Görüş

2014 AB yılı mı?

Son dönemde hem ikili ilişkiler düzeyinde, hem de bir blok olarak AB - Türkiye yakınlaşması umut vaat edici bir tablo ortaya koyarken, tam üyeliğin gerçekleşmesi için birçok engelin aşılması gerekiyor.

François Hollande ve Recep Tayyip Erdoğan Ankara'daki temaslarda basın mensuplarına poz veriyor.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın Ankara'yı ziyaretinde gündem maddelerinden biri Türkiye - AB ilişkilerinin canlandırılmasıydı. [AFP]

avrupa birliği - türkiye ilişkileri 1959'dan bu yana hiçbir zaman kolay cereyan etmedi. inişli çıkışlı ilişkinin bu halde olmasında her iki tarafın da payı var. türk tarafı için bir basit hatırlatma yapacak olursak, bugün üye olan bazı ülkeler ortada devlet olarak dahi yokken başlanan ilişkiyi yıllarca har vurup harman savuran yine türkiye. 1960, 1971 ve 1980 askeri darbelerini ab değil, türkiye yaptı ve neredeyse ab'ye üye olmamak için ne gerekirse yerine getirdi. hatadan dönüp ab ilişkisini turgut özal döneminde canlandırdıktan bu yana ise daima faydasını gördü. ekonomi, ab ile gümrük birliği sayesinde küresel ekonomiyle bütünleşti. 1999'da üyelik ehliyeti tescil edildikten sonra 2005'e kadar gerçekleştirilen reformlar türkiye'yi içeride ve dışarıda tarihinde görülmemiş bir seviyeye taşıdı. orta doğu'ya ilham veren, yatırım yapılan, dünyanın ilgi odağı olan türkiye'nin siyasi istikrarının temelinde ab norm ve standartları vardı.

hükümet buradan aldığı güçle 2006'dan bu yana avrupa dışında, diğer coğrafyalarda türkiye'yi görünür, bilinir ve hatırı sayılır kılmak üzere kolları sıvamış durumdaydı. ancak bu arada ab üyelik süreci sahipsiz kaldı. sahipsizlikten öte siyasetçilerin ab'yi alaya almak ile, ona kin duymak arasında gidip geldikleri bir dönem yaşandı. avrupakuşkuculuk ekonomik darboğazdaki ab'ye bakarak avrupaalaycılığa dönüşmüştü. bu özgüven toplumun da pek hoşuna gidiyordu. oysa özgüvenin yapıtaşı ab ilişkisiydi. krize rağmen ab ticari anlamda, uzmanlık aktarımı (knowhow) anlamında, doğrudan yabancı sermaye kaynağı olarak ve ar-ge açısından türkiye'nin bir numaralı ortağı olmayı sürdürdü.

birkaç hafta zarfında ab kurumlarının yöneticileri ve ab'nin dinamosu iki ülkenin yöneticileri türkiye'nin yöneticileriyle bir araya geldiler. peki, bu diplomatik trafik ve türkiye'nin içinde bulunduğu zor koşullar ab üyeliği konusunda yeni bir momentum yarattı mı? cevap şimdilik 'hayır'!

by Cengiz Aktar

hükümetin alternatif arayışları 2013 içerisinde gözle görülür darbeler aldı. orta doğu ve kuzey afrika'daki nüfuz arayışları sonuç vermediği gibi ülkeyi zora soktu. içeride gezi itirazıyla başlayan ve 17 aralık soruşturmalarıyla devam eden huzursuzluk dış ekonomik ve diplomatik ilişkilere yansıdı. sonunda stratejik önemdeki ab ve nato ilişkileri de zarar görmeye başladı. ab işte bu çerçevede, sadece hükümet tarafından değil karar vericilerin çoğunluğu tarafından yeniden keşfedildi. bugün türkiye'nin istikrarı için ab çıpasının değerinin farkına varanların sayısı hızla artıyor. türkiye ile ab'nin bütünleşmesinin değerini bilenler durumdan hoşnut değiller ve ilişkiyi canlandırmak için çare arayışına girmiş durumdalar.

yeni bir başlangıç mı?

