyor. üstelik tek başına iktidara gelmek gibi bir ihtimali yokken.

parti liderleri bu açıklamaları ve tutumlarıyla batı’nın rızasını alacaklarını düşünüyorlarsa bu açıklamalar ve tutumlar yüzünden mısırlıların, arap ve müslüman sokakların genelinin güvenini kaybetmektedirler. aynı şey ihvan ve ümmetin siyonist oluşuma ve keza ümmete düşmanlık besleyen batılı ülkelerine yönelik düşüncelerini dikkate almayan her siyasi güç için de geçerlidir.

1962 filistin eriha doğumlu yazar, bir süre gazeteci muhabir olarak çalıştıktan sonra filistin el müslime dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1998 yılı başından beri ürdün düstur gazetesinde günlük makaleler yazan yazarın yayınlanmış birçok kitabı bulunuyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yaser Ez Zeatira

1962 filistin eriha doğumlu yaser ez zeatira, bir süre gazete muhabiri olarak çalıştı. daha sonra filistin'de yayımlanan el müslime dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1998 yılından beri ürdün düstur gazetesinde günlük makaleler kaleme alan yazarın birçok kitabı bulunuyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;