canlanma konusunda ilk hamle esasen avrupa komisyonu'nun girişimiyle 2012'de başlayan 'pozitif gündem' idi. komisyon'da genişlemeden sorumlu üye stefan füle ile ekibi türkiye tarafındaki resmi kanallara ilaveten sivil toplum temsilcileriyle "olumsuz ortamı düzeltmek ve güveni yeniden tesis etmek için ne yapılabilir" sorusuna cevap aradı. sekiz müzakere faslı için sekiz çalışma grubu kuruldu. pozitif gündemin canalıcı konusu ise siyasi diyalog çerçevesindeki vize muafiyetiydi. nitekim bu konuda aralık 2013'te imzalanan anlaşmalarla 2016-2017 için öngörülen muafiyetin yol haritası şekillenmeye başladı. keza, ab'nin, gümrük birliği'nin önündeki engellerin kaldırılması ve daha iyi çalışması amacıyla dünya bankası'na ısmarladığı rapor yakında açıklanacak.

yine 2012'de güney kıbrıs'ta çözüm ve birleşme taraftarı nikos anastasiadis cumhurbaşkanı seçildi. ülkesinin türkiye politikasını gözden geçirme iradesi sonucunda oluşacak dinamikle kıbrıs'ın açılmasını engellediği on dört fasılda gelişme olabilir. kıbrıs'ın özellikle adalet, özgürlük, güvenlik ile yargı ve temel haklar fasıllarına koyduğu engellerin kalkması demokratikleşme için işlevsel olabilir.

ayrıca 2012'de fransa cumhurbaşkanı nicolas sarkozy'nin yerine sosyalist françois hollande'ın seçilmesi, sarkozy'nin tek taraflı veto ettiği beş müzakere faslından bölgesel politika faslının serbest bırakılmasını beraberinde getirdi. fasılda müzakere fiilen kasım 2013'te başladı.

başbakan recep tayyip erdoğan'ın epeyice bir zamandır planlanan brüksel ikili temasları bu döneme denk geldi ve ocak ayında konsey, komisyon ve parlamento başkanlarıyla en üst düzey ikili görüşmeler gerçekleşti. akabinde fransa cumhurbaşkanı hollande, uzun bir süredir planlanan resmi ziyaretini gerçekleştirdi. başbakan ise hafta içinde almanya'ya resmi ziyarette bulundu. böylece birkaç hafta zarfında ab kurumlarının yöneticileri ve ab'nin dinamosu iki ülkenin yöneticileri türkiye'nin yöneticileriyle bir araya geldiler. peki, bu diplomatik trafik ve türkiye'nin içinde bulunduğu zor koşullar ab üyeliği konusunda yeni bir momentum yarattı mı? cevap şimdilik "hayır"!

tutumlar gerçekten değişti mi?

avrupalıların türkiye'nin üyeliği konusundaki tereddütleri baki. fransa tavrını pek değiştirmedi. hollande, sarkozy'nin açılmasını veto etme kararı aldığı beş fasıldan dördüyle ilgili yeni bir şey söylemedi. en vahimiyse 2006'da jacques chirac'ın türkiye'nin üyeliği konusunda kendisini sıkıştıran sarkozy'yi başından savmak için uydurduğu "türkiye referandumunu" şimdi hollande'ın telaffuz etmesidir. müzakereler bitince fransız halkı "türkiye üye olsun mu olmasın mı?" sorusuna referandumda karar verecekmiş. bu 'sağ' politikaya rücu edilmesi esasen şaşırtıcı değil, zira fransız solu türkiye'nin üyeliğine hiçbir zaman sıcak bakmadı. ancak ad vererek türkiye için referandum yapılması fransız hukukunda mümkün değildir. hollande gelmeden fransız kamuoyu araştırma şirketi ifop, türkiye'nin üyeliğine karşı olan fransızların yüzdesini 83 olarak verdi. bu sayı, ab ülkeleri arasında en yüksek yüzde. işte bu yüzde 83'e türkiye üye olsun mu diye sorulacakmış!

eğer ilişkinin canlanması isteniyorsa artık her şeyden önce üyelik perspektifini katılım tarihiyle perçinlemek gerekiyor.

by Cengiz Aktar

almanya şansölyesi angela merkel'in tutumunda bir değişiklik yok. "engellemeyiz ama teşvik de etmeyiz" demeye getiren bir tutumdur bu. almanya, fransa ve batılı ab üyesi ülkelerin tümü hükümetin gezi olayları sonrasında iyice belirginleşmiş olan otoriterliğini, her adayın harfiyen yerine getirmesi gereken kopenhag siyasi kriteri'nden geri gidiş olarak değerlendiriyor. bu olumsuz hava türkiye'nin ab sürecine desteği baltalamaktadır. olumsuz havanın ilk kaydı mart ayı içinde avrupa parlamentosu tarafından kabul edilecek türkiye ilerleme raporu olacaktır.

kıbrıs'ta beklenen çözüm ve bunun zaman içinde kıbrıs'ın müzakerelerimize getirdiği engelleri etkisiz kılması ise daha bir somutluk kazanmış değil. önümüzdeki 22 mayıs'ta yapılacak avrupa parlamentosu seçimlerinden sonra yeni bir parlamentoya ilaveten yeni bir komisyon da kurulacak. dolayısıyla kurumlar açısından bir belirsizlik söz konusu olacak.

hükümete gelince, kopenhag siyasi kriteri'ndeki ciddi zaaflara ilaveten ab mevzuatına uyum, hızlı kalkınmayı hedefine koymuş bir hükümet açısından dikkate alınabilecek bir şey değil. zira sayısız doğa, tüketici ve yurttaş koruma normu içeren mevzuat hızı kesme potansiyeli taşıyor. burada yapısal bir kan uyuşmazlığı söz konusu. örnek vermek gerekirse, şu sırada hiçbir veto engeline takılmayan ve açılabilir durumda olan üç fasıl kamu alımları, sosyal politika ve rekabet politikası bir türlü açılamamaktadır. nedeni sadece hükümetin gönülsüzlüğü değil, türkiye'nin önünde berrak bir perspektif olmamasıdır. her ne kadar son tahlilde bu ve diğer fasılların içerikleri toplumun ve ülkenin lehine olsa da kimi mevzuat, başta iş dünyası tarafından, üyelik garantisi olmayan bir ülkenin rekabet gücüne getireceği olumsuzluklarla değerlendiriliyor. dolayısıyla eğer ilişkinin canlanması isteniyorsa artık her şeyden önce üyelik perspektifini katılım tarihiyle perçinlemek gerekiyor.

ab'nin 2014 - 2020 bütçesi, bu tarihler arasında üye olacağı farz edilmediğinden türkiye'ye ayrılmış bir uyum fonu öngörmüyor. 2020 sonrasındaki en anlamlı tarih de haliyle 2023. türkiye'nin müzakereyi tamamlayıp uyumlu hale gelmesi, ab'nin kendine gelmesi ve birlikte ortak bir noktaya gelmek için 2023 makul ve elverişli bir mühlettir. 2023'ün katılım yılı olarak her iki tarafça telaffuz ve tescil edilmesi süreci bambaşka bir mecraya sokacaktır. eğer bu başarılırsa, ab sürecinin toplumca sahiplenilmesini sağlayacak bir izleme mekanizması ve müstakbel üye türkiye'nin ortak para euroya dahil olmayacağı bir senaryo üzerinde çalışmak daha kolay olacaktır.

cengiz aktar, profesyonel hayatının 22 yılını birleşmiş milletler'in farklı kuruluşlarında geçirdi. bm görevi esnasında ab'nin adalet ve içişleri politikası bağlamında orta avrupalı aday ülkelerde kapasite inşası programlarını yönetti. 1999'dan bu yana bahçeşehir ve galatasaray üniversitelerinin uluslararası ilişkiler bölümlerinde öğretim üyeliği görevinde bulundu. halen sabancı üniversitesi bünyesinde istanbul politikalar merkezi'nde kıdemli uzman. dokuz kitabı ve pek çok bilimsel makalesi yayımlandı. en son iletişim yayınları’ndan 'ekümenik patrikhane' derlemesi çıktı.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Cengiz Aktar

profesyonel hayatının 22 yılını birleşmiş milletler'in farklı kuruluşlarında geçirdi. avrupa birliği’nin bölgeler, genişleme, dış ilişkiler ve adalet içişleri politikaları üzerine, diğer tarafta hafıza politikaları üzerine çalışıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;